Peygamberimiz iyilik güzel ahlaktir. Kötülük ise vicdanini rahatsiz eden ve insanlarin bilmesini istemedigin seydir( Müslim, Birr, 15 ) diyerek iyiligin ve kötülügün ne oldugunu en açik sekliyle ve bütün insanlarinda anlayacagi bir dille biz ümmetine açiklamaktadir. Iyilik insani mutlu ederken, kötülük ise insani korkutmakta ve farkli bir ruh haline sokmaktadir.
En öz ifadeyle bütün iyiliklerin kaynagi Allah korkusudur. Iyi olan islere, basariya, zafere çikan yollar bir anlamda gayretlerinizle, disiplininizle ve Allah korkusuyla ortaya çikar.
Insan daha küçük yaslardan itibaren bu duygulari ögrenerek, yasayarak ve tecrübe ederek büyür. Sevinçlerimiz, üzüntülerimiz, korkularimiz, yaklastiklarimiz, uzaklastiklarimiz, iyiliklerimiz, hatalarimiz bütün bu duygular insan denen varlikla beraber olusur.
Çocuk iken oyuncaklarimizin kaybolmasindan, birilerinin onu almasindan korkariz. Atesten, böcekten korkariz. Babamizin, annemizin kizmasindan korkariz. Genç oldugumuzda korkularimizin yönü ve sekli degisir. Bazen derslerimizde basarisiz olmaktan, bazen çok ümit bagladigimiz bir isi elde edememekten, sinavimizin kötü geçme endisesinden, verilen bir görevi tam olarak yapamamaktan veya çok sevdigimiz birilerinden uzak kalmaktan korkariz. Yas biraz ilerleyip kemale erdikten sonra korkularimiz biraz daha farklilasir. Bu sefer malinizi, sermayenizi veya bulundugunuz konumu vs. kaybetmekten korkarsiniz. Yas biraz daha ilerlediginde, hastaliklarin artmasi endisesi, ölüm korkusu, geride kalanlara ne olacak gibi farkli duygular ortaya çikmaya baslar.
Yani hassasiyetleriniz neyse o alana yönelir ve onlarin eksilmesinden, kaybolmasindan zarar görmesinden hep bir endise ve korku içinde bir hayat yasarsiniz. Nitekim Rabbimiz sizi korkuyla açlikla, mallarinizdan, canlarinizdan kismakla/eksiltmekle, sizi dener imtihan ederiz. ( Bakara 155 ) buyurur. Bu korkularin ya da endiselerin aslinda hepsi arizidir. Gelip geçicidir. Mal yok olur. Yine kazanilir. Islerimiz bozulur tekrar yoluna koyulur. Bir isten bir vazifeden, bir mekândan ayrilirsiniz, tekrar daha iyisine daha yenisine kavusursunuz.
Rabbimiz, insanlardan korkmayin, benden korkun ( Maide 44 ) diyerek, hasyetin, havfun ve sayginin nereye olmasi gerektigini ifade etmektedir. Çünkü insan Allah’in lütfettikleriyle mutlu olmaktadir. Bunun disindaki korkular, endiseler ya da hazlar mutluluklar hepsi arizi hepsi gelip geçicidir. Öyleyse yok olanin, gelip geçici olanin pesinden degil, daimî olanin ebedi olanin pesinden kosmak korkularimizi da yenecektir.
Islerinizin kesat gitmesinden, bagimlisi oldugunuz bir isinizin bozulmasindan, tutkusu oldugunuz takiminizin maglup olmasindan duydugunuz endiseniz, üzüntünüz, korkunuz asla hayatinizin sonu olmamalidir. Hayata dair bütün isler telafi edilir.
Asil korku, dürüst ve dogru bir insan, iyi bir mümin olamamak korkusu olmalidir. Asil korku, insanlarin hakkina hukukuna zarar vermeme korkusu, endisesi olmalidir. Asil korku, imanimiza, amelimize, haksizlik bulastirmama korkusu olmalidir. Asil korku helalimize haram, sözümüze yalan, samimiyetimize riya karistirmamak olmalidir. Asil korku ibadetlerimize, namazimiza, orucumuza, zekâtlarimiza gereken hassasiyeti gösterememe korkusu, endisesi olmalidir.
Iste bu endise ve korkuyla yasayanlari Rabbimiz söyle müjdeliyor. “Rabbimiz Allah’tir” diyen sonra da bu söze uygun yasayanlara ne bir korku vardir ne de onlar üzüntü çekeceklerdir. (Ahkaf 13)
Allah’a emanet olunuz kiymetli kardeslerim.


