Akilli kisi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrasi için hazirlik yapandir. Zavalli kisi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan ve buna ragmen hala Allah’tan iyilik temenni edendir. (Tirmizi, Sifatül Kiyame 25 )
Neden oruç diyerek baslamamin hulasasini ilerleyen bölümlerde anlatacagim. Lakin su hadisi serif tek basina hayati ve sonrasini anlayabilmek için yeterlidir. Çünkü nefse hâkimiyet, akli hayata egemen kilmak demektir. Devami olarak zikrettigimiz ahiret hayati, ebedi âlem ise basli basina aklinizin nefsinize hâkimiyeti, onu yönetip yönlendirmesiyle alakalidir. Bu durum ise inancinizin boyutu ve kuvvetiyle ilgilidir.
Rabbimiz: “Ey iman edenler! Allah’a karsi gelmekten sakinmaniz için oruç, sizden öncekilere farz kilindigi gibi, size de farz kilindi. (Bakara 183) buyurmaktadir.
Oruç ibadeti özel bir ibadettir. Aslinda insanoglunun karakterine, anlayisina pek münasip bir ifade seklidir. Her insan özel olmayi, ayri bir muamele görmeyi, kendisine ayricalik gösterilmeyi sever ve ister. Oruç ibadeti müspet bakis açisiyla tamda mümin kulun istedigi gibidir. Bütün islerde ve amellerde gösteris ve riya olabilir. Ama oruç ibadeti Allah ile kul arasinda özel bir iletisimin ve birbirini anlamanin ve özel olmanin en üst seviyesidir.
Iste tam bu perspektiften: Kullugumuzu, yapip ettiklerimizi ve görevlerimizi gözden geçirmek için oruç. Yaratanin yaninda özel olabilmek için oruç. Hayati akillica yasayip nefsimizi hâkimiyetimiz altina alabilmek için oruç. Açlik çeken, yoksulluk için de hayat süren mümin kardeslerini anlayabilmek için oruç. Israfin, kanaatsizligin, sabirsizligin önünü kesip sükreden bir kul olabilmek için oruç. Nimetlerin kadri kiymetini bilmek için oruç. Sahurla baslayip, aksam ezaniyla biten yasaklarin sonunda dünyanin en güzel yemekleri ve içeceklerini tadabilmek için oruç. O iftarin sükûnetli ve bereketli vaktinde, ezana bir dakika kala, otuz saniye kala, on saniye kala haline tercüman olan, sahit olan meleklerin sahadeti için oruç. Sadece Allah için beklemenin, yapmanin ne büyük bir müjde ve ne büyük bir kazanç oldugunu anlayabilmek ve yasayabilmek için oruç. Sihhate ve devaminda selamete ermek için oruç. Bütün kötülüklerden sakinabilmek, günahlardan arinabilmek, Reyyan kapisindan girebilmek için oruç. Kur’an ayinin nuruna nur, ramazan günlerine sürür katabilmek için oruç. Yardimlarla, zekâtlarla, fitre ve fidyelerle sosyal hayati canlandirip, garip gurabayi, fakir fukarayi ve çocuklari sevindirebilmek ve hayatina bereket katabilmek için oruç.
Bütün bunlar ve daha fazlasi seni özel ve en mükemmel yapmiyor mu? Fevkalade! Hayatin anlamini kavramak, basariya ulasmak için disiplin ve bazi kurallar oldugunu bilmek, onu doya doya yasamak ve yapmak çok daha akillica bir is degil mi? Tipki daha iyi bir hayat için verdigimiz mücadelenin sonunda ulastigimiz ve elde ettigimiz mutluluk gibi.
Bu beldenin, bu topraklarin, bu cografyanin asil evlatlari olarak Ramazan ayini, onun ruhuna, manasina, çagrisina uygun bir sekilde yasamak ve ifa etmek gibi bir görevimiz vardir. Saygi göstermek ve saygi görmek gibi bir sorumlulugumuz vardir. Küçük, büyük demeden kardesligimizi, birlik ve beraberligimizi ön plana çikararak, bir bedenin uzuvlari gibi uyumlu olma yükümlügümüz ve mesuliyetimiz vardir. Her insan çok degerlidir. Ona saygi göstermemiz gerekir. Ibadetlerine, amellerine hele hele oruç ayinda orucuna, orucun sihhatine mani olacak hal tavirlara, söz ve davranislara çok dikkat etme zorunlulugumuz vardir
Insanlarin yaninda mutedil kisi Allah katinda Muhsin bir kul olabilmek için. Akilli bir kisinin yaptigi ve yasadigi gibi bir hayat yasayabilmek için. Ömrün en güzel zamanlarini heba etmemek, gençligimizin baharini kisa çevirmemek için.
Ramazan ayi, arinmaya, sakinmaya en büyük paye mümince yasamaya, güzel baslangiçlara iyi bir firsattir. Rabbimizin lütfettigi bu firsati degerlendirebilmek için gayret gösterelim diyor, sizleri Allah’a emanet ediyorum.


