AV. İRFAN YILDIZ BEŞLİOĞLU

Tarih: 22.06.2020 08:19

Koronadan Kaygılar ve Kara-Mizahlar ya da Mesele, Müslüm Gürses’in Meselesi mi Bizim Meselemiz mi?

Facebook Twitter Linked-in

“Bu benim meselem, derin meselem
Ezelden ebede giden meselem
Bu benim meselem, derin meselem
Ezelden ebede giden meselem

Hatirim çignendi kalbim kirildi
Ömrümün derdidir benim meselem
Hatirim çignendi kalbim kirildi
Ömrümün derdidir benim meselem”
(Müslüm Gürses sarkisi)

 

Gerçi dünyanin çetrefil islerini çözmek bizim boyutumuzu çok  asar ama dünyayi ve hayati anlamaya çalismak da saygideger bir çaba olsa gerek.  Bir seyler oluyor, küt diye önümüze düsüyor, bizleri de dogrudan etkiliyor… Nasil oluyor da oluyor? Merak ediyoruz. Akil yürütüyoruz. Duygu ve algi durumlarimizi da ister istemez yansitiyoruz. Bu ara, takildik bir konuyla gidiyoruz. E, biraz da, cambaza bak cambaza diyenlere karsi, cambazi oynatanlarin maksadini (da) çözmeye çalisiyoruz.

Dünyada en temel meselelerden biri, hattâ en önemli meseles adalet meselesi olmali… Dünyada bunca çarpiklik niye var? Bu kadar genis arazide bu kadar araz niye? Aradigimiz mesele nedir?  Ya da meselenin meselesi nedir?

Paraya, güce, hazza taparlarin yahut hayatin ve dünyanin sebebi varligi ile gayesi hakkinda marazî düsünce ve duygular tasiyanlarin; amaçlarina varmak için kullanmayacaklari bir sey yok. Amaçlarina varmak için her yolu mubah görüyorlar. Ayrica, onlar, siyasetin içine de, basin/yayin, medya ve tüm iletisim araç ve yöntemlerinin içine de düzenbazliklarini ve seytanliklarini ustalikla sokuyorlar. Kitlelerin, uluslarin, halklarin akliyla ve duygulariyla ve sonunda yazgisiyla oynuyorlar.  Sözgelimi ABD’de Evangelistler … Oldukça karmasik ve çetrefil biçimde aglar örerek, hiç de hos olmayan islerle ugrasiyorlar. . Bu konuda, akademisyen Dr. Ramazan Kurtoglu’nun kitaplari bilgi verici, isik tutucu. Hocanin, Youtube/Google, vb. video kayitlari da dinlenebilir. Kötücül ya da (hareket saikleri, motivasylari bakimindan) marazî  biçimde hareket eden bu tarz odaklar; toplumu/toplumlari, istedikleri yönde etkilemek için, toplumlarin/toplumun ahlakî, moral degerlerini de kontrol ve sevk etmek istiyorlar ve medya, sosyal medya, internet ortami, tv, basin ve yayin araçlariyla ve gene bilcümle matbuat ve mevkuteyi (her türlü basili is; kitap, brosür, süreli ya da süresiz dergi) kullanarak; insanlarin, kitlelerin algi ve kanaatini manipüle ediyorlar. Tavsana kaç, taziya tut yapiyorlar.  Kitleleri, istedikleri gündemle oyalayarak; altta, kendi islerini görüyorlar yâni cambaza bak cambaza, yapiyorlar. Böylelikle;  kendi yollarini açarak, maksatlarina dogru yürüyorlar. Dr. Ramazan Kurtoglu’nun kitabina isim olarak da aldigi üzere, bunlarin isi ve mottosu ‘Tanri’yi kiyamete zorlamak!’ Kaos yaratip, kaostan besleniyorlar. Marazî duygu ve düsüncelerle, savas-lar çikarma pesine düsüyorlar. Emellerine ulasmak için her türlü (gerçek disi da/sahte de olsa) argümani yaratiyor ya da mevcudu tahrif, tagyir ve suistimal ediyorlar.  Yeryüzünde fesat çikariyorlar.  Yeryüzünde karmasa çikarmaktan, toplumlari birbirine kirdirmaktan beslenen bu çikarci ya da marazî odak ve yapilar; hâkimiyetlerini daha güçlü ve etkili kilmak için; yeryüzündeki her türlü seçime karisiyorlar. Uluslar arasi veya uluslar üstü yahut uluslarin kendi içisi olan tüm seçimlerle ilgileniyor ve tümüne bir yolla, bir biçimde müdahil oluyorlar.  Isterse bu seçim/ler, dinsel, mezhepsel ve cemaatsel olsun… Diyelim Isevîlerin Katolik mezhebinin Papalik seçimi… Onun/O seçimlerine/seçimlere (de) karisiyor-lar. Bilindigi gibi;  Papalik seçimlerini etkileyen birçok faktör var.  Siyaset, Egemenlik Yarisi, Dünyayi kontrol, sevk ve idare etme çabasi,  Ekonomi, Kültür,  vb. Esasinda, bu iste, -saf ve samimî dindarlardan bagimsiz ve ayri olarak- din ve mezhep bir vasita olarak (çikarcilarca, kötü-niyetlilerce, marazli yapilarca) kullanilmakta. Bu islerde etkili olan Opus Dei vb. birçok tarikat ve yapi var.  Bu tarikatlar ve yapilar, uluslararasi ve uluslar-üstü bir konumda çalistigi için, dünyadaki her seyi etkileme, elde tutma, yönetme amaç ve çabasinda.

 

 

 

Sion tarikati, Tapinak Sovalyeleri, vb. yapilanmalar var; tarih boyunca etkin olan... Bu konularda, rahmetli Aytunç Altindal’in kitaplari oldukça aydinlatici. (Youtube/Google vb. internet ortamindan videolarina da erisilip izlenebilir/dinlenilebilir.)  Papalik ve Vatikan’in, ilaç sanayi ve sektöründe çok etkili ve yönlendirici oldugu da bir sir degil. Papalik ve Vatikan, yalnizca Katolik mezhebine dâhil Hiristiyanlarin din/inanç meseleleriyle ilgili degil yani.  Ilaç’tan baska diger sektörlerde de etkili olduklari muhakkak. Sonuçta Vatikan da  bir devlet. Her ne kadar Italya’daysa da,  Hiristiyan dünyadaki statüsü ve uluslar-arasi hukuktaki yeri, bir devlet. Yalniz dinsel degil, siyasal bir varligi da var, bir sehir devleti. Gelgelelim, etkisi tüm dünyada mevcut. Bir sehre asla sigmiyor. Zaten bir sehre sigsin ve orada kalsin diye de kurulmamis. Iste  böyle karmasik, girift yapilar var.  Bu birbiriyle bilek güresine tutusan ama mesele 3. dünyaya ya da geri kalmis yahut kasten geri birakilmis veya  mazlum ve magdur; tam ya da kismen sömürge veyahut dolayli biçimde sömürgelestirilmis uluslara/halklara gelince, (bu yapilar), kötücül/negatif bir voltran olusturuyorlar (mazlumlara karsi birlesiyor-lar).   Bu komprador, uluslararasi ve uluslar-üstü  kâh tamamen kapali  kâh yari açik (lüzum ettigi kadar açik, kendilerini  ve niyetlerini saklayacak kadar kapali)  olusumlar;  ülkelerin, uluslarin içlerine  türlü biçimde nüfuz ederek onlari elde tutmaya ve yönetmeye; alinacak kararlari, olusacak yönelimleri belirlemeye bakiyor ve bir biçimde de basariyorlar. Tavlada en büyük zar 6/6’dir ya, onlar, gerektiginde 7/7 atiyorlar. Oyunun ilk devresi bitince; kurallari degistirip ikinci devre yeni kurallarla oynuyorlar/oynatiyorlar. Bu, hukuka/yasaya, kurala aykiri dediginiz zaman; kurali biz koyuyoruz, degistirdik;  simdi, bizim dedigimize uyacaksiniz; bize hak, size degil, diyorlar.   Bu genel yapi, hiçbir ülke için millî degildir. Sadece, isin naturasi geregi, mensubu bulunduklari uluslara ve devletlere avantaj ve imkân saglar ve böylelikle onlarin çikarlarina da hizmet ettigi için, onlar adina millî sayilabilir. (Yalniz; onlarin, genellikle, içinde bulunduklari milletlere, mensubu bulunduklari halklara da insaf ve merhamet tasimadiklari da unutmayalim; canavar, canavardir; melanet, melanettir! ABD’de zencilerle Kizilderililerin yasadigi trajedileri animsamak bile yeterli. En son Minnesota eyaletinde zenci George Floyd’un polis tarafindan hunharca öldürülmesi olayi tüm dünyanin gözleri önünde.. ) Zaten, onlarin talep ve usûlleri, giderek, kendi ülkelerinin siyaseti hâline geliyor ki! Diyelim ABD, Israil,… vb.  Bu hiç de sevimli olmayan ama kendini makul, mantikli, (güya) haktan yana ve sirin gösteren maskeli yapilar;  yeryüzünde karanliklar, gölgeler, los alanlar, kuz/günes görmeyen alanlar yaratarak, oralarda dolasiyorlar. Günisiginda güzel ve sevimli rollerde olan bu hayaletler,  asil kasitlarini, yarattiklari o alanda olusturuyor ve icra ediyorlar.  Sebze, meyveye veya diger herhangi bir tarim ürününe giren larva/kurtçuk gibi orada yuvalanarak, sonra çevreye yayilarak, giderek çürümeye yol açarak zarar veriyorlar veyahut kilit noktalarda etkili güç edinerek, o ülke ya da ulusun hareket ve gidisatlarini etkileme yahut zayiflatma yolu/yöntemi buluyorlar.  Bunlarin, hemen-hemen her ülkenin içinde ayaklari, elleri, ayakçilari veya uzantilari var.

Dünyanin masumlar ve mazlumlari olarak, biz bu meseleleri irdelemek ve sorgulamak durumundayiz. Ne demistik?


Meselem, yeryüzü gökyüzüdür
Meselem, meselem

Cevapsiz sorular, üst üste biner
Kördügüm misali benim meselem”
(Müslüm Gürses sarkisi)

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —