Bayramlar, milletlerin gönül takviminde birer vuslat vaktidir. Hele ki Kurban Bayramı… Yalnızca kesilen hayvanların değil, bencilliklerin, kibirlerin ve dünya hırslarının da kurban edilmesi gereken mübarek bir mevsim.
Kurban Bayramı, ilk bakışta bir ibadet günüdür, evet. Ama daha derin bakıldığında; bir teslimiyetin, bir kardeşliğin ve bir medeniyet anlayışının adıdır. Hz. İbrahim'in canından aziz evladı Hz. İsmail'i Allah'a adama iradesi, her Müslüman için bir çağrıdır: "Ey insan! Rabbine teslim ol. En kıymet verdiğin şeyden geçmesini bil."
Bugün, kurbanlıklar kesilirken göklere yükselen tekbirler, bir çağrıyı yeniden seslendiriyor: Mal senin değil, can da değil… Hepsi emanettir. Ve bu emanetin hakkı, adaletle paylaşmak, merhametle bölüşmek, infakla yücelmektir.
Lakin çağımızın en büyük kurbanı ne yazık ki, bu ruhu kaybetmiş olmamızdır. Etin gramajıyla meşgul olan, infakı gösterişe çeviren, bayramı alışveriş çılgınlığına dönüştüren modern zihniyet; kurbanın hakikatini boğazlamaktadır.
Oysa kurban, bir takvimde yer alan ibadetin ötesinde, bir hayat felsefesidir. Yalnızca zenginlerin değil, her yüreğin içinde taşıması gereken bir iradedir: “Ben geçebiliyorum. Paylaşabiliyorum. Verebiliyorum.”
Kurban Bayramı aynı zamanda ümmet bilincini tazeleyen bir zamandır. Mazlum coğrafyaların unutulmuş sofralarında bir lokma et, bir yudum umut demektir. Gazze’de, Yemen’de, Doğu Türkistan’da, Afrika’nın tenha köylerinde, bir kurban paylaşımı; yalnızlığa karşı bir kardeşlik manifestosudur. Unutmamak gerekir: Paylaşmak, yeryüzünün en kadim duasıdır.
Bu bayram, bir çağrıdır: Evlerimizdeki bolluğu, kalplerimizdeki yorgunluğu, sofralarımızdaki bereketi yeniden gözden geçirme çağrısı. Sadece sofraya et koymak değil; bir yetimin başını okşamak, bir garibin gözyaşını silmek, bir komşunun kapısını çalmak demektir kurban. Çünkü her kurban, bir vicdan muhasebesidir.
Geliniz bu bayram, sadece hayvan kesmeyelim; kibri, gösterişi, bencilliği de keselim. Gönüller arasında köprüler kuralım. Kurbanı, bir ibadet olduğu kadar bir diriliş vesilesi hâline getirelim. Unutmayalım ki Allah’a ulaşacak olan ne etlerdir ne de kanlar… Allah’a ulaşacak olan, takvâdır, teslimiyettir ve samimiyettir.
Bayramın bereketi, ikramda değil; ihlâsta, infakta ve idraktedir.
Nice bayramlara, yürek yüze gülsün…