Av. Arb. İrem Ceren ATİK

Tarih: 03.10.2024 18:08

Muris Muvazaası

Facebook Twitter Linked-in

Biz avukatlara en çok sorulan konulardan biri muris muvazaası ve buna dayalı olarak açılan tapu iptal-tescil davasıdır. Halk arasında mirastan mal kaçırma olarak bilinen muris muvazaası Türk hukukunda oldukça geniş bir uygulama alanına sahiptir. 

Bu yazımızda muris muvazaası kavramına dair ana hatları sizlerle paylaşacağız.

*

Muris muvazaasının ne olduğunu anlamak için öncelikle muvazaa kavramını irdelemek gerekmektedir.

 

‘‘vaz’’ kökünden türetilen bir kelime olan muvazaa, gerçeğe uygun olmayan hareket ve işlemde bulunmak anlamına gelir. Sözleşmeler hukukunda kendine yer bulan bir kavram olarak muvazaa, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla tarafların kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında sonuç doğurmayan bir görünüş yapmak hususunda anlaşmalarıdır. Muris muvazaası ise, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafının tapulu gayrimenkulleri konu alarak aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış yahut ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemesi olarak ifade edilir.

 

Ülkemizin bazı kesimlerinde mirastan mal kaçırmak, kimi mirasçıları mirasın dışında bırakmak amacıyla hareket edilerek, tapulu gayrimenkuller aslında bağış yapılmasına rağmen, satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gösterilerek devredilebilmektedir.

 

                                                           *

Elbette miras bırakan saklı pay dışındaki mallarını serbestçe tasarruf etme ve bu bağlamda mallarını başkasına temlik etme hakkına sahiptir. Ancak bunu yaparken kanuna uymak zorundadır. Aksi halde miras bırakanın ölümünden sonra, zarar gören mirasçının bu tasarrufa karşı koyma ve dava açma hakkı bulunmaktadır. 

 

Saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 19.maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşullarından yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri kabul edilmektedir. Yine saklı pay sahibi olsun ya da olmasın her mirasçı mirastan mal kaçırmak amacıyla miras bırakan tarafından yapılan muvazaalı sözleşmenin geçersizliğinin tespiti, bu sözleşmeye dayanılarak bir tapu kaydı oluşmuşsa tapu kaydının iptali ile pay oranında adına tescilini veya eski hale getirilerek terekeye döndürülmesini isteyebilir.

                                                           *

Bu tür uyuşmazlıklarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri olup yetkili mahkeme ise davaya konu gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesidir.

 

                                                           *

Muris muvazaasına dayanılan uyuşmazlıklarda devrin münhasıran mirasçıya yapılması şart değildir. Mirasçı dışında üçüncü kişiye yapılmış temlike yönelik olarak da dava açılabilir. Bu duruma örnek olarak miras bırakanın torununa yaptığı muvazaalı devirler verilebilir.

 

*

 

Bu tür uyuşmazlıklarda ispat kritik önem arz etmektedir. Zira gizlenen gerçek irade, bir iç sorundur ve bu bakımdan tespiti zordur. Bunun için mahkemece bu yöndeki tüm taraf delilleri eksiksizce toplanmalı, tüm olgu ve karineler tespit edilmeli, özellikle ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimler, olayların akış biçimi, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşerî ilişkiler göz önünde tutularak gerçek amaç tespit edilmelidir.

 

                                                           *

Somut olayda bağışlama yapılmasına rağmen satış yoluyla temlik yapılmış gibi gösterilmiş ise, miras bırakanın bu sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalının alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek bedel arasındaki fark saptanmalı, böylece sözleşmenin muvazaalı olup olmadığı açığa kavuşturulmalıdır.

 

                                                           *

Görünüşteki sözleşme ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak seçilmişse, bakım borçlusu gözüken kişiye devredilen malın değeri ile miras bırakanın mali ve sosyal durumuna göre tahmin ve takdir edilen makul bakım borcunun miktarı, verilen malların değeri ile miras bırakanın tüm mallarının değeri arasındaki orantı değerlendirilmelidir.

 

                                                           *

Peki böyle bir durumda dava ne zaman açılabilir? Belirtmek gerekir ki, miras bırakanın ölümünden sonra olmak üzere her zaman davanın açılması mümkündür. Zira bu davalar zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —