RIDVAN AYDIN

Tarih: 20.09.2024 18:44

KOKPİTLERİN MANGAL YÜREK, ÜNYE BEYEFENDİSİ!..

Facebook Twitter Linked-in

 Rıdvan Aydın 21 Nisan 2024 Dubai

…………………………………………………………….

Kaç yıllardır sinesine indirip kaldırdığı savaş uçaklarıyla Diyarbakır 8’inci Ana Jet Üssünün ana pisti, yine yıpranmış; harbe hazırlık kategorisini yine yitirmişti. Haliyle tüm uçuşlara kapatılmış ve ağır bir onarıma girmişti. 

 

İri cüsse “F-100” uçaklarından oluşan, 181 ve 182’inci Ağır Bombardıman filolarının, yedek meydan Batman’a intikalleri bu sebepleydi. Günlük görevlerine, Botan çayı kıyısındaki yedek yuvalarından kanatlanıyorlardı. 

 

Daha küçük cüsseli “RF-5A” uçaklarıyla namlı, “184’üncü Keşif ve Av Önleme Filosu” ise ana yuva, Diyarbakır’da bırakılmıştı. Yaklaşık 15 gündür uçuş harekâtına, ana piste paralel, ence daha dar ölçülerdeki, yedek pistten devam ediyordu. 

 

Öncelikli görevleri, hasım savaş uçaklarını avlamak olan av önleme filolarının, bünyelerindeki avcı uçakları; genellikle hafif, hızlı ve manevra yetenekleri hayli yüksek performanslarda, barış için savaşan affı yok dalaşçılardı. 

 

Ulusal Hava Sahasını, izinsiz bir şekilde ihlal ve taciz eden, amacı belirsiz hava araçlarını ilgili sahadan, radar yönlendirmesiyle acilen çıkarmakla görevlendirilmişlerdi. 

 

Savaş göklerinde kıvrak akrobasi yeteneğine sahip olma mecburiyetleri, “İstikbal göklerdedir” öğretisini, bilimsel akılla kavrayabilmiş, evrensel ilkeli “muasır medeniyetlerin”, yapay zekâ ve uzay çağındaki güvenlik gereksinimiydi. 

 

Ki dahası, avına ya da avlarına karşı akrobatik kıvraklık; tutuşulacak it dalaşlarının, can alıcı temeli, göklerde sahnelenen Azrail resitaliydi…

 

Kırıtkan dönerinde, yalana ambalajlı neyi varsa dünyanın; albeniydi, aldatıydı, afetti… Fermente cehalet coğrafyalarına mezhepleşmiş, kronik radyasyonlu partizanlığın ya radikal dincilik ya örgütlü kimlikçilik ya da Hitler geni ırkçılık pazarlama baykuşlarıyla şekildeşti, özdeşti...

 

Kalkındırma yerine, yıllar yılı güldürmemiş vaatlerle kandıran; boyun bükük müzminleşmiş umutlara, sürekli kar yağdıran; dar-ı dünya tek seferlik yaşamın, kimsesiz her ömrünü, çileye sürgün kılan; dinozor siyaset amigolarıyla benzeşti...

 

RF-5A uçak tipleri; avcı F-5A’nın, Hava Keşif-Foto modeliydi.

 

Bilinen ki ham bilgi, yanlış parçalardan oluşabilen; çelişkili, yanıltıcı,  güvenilmez parametreler içerirdi. Uyutur, uyuşturur rezil rüsva ederdi.

 

Savaş ve barışın tehditkâr hedeflerine, havadan keşif yapmak; elektronik görüntülü, güvenilir bilgi ve belge toplamak; RF-5A istihbaratçılığının, bulutlar diyarındaki asalet göreviydi.

 

Burun kısmına monteli bir; yan sağ ve solda iki;  ön gövde altında bir olmak üzere, dört adet hassas kamera; hedef ya da hedef gruplarının tespitinde, hayati öneme haizdi. 

 

İstihbar ettiği işlenmemiş ham bilgiyi, sinyal istihbaratıyla analiz edip harmanlarken; açısal yakın kadrajlarla dört boyutlu çektiği hedeflerin, hassas istihbarat ölçümlerini, Vatan için birebir resmederek, ölümüne getirme yeminliydi. 

 

Öykünün serencamı ise acımasız ağır bombardıman filolarının, Atatürk yürek yurtseverliğine havale edilirdi. Velhasıl savaş pilotluğu, “Yurtta Barış Dünyada Barış” dinamiğinin, cumhuriyet göklerindeki yılmaz bekçiliğiydi.

 

Bilinmez ki nerelere; neyi, niçin koşturan zaman, takvim yapraklarında bu kez, 1985 yılının Mayıs ayına tebelleşti... 

 

Güneşin tuvalinde; gök mavinin aşağılara, bir bonkörce ağdığı bir gündü… 

 

Sabah dinginliğini, Diyarbakır’a yırtan bir RF-5A, 8’inci Ana Jet Üs’sünün yedek pistinden daha yeni kanatlanmış, kendini gök maviye daha yeni bırakmıştı…

 

Aylardır neredeyse birer birer sökülüp, yenilenerek monte edildiği atölyelerin, periyodik bir ağır bakımdan, o gün sabaha karşı çıkmıştı.

 

Urfa-Harran göklerindeki yasal test uçuş sahası yerine, resmi uçuş programının, özel bir izniyle Diyarbakır-Bismil arasının yükseklerinde, her bir yanı adeta işkencesel testlere tabi tutulacaktı. 

 

Pilotaj bilekli, yüksek voltaj yürekli Ütğm. Tuncer Şahin kumandasında, beş bin fit (Bin 500m) geçilirken, [1]Aftır börnır’dan çıkılmış, bir kaplan çevikliğiyle tırmanışa devam edilmişti. 

 

On beş bin fit (4 bin 500m) kat edilirken, efendisi olduğu delişmen tayın dizginlerinde Ütğm. Şahin, bir anormallik olduğunu derhal fark etmişti. 

 

Hafif bir dokunuşla geri çekmeyi denediğinde, gaz kollarının sabitlendiğini, hareket etmediğini görmüştü. 

 

Acil müdahale gerektiren böylesi bir şok olayın, önemle vurgulanmış kitabi açıklaması, sadece tek gaz kolu içindi. 

 

Her iki gaz kolunun tam ileri konumunda kilitlenişi, havacılık tarihinin, o ana kadar bir ilkiydi. Hareketsiz her iki gaz kolunun afallatıcı öyküsüyle her iki motorun, tam güçle çalışacakları anlamı taşıması, anormalliğin paranoyak boyutunu vurguluyordu. 

Zira böylesine hayati bir aciliyet, gerek uçağın yeryüzünde başvurulan teknik kitaplarında gerekse gökyüzünde olay anının, pilotu tarafından kullanılan çeklist (el kitapçığı) içeriğinde bulunmuyordu. 

 

Derhal telsizin acil yardım (Guard) kanalına geçerek, dış dünyaya çağrıda bulundu;

 

      “MEYDEY!                                                                                  

MEYDEY! 

MEYDEYYY!!!.. 

        KAPLAN BEŞ-İKİ[2]! BİSMİL ÜZERİ 20 BİN FİT, HER İKİ GAZ KOLU KİLİTLENMESİ[3]  

       [4]ARTUK MEYDANINA MECBURİ İNİŞ!..”   

 

Bu haykırı: Havacılığın hayati alarm içeren anlarında, telsizlerin tehlike frekansından, gök boşluğa “üç kez” yinelenerek yapılan standart repliğiydi. 

 

Dünya pilotlarının, şok bu yayınla ilgili birimlerden, yana yakıla acil yardım isteme çağrısıydı… 

 

Yaklaşık 100 mil (185 km) menzil içindeki tüm telsiz alıcılarında yankılanan böylesi bir bildiriyle akarında giden hayat, bir anda ayaza vurur; yer ve gökyüzünün duyulabilmiş tekmil kesimlerinde, ortalık buza keserdi.

 

Gökleri yara yara, yüreklere kara kara işleyen o metalik feryat, kulaklarda acı acı yankılanırken, bölgenin nöbetçi arama kurtarma timleri, kırmızı alarmla sirenleşirlerdi…

 

Az önce kalktığı dar piste inme düşüncesiyle kokpit hazırlıklarını hafızasında tasarlamaya; inişe gideceği yayvan uzun paterni, soyadına yakışır bir denklem ile zihninde programlamaya koyuldu Ütğm. Şahin.

 

Yanlış bilinenin aksine askeri gökler; bilimsel inisiyatif demokrasisinin, akılcı kararlar koşturan gökleriydi. Küresel paket iktidarların, kraldan çok kralcılık; kuraldan çok kuralcılık; hele de politik marazlı yandaş çıkarcılık, oralara uğramazdı. 

 

Oralarda sadece, Sam Amcanın amansız ambargosu; sanki Azrail efendiyle ortakmış gibi, kıyıcı voltalar atardı!..

 

Diyarbakır uçuş kulesinden gelen gecikmesiz cevap, komuta kademesinin bir emri değil, demokratik dayanışma önermesiydi. Eğer mümkünse acil inişin, Batman ana pistine planlanması öngörülmüştü. 

 

Derhal Batman’a yönelen Ütğm Şahin, kilitli iki gaz koluyla alçalamayacağının, bilinmeyeni çok denklemini hemen kurmuş, trigonometrik pilotaj aritmetiğini çoktan hesaplamıştı bile. 

 

Çift motor jet uçaklarında sol motor, genellikle ana motordu. Birçok sistem çalışma enerjisini, bu motordan alırdı. 

 

Shut Off Valf’ in, emniyetli kırmızı kapağını kaldırarak, yakıtını kestiği sağ motoru durdurdu. Azamiye kilitlemiş nobran motor gücünün, hoyrat süzülüşüyle Batman meydanına doğru alçalışa başladı.

 

Gerçek gök öykülerin, vatan sevdalı kahramanları, başa gelmiş Azrail öykülerini, Ütğm. Şahin gibi, bizzat yaşayarak gökler tarihine yazdırırlardı. 

 

Telsiz teması kurduğunda, belli ki ya Diyarbakır uçuş kulesi ya da güney sınırların gözü kulağı Mardin radarı, gerekli bilgileri Batman uçuş kulesine gecikmesiz bildirmişti. Yörüngesine mahkum, sadakatli uydusuna kızdıkça, ambargoyla terbiyeleyen Sam Amcanın; Ortadoğu’daki gözü kulağı, pirinçlik radarı da olası ki, Atlantik ötesinin ambargocu ilahına çoktan iletmişti!..

 

   “SÜMER[5] KAPLAN BEŞ-İKİ, BİSMİL ÜZERİ 20 BİN FİT!

    

   “KAPLAN BEŞ-İKİ!.. İNİŞ İKİ-SIFIR-SIFIR’A, RÜZGÂR SIFIR-DÖRT-SIFIRDAN ON 

     KNOT(on sekiz km), ALTİMETRE YİRMİ DOKUZ DOKSAN SEKİZ İNÇ” 

 

Bağrına indireceği kahramanını, merakla bekleyen Batman, gerekli önlemleri tez elden almış; arama kurtarma timlerini, yangın arabalarını, sağlık ekibini çoktan alarm durumuna geçirmişti.       

 

Necmeddin İlgazi bin Artuk tarafından yapılmış Malabadi köprüsü, alt uzaklardan kadraja girmek üzereydi. Sonraki yıllarda Mimar Sinan’ın öğrencisi, Mimar Hayrettin tarafından inşa edilmiş Mostar köprüsünün, sanki Anadolu’daki tek yumurta ikiziydi. 

 

     “SÜMER KAPLAN BEŞ-İKİ”

 

      “DEVAM EDİN KAPLAN BEŞ-İKİ SÜMER”

 

      “MEYDANI KUZEYDEN, DOĞU-BATI YÖNÜNDE KATEDECEĞİM ”

 

      “KAT EDİŞ SERBEST, İLGİLİ TRAFİK NEGATİF”

 

O anlarda 181. Filo’nun Yzb. Serhan’ı, frekansta dinlemedeydi. Zira liderliğini yaptığı dörtlü bir F-100 koluyla görevden dönüyordu. 

 

Diyarbakır Hava lojmanlarında Ütğm. Şahin’le çok yakın arkadaş ve komşulardı.

 

Uçuş mesaisinin olmadığı akşamlar, ailecek görüşürlerdi. Ayrı filoda olmalarına rağmen E.Elmas; O. Ayan; O. Gür ve daha birçoklarıyla adata kardeşlermişçesine içtenlerdi.

 

Gerçi savaş filolarında, silah arkadaşı olmaktan ziyade ast ve üst rütbeler herkes, kan bağı olmasa da can bağıyla ya birbirinin kardeşi ya da ağabeyi olarak yüreklerde rütbeleşmişlerdi. Bastığı telsiz butonundan Serhan; 

     

       “Hangi gök belayı defetmedin ki Tuncer Gardaş! Bunu da alt edeceğine, inancımız tam evelallah!” dedi. Ütğm. Şahin’in cevabı netti. 

 

“Sağ olun yüzbaşım, öğlen tabldotunda beraberiz, merak etmeyin!” dedi.     

 

Önce on bin ve  pist tamamen görüldükten sonraysa beş bin fite alçaldı. Batman kule iniş önceliğini, bir motoru pilot tarafından durdurulmuş, öteki motoruysa maksimum güç yaklaşan, RF-5A uçuğuna vermişti. 

 

Azami güçle çalışan motor ve uçuşta sürat freni olarak kullanılan pike flabı, yakıtı kullanmıyor adeta içiyorlardı. Alçalışta sürat artmasın diye mecburen kullandığı iniş takımları, pike flabı hatta kanat flapları[6] bile sürati düşürmeye zar zor yetiyorlardı. 

 

Piste yaklaşırken, yüksek “G”li[7] manevralara başladı. Normal yaklaşma sürati olan 155 knot (280 km) yerine, üç-beş Knot üzerinde uçağı, yaklaşma hattına oturtarak kuleyi ikaz etti.

      

      “SÜMER KAPLAN BEŞ-İKİ”

 

      “DEVAM EDİN KAPLAN BEŞ-İKİ SÜMER”

 

      “UZUN YAKLAŞMA!”

 

      “UZUN YAKLAŞMA SERBEST!”

 

Pisti karşıladığında olası ki bir arka rüzgârın ani bir zulmüne uğramış, artan sürat 220 Nat (knot) ı, (414 km) bulmuştu. Bu süratle inildiğinde kaza-kırım, hatta ölüm olasılığı kaçınılmazdı.

       

       “SÜMER KAPLAN BEŞ-İKİ KUZEY GÜNEY İSTİKAMETİNDEN PAS GEÇİYOR”

 

       “KUZEY GÜNEY PAS GEÇİŞ TAKİP EDİLİYOR, İYİ İNİŞLER!

 

        “TEŞEKKÜRLER” 

 

Alçak irtifada yaptığı keskin manevralarla süratini iniş süratine yeniden düşürdü. 

Pisti yeniden karşıladığında süzülüş varyosu (alçalma oranı) hemen hemen sıfır gibiydi. İşler sanki rayına girmişti. Kontrollü bir yaklaşma süratiyle iniş noktasına dek artık, bu şekilde gidecekti. 

 

Aklına,  uykuları bölük pörçük savaş pilotu eşlerinin, yara bere içinde kalmış ruh dünyalarıyla duygudaş, gözlerinin gökyolları tedirgince beklediği gönüldeşi saygın Sevil Hanım ve yeni doğmuş sevimli yavrucakları Kübra geldi… 

 

Sabah mesaiye giderken, anlamını veremediği duygu geçişleri içindeydi… Bir şefkatle nasıl da sarılmış, bir tutkuyla nasıl da kucaklamıştı her ikisini. Derinden bir iç çekti… 

 

Hayatına kastetmiş yaralı kaplana hırslanarak, itirazsız askeri itaate diretti. İleri versiyonu nasıl olur bilinmez ama ambargolu meşrebince, ihanete her dem hazır 20.yy teknolojisini, daha baskın alt etmeyi üstlendi. Anormalin normale boncuklanmış bilek ve alın teri, beklenen ödülünü vermişti.

 

Kırk dakika önce Diyarbakır’dan ayrıldığı yeryüzüne, hiç değilse sağ salim, Batman’dan inmişti. Arka iki teker piste değer değmez, azami takate kilitlenmiş motorun, yakıt valfini de acilen kapatarak  durdurdu. 

 

Ve burnu indirerek fren paraşütünü açtı. Dokunduğu fren pedalları, teknik bir mecalsizlik içinde olsalar da, pistin elde kalanıyla baş edebileceklerine hükmetti..

 

Üç kez “Bariyer! Bariyer! Bariyer” çağrısı yaparak pist sonu bariyerinin, uçuş kulesindeki otomatik kumandasıyla kaldırılması gerekmeyecekti. 

 

Her iki motor mecburen durdurulması, yerde yönlendirmeyi (stiring) devre dışı bırakacak, pist içi istikamet; sağlı sollu pedalların, hidroliği kısıtlı hafif fren darbeleriyle yapılacaktı.  

 

Kontrollü frenlemenin usta yeteneğiyle lastikler patlamadan, nihayet pist sonunda bariyersiz durmuştu. Otomatik paraşütle atlamayıp, yurt sevdası hiçe saydığı hayatıyla kurtardığı kaçığın kokpitinden, onurla ağırlandığı omuzlarda coşkuyla yeryüzüne indirilmişti…

 

İçinin emektar komando timiyle çalışır halde bekleyen, arama kurtarma helikopteri; hazır kıta dizilmiş, kaza-kırım araçları ve itfaiye erleri; yüzüne uğrayan içli bir tebessümün, vefakâr resmini çizdi… 

 

Ambulansın ilk yardım ekibiyle birlikte, gök kahramana ilk koşturan, o yılların uçuş doktoru Yzb. Alaaettin Pahsa; payını hayattan sormadan alan zorba zamanın, emekli bir profesörü olacaktı. 

 

Yaralı Şahin’ini merakla bekleyen Harekât Komutanı da az ötede makam arabasından inip, koşar adım bir şefkatle mutlu sona sarılan ilklerdendi. Sonrasında, Yzb. Serhan ve birçok meslektaşın geyik muhabbetli terapisiyle askeri tabldot yoluna koyuldular… 

 

Osman kardeşimizin, bir Nisan mesajıyla Dubai’de duydum ki; hüzzama ayaklanmış bir Antalya gecesinin, apansız bir Azrail kasırgası, seni de mi götürmüş henüz erken demeden!.. Milyar yıldır, tutunduğu boşlukta yalpak-yalpak dönerken bağrındaki fanileri kesintisiz indirmeyi, marifet sayan gezegenden!.. 

     

Nurlar içinde uyu, kokpitlerin mangal yürek, Ünye Beyefendisi!..         


 

[1] After Burner: Kalkışlarda ve gök diyarın ağır hava muharebe manevralarında ihtiyaç duyulan maksimum motor gücü.

[2] Ütğm. Tuncer Şahin’in o döneme ait on beş günlük şifreli kodu.

[3] Diyarbakır meydanının o döneme ait on beş günlük şifreli kodu.

 

[5] Batman meydanının, o döneme ait on beş günlük şifreli kodu.

[6] Her iki kanat arkalarının, gövdeye yakın kısmında açılarak düşük sürat iniş sağlayan metal etekler.

[7] Sağa-sola keskin makaslamalarla uçağa, aerodinamik yük bindirmekc


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —