İBRAHİM HAKAN GÜN


KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE KOVBOY EKONOMİSİ Mİ ? UZAYADAMI EKONOMİSİ Mİ ?


Uzun süreçler sonunda gerçeklesen iklim degisikliginin etkileri iklimin yapisi geregi

uzun yillar sonunda ortaya çikmaktadir. Ancak bu etkiler sicaklik, yagis ve bunlara bagli

olarak kuraklik, sel firtina gibi olaylar yoluyla kisa sürelerde de canlilar, ülkeler ve

ekonomiler üzerinde hissedilebilmektedir. Bugün gelinen nokta da iklim degisikligi

küresel bir kimlik kazanmis ve yadsinamaz bir gerçek olarak tüm insanligi etkiler hale

gelmistir. Süphesiz dünya sisteminin degisen iklimi, bu sistemin içerisinde yer alan

ekonomiyi de etkileyerek, bir takim yansimalar meydana getirmektedir.

Bu çerçevede iklim degisikliginin tarim, turizm ve enerji gibi sektörler/alt sektörler;

emek verimliligi; istihdam ve ekonomik büyüme üzerinde önemli yansimalari oldugu

görülmektedir. Özellikle sicaklik artisi ve yagis rejiminde görülen asiri dalgalanmalar

neticesinde iklim degisikligi ekonomiler üzerinde ciddi etkiler meydana getirmektedir.

Iliman bir isinma süreci nispeten soguk olan yüksek enlemlerdeki ülkelerde bazi olumlu

etkiler meydana getirmesine ragmen, iklim degisikliginin küresel net etkisinin olumsuz

yönde oldugu görülmektedir.

Iklim degisikligi sorunu ve yarattigi olumsuz etkiler, bugün bazi ülke ve bölgelerde

ciddi düzeylerde hissedilmektedir. Ilerleyen süreçte bu olumsuz etkilerin, bütün dünyada

önemli sonuçlar ortaya çikarmasi kaçinilmazdir. Bu olumsuz tablo, iklim degisikligi ile

etkin ve acil bir mücadelenin gerekliligini ortaya koymaktadir. Süphesiz enerji ve su

tüketiminin azaltilmasi, daha çevreci eylem ve taleplerin olmasi iklim degisikligi ile

mücadele kapsaminda bireysel olarak yapilabileceklerden bazilaridir.

Ancak, iklim degisikligi ile mücadelenin basarisi, hukuki baglayiciligi olan, kararli

ve samimi bir uluslararasi isbirligini zorunlu kilmaktadir. Ne var ki iklim degisikligi ile

mücadelede gerek ulusal gerekse de uluslararasi boyutta atilan adimlarin henüz istenilen

düzeyde oldugunu söylemek güçtür. Küresel iklim degisikligi ile mücadelede

baglayiciligi olan tek uluslararasi sözlesmenin “Kyoto Protokolü” olmasi bu noktada

düsündürücü bir durumdur. Dahasi 2013 yilinda Polonya’nin baskenti Varsova’da yapilan

19. Taraflar Toplantisinda Kyoto Protokolü’nden sonrasi için kesin bir anlasmaya

varilamamis, bu protokol sonrasi acilen uygulamaya geçmesi beklenen yeni emisyon

hedeflerinin ise ancak 2020 yilinda hayata geçirilmesi kararlastirilmistir. Alinan bu gibi

kararlar, ülkelerin iklim degisikligi ile mücadele konusundaki samimiyet ve

kararliliklarinin sorgulanmasina neden olmaktadir.

Bunlarin yani sira iklim degisikligi ile mücadele, “çevrenin ekonominin bir alt

sistemi oldugu” düsüncesinin terk edilerek, “ekonominin çevrenin bir alt istemi oldugu ve

ekonominin sinirlarinin ekolojik tasima kapasitesi tarafindan belirdigi” düsüncesinin

kabul edilmesi yönünde zihinsel bir degisimin de yasanmasini zorunlu hale getirmektedir.

Buna göre çevrenin dogal sermaye arz fonksiyonu yaninda, atiklari depolama fonksiyonu

da dikkate alinarak ekonomi politikalari sekillendirilmelidir.

Boulding (1966)’in deyimiyle, vahsi üretim ve tüketim yapisini yansitan “Kovboy

Ekonomisi”, iklim degisikliginin temel nedeni olarak görülmektedir. Bu yapinin

sürdürülmesi durumunda ise ekolojik tasima kapasitesinin asilacagi düsünülmektedir. Bu

baglamda yine Boulding (1966)’in ifadesiyle, üretim ve tüketim yapisini nicel olarak

sinirlayan ancak nitelik olarak sürdürülebilmesine olanak saglayan “Uzayadami

Ekonomisi” ne geçilmesi gerekmektedir.

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593