Bugün dünyayı saran modernite, pırıltılı bir ilerleme aracı gibi sunulsa da, derinde yatan kültürel bir hegemonyanın projesidir. Teknoloji ve rasyonalizm gibi kavramlarla gizlenen bu Batı ürünü dünya görüşü, yalnızca bir yaşam tarzı değil, bir kimlik değiştirme ideolojisidir. Batı, medya ve eğitim yoluyla yürüttüğü kültürel sömürgecilik ile ulusları kendi özlerinden uzaklaştırmaktadır.
Türkiye, maalesef bu sürecin en çok etkilediği ülkelerden biridir. Cumhuriyet dönemi Batılılaşma reformları, Osmanlı-Türk-İslam mirasından kültürel bir kopuşu zorunlu kılmıştır. Türk ve İslam kimliği, ilerleme adına birbirine düşmanlaştırılmış; Batı hayranlığına dayalı bir zihniyet, halkta kendi değerlerinden utanma duygusunu beslemiştir.
İşte en büyük yanılgı: Modernleşmeyi medeniyet zannetmek.
Modernite, maneviyatı dışlayan, toplumsal değerleri tüketime indirgeyen, yabancılaşmış bir insan tipi yaratır. Oysa bizim için gerçek medeniyet, Kur'anî değerlere, ahlaka ve toplumsal dayanışmaya dayalı, insanın hem maddi hem manevi ihtiyaçlarını dengeleyen yapıdır. Bizim uyumumuz, modernitenin gelip geçici akımlarına değil, insanlığın evrensel değerlerine olmalıdır.
Bugün geleneksel veya dinî değerlerine sahip çıkanlara "gerici" damgası vurulması büyük bir haksızlıktır. Namaz kılan, ailesine bağlı olan birey "geri kalmış" değil, kökü sağlam olan bir medeniyete bağlı kalmayı seçen kişidir. Bu direniş, özgün kimliğe duyulan bağlılığın bir göstergesidir.
Unutmayalım ki modernite, sadece teknoloji değil, aynı zamanda belirli bir değer sistemini dayatma sürecidir.
Müslüman Türk milleti olarak bizim amacımız, modernleşmek değil, medenileşmektir. Gerçek medeniyet; ahlakın, merhametin ve imanın bir arada bulunduğu düzendir. Kimliğimize sahip çıktığımız sürece, bizi hiçbir modernite yolumuzdan saptıramayacaktır.
Sizce Türkiye, kendi öz değerlerini koruyarak Batı teknolojisinden ve biliminden nasıl faydalanabilir?
