HÜSEYİN OKUŞ


Randevuna Geç Kalma


       Çok önemli bir kişiyle görüşmeniz var. Sizi tanıyor biliyor. Sizde onu tanımak onunla görüşmek, tanışmak için can atıyorsunuz. Günler öncesinden hazırlıklar yapıyor, eksikleri gedikleri bir bir gidermeye çalışıyorsunuz. Hatta huzura vardığınızda ne konuşacağınızı ve nasıl konuşacağınızı tatbik ediyor, gerekirse ev ahalisine dinletiyorsunuz. Nasıl oldu diye de peşinden soruyorsunuz. Yok olmadı. Defalarca alacağınız pozisyondan, elbisenizin rengine, saç-sakalınızın durumundan kıyafetinizin uyumuna, her şeye özen gösteriyor, dikkat ediyorsunuz.

 Çünkü çok önemli bir görüşme olacak. Talepleriniz olacak. Belki de hayatınızın akışını değiştirecek bir güzellikle döneceksiniz. Herkes sizi imrenecek. Hatta kıskanacak. Ve siz bu buluşmayla adeta yeniden doğmuş, kelebek gibi hafif, kuş gibi süzüleceksiniz. İçiniz içinize sığmayacak ve dünyanın en mutlu ve en bahtiyar insanı siz olacaksınız. 

  Bu anlattıklarım şu fani dünyamız için. Çoğu zaman üzüldüğümüz, gözyaşı döktüğümüz ve hayıflandığımız yaşadıklarımız için. Keşkelerimizin havada uçuştuğu, pişmanlıklarımızın arşı kapladığı bir hayat için. Paylaşamadığımız, kavgasını, mücadelesini verdiğimiz, had bildirmek için fırsat kolladığımız bu dünya için. Ara sırada böyle güzel, heyecanlı sahneleri yaşadığımız bu ömür için.

    Öyle bir Sultan var ki huzuruna çıkmak için aylar öncesinden hazırlık yapmana gerek yok. Hemen o an ben geldim Sultanım de. O, muhabbetle seni kucaklıyor. Kulum Hasan geldi, kulum Hüseyin geldi, kulum Mehmet, Mustafa, Ahmet geldi diyor ve bağrına basıyor. O Sultan ki sen ne istersen hep daha fazlasını, daha fazlasını veriyor.

 Allah kulundan yine kulun kendisi için tek bir şey bekliyor ve istiyor. Hamd eden ve şükreden kul.

 Sana her gün beş vakit randevu veriyor. Hadi kulum sabahın seherinde seni seccadende mesdimde, camimde bekliyorum. Beni an. Beni zikret. Kulluğunu, yaratılış gayeni bana arz et. Seni engelleyen nefsanî, şeytani engellere takılma. Seni mescidimde bekliyorum. Sakın randevuna geç kalma. Ben rızık verenlerin en hayırlısıyım. Yaşatan, öldüren, yediren içiren, şifa veren benim. Dertlerine deva olan da benim.

 Kıymetli okurlarım!

 Mutluluk isteyen, huzur isteyen, sağlık sıhhat isteyen, rızık isteyen O’na koşsun. Kanaat sahibi olmak isteyen, şükreden kul olmak isteyen de O’na koşsun. 

 Sizi her gün beş vakit bekleyen eşsiz bir Sultanınız var. Size herkesten daha çok değer veren bir sahibiniz var. Sizi kapısında bekletmeyen, istediğiniz zaman görüşebileceğiniz bir dayanağınız sığınağınız var.

 Geliniz, bizi kütüklüklerden alıkoyan, İyiliğe sevk eden, kul olduğumuzu hatırlatan, huzurda buluşma vesilemiz olan beş vakit namazı terk etmeyelim. Camilerimize özellikle de sabah namazlarına koşalım.

  Gündüzün yoğunluğu işi gücü vs. varsa sabahınızın bir mazereti yok. Akşam erkenden istirahata geçip sabahı erkenden açmanın ne faziletleri ne bereket kapıları vardır. Eskiler hep şöyle derlerdi. Sabah erkenden kalkılır. İbadetler ifa edilir. Günün planları yapılır. Açın kapıyı bacayı melekler rızık dağıtıyor. Bereketlensin evimiz denirdi.

  Sabahleyin at tekmeyi yorgana yastığa. Atın kendinizi sabahın seher vaktine. Ve deyin Allah’ım bu mülkünde, bu günümün de sahibi sensin. Bana hayır kapılarını aç. Bana rızık kapılarını aç. Bana ilim kapılarını aç. Bana af kapılarını aç.

 Çünkü Efendimizin ifadesiyle sabah namazına giden bir mümin, Allah’ın koruması altındadır.

 Rehavetimiz, keyfimiz, rahatlığımız bize kulluğumuzu, şükrümüzü unutturmasın. Asli gayemizi ıskalamasın. Randevularımızı geciktirmesin, iptal ettirmesin.

 Unutulmak ne kötü şeydir. Hatırlanmamak, bilinmemek ne acı şeydir. Dost bildiklerimizden uzak kalmak, sorulmamak ne can yakıcı bir şeydir.

  Siz Allah’ı beş vakit hatırlarsanız, anarsanız, O’na yönelirseniz. Allah sizi yalnız bırakır mı?

Siz randevularına sadık olursanız. Allah sizi kapıda yapa yalnız bekletir mi?

Siz O’nun kapısına dayanırsınız da Allah sizi duymaz mı? Siz ağlarsınız, istersiniz de Allah vermez mi?

 Geliniz, kıymetli okurlarım! Geçici heveslere değil, dünyalık randevulara değil, az olana değil, ebedi olana kıymet verelim. Büyük buluşmamızın hazırlıklarını Sultanlar Sultanına göre yapalım. O’nun davetine icabet edip kulak verelim. Ebedi hayatımızı mahvetmemek için, randevularımızı unutmayalım ve geç kalmayalım.

Allah’a emanet olunuz.

 

Hüseyin Okuş

Ünye Müftüsü



 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593