MUSA Ö. KIROĞLU


Ne olurdu şu kahrolası 12 Eylülü hiç yaşamasaydık…


Bu hafta başı Pazartesi sabah anne ve babaların, ellerini tuttukları yavrularını okula götürürken ki güzelliklerini izledim.

İlkokula başlayan minikler bir haftalık uyum süreci kapsamında sınıfları doldurdular.

Bir hafta sonra abileri, ablaları da gelecek. Onların arasına karışacak ilkokul, ortaokul, lisede 12 yıl sürecek zorunlu eğitimlerini yapacaklar.

Her birine başarılar diliyorum. Okusunlar, ailelerine, millete, vatana hayırlı bireyler olarak yetişsinler inşallah.

Okulların açılışı bana Eylül ayını hatırlatır.

Eylül ayı, yazın sonuna yaklaştığımıza… Sonbahara az bir zaman kaldığına işaret eden aydır.

Çok kalmaz, Hazirandan bu yana parmağımızı ırgalatsak ter içinde kaldığımız sıcak-nemli günler geride kalır.

Eylül ayı dedim ya…

Bu ay benim içimde çelişkiler yumağıdır!

Çok severim Eylül ayını… Eylül’de döktük İzmir’den düşmanı denize…

İlkokulda öğrendim İzmir Marşını…

Rahmetli öğretmenimiz Halis Yüksel, her yılın 9 Eylülünde sınıfta söyletirdi bize hep birlikte…

Söylerken alkışlarımızla tempo tutar coşardık.

Bu güzellik, yaşadığımız o heyecan bende öylesine etkili olmuş ki… Sonraki yıllarımda Eylül ayı her girdiğinde hep İzmir Marşı gelir aklıma…

Bu yüzden işte, çok severim Eylül ayını…

Ama bir yanım var ki sevmez Eylül ayını! 

O yanım yaralıdır… Alev, alev yanar hep...

Eylül ayında kaybettik biz “78” kuşağı hayatımızın baharını…

En güzel çağımızı… Gençliğimizi Eylül ayı aldı götürdü bizden.

Bizim kuşağın gençliği sıkı birer emperyalizm karşıtıydı.

Bu yüzden çok tedirgindi Amerika ve batılı müttefikleri…

Onlar için Türkiye’de tehlike başlamıştı.

Bunun önünü almalıydılar…

Kurdular oyunlarını… 

Bir baktık aynı ülkenin evlatları birbirimize düşman olmuşuz.

Kırdırdılar kardeşi kardeşe… 

Toprağa düştü binlerce vatan evladı.

Yetmedi…

Sıra hesap sormaya geldi!

Emperyalist Amerika 12 Eylül 1980 darbesini yaptırdı askerin başındaki cuntacı kadroya.

Kurdukları oyunlarla birbirini düşürdükleri gençlerden bu sefer “hesap sorma”ya kalkıştılar.

Cezaevlerine doldurdular… 

İşkencelerin her türlüsünü uyguladılar.

Darağaçları kurdular…

“Bir sağdan”, “bir soldan” diyerek ipe çektiler gencecik fidanları.

Sağcı ya da solcu her biri ülke sevdalısı bizim kuşağa kan kusturuldu.

Kim yaptı bunu?

Emperyalizm adına onların yerli işbirlikçileri…

O yerli işbirlikçiler, ülkesinin geleceğini emanet etmeleri gereken gençlere sırf “efendileri”nin isteğini yerine getirmek için her türlü kötülüğü yaptılar.

Eylül ayı benim için 9 Eylül İzmir Zaferi olarak ne kadar mutluluk duyduğum bir aysa…

Maalesef aynı zamanda acılar içinde kıvrandığım bir aydır.

Dedim ya Eylül ayı benim içinde çelişkiler yumağıdır.

İşte bu yüzden çelişkiler yumağıdır. 

İçimde hem mutluluk vardır. Hem de derin bir hüzün…

Öyle ki yıllar sonra 12 Eylül darbesini yapanlardan hesap sorulduğu…

Onlar için cezaların en büyüğü olan rütbelerinin sökülmesi cezası verildiği halde benim içimdeki o acı dinmedi. O alev hiç sönmedi.

Biliyorum ki dinmeyecek… Emri hak vaki olduğunda içimdeki bu acıyla veda edeceğim dünya alemine…

Biliyorum ki “78 kuşağı olarak” bilinen bizim kuşağın sağcısı, solcusu her mensubu da böyle olacak. Onlar da içlerindeki bu acıyla veda edecekler…

Pandemi günlerindeki bir sohbetimizde denilmişti ki; “Helalleşmek sevaptır. Aksi takdirde ise sevabından kesilir, karşıya yazılır.”

Ben bu sözler karşısında sustum… Bu öylesine bir suskunluktu ki, adeta taş kesilmiştim.

Hazır değilim böyle bir helalleşmeye…

Çünkü içim çok yanıyor, çok acıyor… 

Ah Eylül ayı, ne olurdu hep 9 Eylül olsaydın da şu kahrolası 12 Eylülü hiç yaşamasaydık…

***********          *************         *************

Kalın sağlıcakla…

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593