YAHYA CUMHUR TAPÇI

Tarih: 15.01.2024 19:11

Olaylara Tarafsız Gözle Bakabilmek Ve Dışlanmak

Facebook Twitter Linked-in

Son yıllarda bir araya gelişlerde sohbet konusu siyaset olunca, tartışmaların hızla gerginleşmeye, hakaretlere, ötekileştirmeye, küçük düşürmeye, yalana, iftiraya dönmeye başladığına şahit oluyoruz. Yani, hızla ve gittikçe gerginleşen bir siyasi tarafgirliğin bataklığında boğulup duruyoruz. Kutuplaşmanın ve olaylara at gözlükleriyle baktığımızın zirvesini yaşıyoruz. 

Eğer iktidar taraftarıysak muhalefet hep yalan söylüyor, iftira ediyor, yanlış biliyor; muhalif isek, iktidarın yaptığı her şey yanlış, ihanet içindeler, yolsuzluk, hırsızlık yapıyorlar, anlayışında ve inancındayız. Tavırlar böyle olunca olaylara dışarıdan, tarafsız bir gözle bakma cesareti de gösteremiyor insanlar. Buna cesaret edenler, ya iktidar ya da muhalefet yanlısı oluveriyor. Bu gidişatın hiç de iyi olmadığını düşünüyorum. Kutuplaşma ve gerginlik birlik ve beraberliğimize her zaman zarar vermiştir. Biz ya kardeş, ya arkadaş, ya hısım akraba ya da komşuyuz. Birbirimizle ilişkilerimizde samimi, iyi niyetli ve hoş görülü olmak zorunda değil miyiz? Bir sıkıntımız olsa birbirimizi aramayacak mıyız? Cenazemizi, düğün ve davetlerimizi birlikte yapmayacak mıyız? 

Bizi bu hale getiren hangi anlayıştır? Bizim her zaman birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Bunu herkes çok iyi biliyor da neden birlik ve beraberliğe zarar verecek tavırlar içinde oluyor? Dün iktidarda olanlara da hırsızlık, yolsuzluk yapıyorlar diyorduk. İktidarı değiştirdik, bunlara da aynısını diyoruz. İktidara gelmek için mevcut iktidardakileri hırsızlık ve yolsuzlukla mı suçlamalıyız? Eğer böyle oluyorsa iktidara gelince kendileri de hırsızlık ve yolsuzlukla suçlanmayacaklar mı? Türk siyasetinin hastalığı mı, yoksa tekerrürünün bir sonucu mu? Kendimizi bildik bileli her iktidara gelen hırsız ve yolsuz… Bu ithamları basın ve yayın organları vasıtasıyla siyasetçilerden öğreniyor ve nedense hiç sorgulamadan inanıyoruz. Yani siyasetçiler gereğini yapmak yerine seçmeni, dolayısıyla milleti kutuplaştırmış olmuyorlar mı? Başta medya organları olmak üzere siyasetçiler vasıtasıyla toplum kutuplaşmış durumda… Anlaşılıyor ki siyasetçiler kendi taraftarlarını oluşturmak için bu sakat yolu tercih etmiş durumdalar. Böylece medya yoluyla siyasetçileri takip eden kesimler de ringde yerlerini alıyor ve çatışma başlıyor. Üzücü olan ise, milli güvenlik ve dış politika konularında muhalefet çevrelerinin, iftira, dedikodu ve suç örgütlerinin kuyruğunda iktidara saldırıyor olması hiç doğru değil. Bu iktidara değil devlete zarar verir ki; yarın bu devleti yönetme iddiasında olan da muhalefettir. İktidardakiler yarın muhalefette, muhalefettekiler de iktidar olabileceklerinin farkında değiller mi? Herkes at gözlüklerini takmış saldırıda birbiriyle yarışırken kutuplaştırıcı bir siyaset anlayışının kendilerine puan kazandırdığını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Belki kendinize yandaş edinebilirsiniz ama olan ülkeye, ülkenin geleceğine olur ki kendiniz de bu kör kuyunun içinde boğulup gidersiniz. 

Bütün bu saldırı ortamında tarafsız bir gözle deseniz ki, arkadaşlar iktidarın yaptığı şu faaliyetler çok yerinde ve doğru. Daha, “ancak” demenize bile fırsat kalmadan topyekûn bir saldırı, susturma, aşağılama ve iktidar yanlısı olmak durumuyla karşı karşıya kalıyor, kendinizi hemen karşı tarafta buluyorsunuz. Peki, iktidar yanlılarının durumu farklı mı? O cenahta da muhalefete kulaklar tıkalı… Deseniz ki, arkadaş, muhalefetin her dediği yanlış değil, şu konuda haklılar, iktidar bu konuda yanlış yapıyor, demeye kalmadan size karşı bir istihza, aşağılama, ötekileştirme, dahası muhalefet kefesine koyuluveriliyorsunuz. Siyasilerin çok fanatiklerine rastlarsanız, hainlik, satılmışlık, gerçekleri görememek, mafya ya da terör örgütleriyle işbirliği yapmakla suçlanıyor, hayretler içinde kalıyor ve kendinizi izah etmede zorlanıyorsunuz. 

Olayları tarafsız bir gözle değerlendirebilmek çok zor. Hep karşı tarafta oluyorsunuz. Eğer eş, dost, akraba ve arkadaşlarınızla ilişkilerinizde kırıcı olmak istemiyorsanız siyasi tartışmaya girmek istemiyorsunuz. O zaman da ilgisiz, bilgisiz, cahil, duyarsız hatta kaba tabirle salak bile oluveriyorsunuz. 

Geçmişten günümüze dost, arkadaş, akraba ve komşularımızla siyasi tartışma veya farklılıklarımızdan dolayı kırıcı olmak yerine fikir beyan etmemeyi, susmayı tercih etsek daha iyi değil mi? Son zamanlarda şahsen kendimi böyle ortamlarda dışlamış bulunuyorum. Çünkü hiçbir tanıdığımla siyasi tartışmaya girmiyor, tercihleri konusunda onları suçlamıyor ve kırıcı olmamaya çalışıyorum. 

Bunca çatışma, kutuplaşmanın ardından düğünde, dernekte, cenazelerde riyakârlıkların, samimiyetsizliklerin sahte gülücük ve üzüntülerin cirit atması, iletişim soğukluğunun iticiliğini, kokuşmuşluğunu yaşıyoruz ne yazık ki… Günümüzün siyasi argümanları; dedikodu, iftira, algı, aşağılama ve hakaretamiz sözler… Bu durumda kırıcı olmak ve kul hakkına girmektense ilgisiz, bilgisiz, duyarsız, … gibi sıfatlarla anılmayı tercih ederim. Genellikle orta yol, empati, hoşgörü, anlayış tercihimdir. Yazmaya devam edebildiğim sürece olaylara, inanç ve imanımdan taviz vermeden, bizden sizden ön yargısıyla değil, tarafsız gözle bakabilmeye ve yazmaya devam edeceğim. Varsın dışlayıp duyarsız, bilgisiz, ilgisiz hatta salak deyiversinler. Biz hak bildiğimiz yolda dosdoğru olalım vesselam…   10.01.2024


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —