MUSA Ö. KIROĞLU


Kış, 15 Ağustos’ta başlardı…


Çocukluğumuzda eğitimimizi üç kaynaktan edinirdik.

Evdeki büyüklerimizden… Mescitteki hocalardan… Okuldaki öğretmenlerimizden…

İlk eğitimimizi evdeki büyüklerimizden alırdık.

Büyüklerimiz derken dedelerimizi, babaannelerimizi kast ediyorum.

Bugünkü gibi aileler, “çekirdek” denen küçük aileler değildi bizim çocukluğumuzda.

Dedelerin, babaannelerin olduğu büyük ailelerde yetiştik.

İlk hayat bilgisi dersini bize dedelerimiz, babaannelerimiz verdi.

O kadar çok şey bilirlerdi ki hayata dair…

Onları aktarırlardı bize her fırsatta…

Ve biz bu yüzden çok şanslı kuşaklar olarak başladık hayata.

Rahmetli babaannem tam bir bilgeydi.

Doktordu, ebeydi, gassaldı (cenaze yıkayıcı), veterinerdi, psikologdu, ziraatçıydı…

Hele bir konuda daha uzmandı ki kimse eline su dökemezdi…

Hava uzmanıydı… Bugünkü adıyla Meteorologdu.

Hava durumu ondan sorulurdu.

Gün içinde sabah, gün ortası ve akşamüstü gökyüzüne bir süre bakar…

Sonraki üç gün hava nasıl olacak, yorumlardı.

Ay hesabı yapar; gökyüzündeki ayın hareketine göre bahçelerde ekim, dikim, hasat işlerine karar verirdi.

Temmuzda başlayıp Ağustos ortalarına kadar süren ve insanı canından bezdiren “eyyamı bahur” denilen nemli-rutubetli günlerin ne zaman son bulacağını hep ona sorar…

O ise; “Sıkın dişinizi 15 Ağustostan sonra kış başlar, kurtulursunuz” derdi.

Bana garip gelirdi babaannemin bu sözü…

Öyle ya Ağustos ayı, yaz ayı… Ama babaannem bu ayda kıştan bahsederdi.

Ben 12-13 yaşlarımdayken fındık harmanı beklerdim, hem de geceleri.

Düşünün 12-13 yaşımdayım, geceleri yalnız kalıyor, fındık harmanı bekliyordum. Üstelik yakın mesafede ne ev vardı, ne de komşu harman.

Bakın, şimdinin bu yaşlardaki çocuklarına… Mümkün mü öyle bir harmanda geceleri yalnız, tek başına kalmaları?

Neyse, konumuza dönelim…

Yine Ağustos ayı, ben harman evimizde kalıyorum.

Bir gün babaannem “Oğlum gece üstünü örtüyorsun değil mi? Artık yaz gecesi değil kış gecesi. Soğuktan üşütür hasta olursun.”

Babaannem doğru söylüyordu. Daha bir iki gün önce sıcaktan, nemden, rutubetten uyuyamadığım geceler birden soğumuş… Gece üstüne bir şey almayan ben, yorgan kullanmaya başlamıştım.

Babaanneme, yaz günleri devam ettiği halde soğuyan geceler için niye kış gecesi dediğini sordum.

Dedi ki; “Karayağmurlar başladı. Artık önden gelen kış. Soğuk geceler ise gelen kışın ilk işaretleri. ‘Ben yola çıktım geliyorum, hazırlığınızı ona göre yapın’ diye bize haber veriyor.”

Gerçekten de öyle oluyordu.

Soğuyan kış geceleri gün geçtikçe daha da soğuyor… Eylül ayının sonuna doğru gelen sonbaharla birlikte “Açtı yaz, yağdı kış” günleri başlıyor. Ekim yarısından sonra ise gece-gündüz kış soğuklarını hisseder oluyorduk.

Babaannemin meteoroloji takvimi doğru gidiyordu.

Ve hayatın gidişatı da bu takvime göre ayarlanıyor… İş-güç buna göre yapılıyordu.

Bilirdim ki takvim hep böyle devam edecek, hayat düzenimiz hep böyle işleyecekti.

Babaannem göçtü dünyadan… Annem-babam da göçtü…

Bizim kuşak artık yaşlılık dönemini yaşıyor.

Ama görüyor bakıyorum ki babaannemin takvimi bozuldu.

Adını “İklim değişikliği-küresel ısınma” koyduğumuz yeni dönem başladı.

Birkaç senedir dikkat ediyorum, artık Ağustosun 15’inden sonra geceler soğumuyor.

Eyyamı bahurun sıcak, nemli-rutubetli havaları Eylülün 15’ine kadar devam ediyor.

Bu sene de öyle oldu, karayağmurlar ilk Eylülün 15’inde yağdı.

Sıcak, nemli-rutubetli havalar sona erdi.

Geceler soğudu, kışın ilk işaretleri ise Eylül 15 itibariyle kendini gösterdi.

Babaannemin takvimi bozuldu dedim ama sanki yanlış ifade ettim.

Aslında bozulmadı, küresel ısınmadan dolayı 1 ay değişikliğe uğradı.

Küresel ısınmanın önü alınamaz… Babaannemin takvimindeki değişiklik devam eder… İki aya, üç aya, dört aya çıkar… Kış mevsimi kalkar, yok olur mu?

Olursa ne olur, insan hayatında neler yaşanır?

Bu sorunun cevabını yine babaannemden öğrendiğim şu bilgiyle cevaplayayım;

“Dünya bir çekirgenin sırtındadır. Çekirge çok atlayıp zıplarsa dünya düşer, yok olur.

Ne demek istemiş rahmetli;

“Dünyanın çok hassas bir dengesi vardır. Bu dengeyi korumaz, bozarsak vay halimize…

Görüyorsunuz değil mi cevaptaki irfanı…

Kalın sağlıcakla…

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593