Tarihimizin en ünlü hicivcilerinden biri olan Sair Esref, 1987 yilinda Ünye’de kaymakamlik yapmistir. Bu ani Ünye için bir sereftir. Sair Esref kaymakamliginda bile devrin yönetimine hicivleriyle adeta kan kusturmustur. Bu yüzden hapiste yatmistir.
Sair Esref 1847 yilinda Manisa Kirkagaç Ilçesine bagli Gelenbe bucaginda dogmustur. Ilk ögrenimini dogdugu bucakta yapmis, arapça – farsça ögrenmis, hususi olarak da tarih ve matematik dersleri almistir. Alti ayda hafiz olmustur. Yirmibes yaslarina kadar zeybek kiyafetiyle kirlar da basina buyruk dolasmistir. Daha sonra kütüphane memurlugu, Manisa sancak tahrirat katipligine baslamistir. Müteakiben mal müdürlügü ve kaymakam vekili olmustur. Istanbul’a gelen Esref kaymakamlik sinavini kazanmistir. Kaymakamlik döneminde siirleriyle söhret olmustur. Ilk eseri;
Pertev-i ikbaldir herkesteki sevk-ü sitab,
Gör ki bir pervane kalmaz, sem’a vakta ki söner:
Farki yoktur simdi semsiyen bir dostun:
Kim havada bir fenalik görürse,
Semsiye gibi aninda ters döner.
Evinde zararli evraklar oldugu iddiasi ile 1902 yilinda Istanbul’da haksiz yere hapse girer. Bir yillik hükmünü 10 gün fazlasiyla çektikten sonra Izmir’e gelen sair, üzüntülü günlerini su dörtlükle anlatir:
Çektigi cevr-ü cefanin sebebinden sorma,
Deme kim: -Badihava menkabe dellai budur!
Habs ile, nefy ile, iskence ile ömrü geçer
Iste Türkiye’de sair olmanin hali budur.’
1904 yilinda Misir’a giderken, çok bedbin uygularla aglayarak Izmir’den yola çikar.
Böyle bir seyahatten mücerret maksadim,
Bastigim toprak Osmanli, Acem Rus olmasin,
Olmayinca ademin bir cürmü mahbus olmasin!
Nefret ettim badema Osmanli nami istemem,
Yok mu istikraha hakkim, söyle Allah askina!
Padisahim! Baska bir lutf istememsendenn, fakat,
Tab’iyetinden beni affeyle Allah askina!
Misir’dan Paris’e geçer. Burada kahvehanelerde taninmis osairlerle sohbet eder, siirler paylasir. 1908 yilinda Turgutlu kaymakami olur. Abdulhamid’e atfen su dörtlügü yazar:
Hükmüne bizler daha hayran olduk demekten,
Bu ne hata, ne ayip, ne de en küçük günah,
Ölmüs esek, at, katir etlerini yemekten,
Anirir, çifte atar, kisner oduk masallah!
Sair Esref dindar bir adamdi, Kalben arzusu ile Bektasi olmustur. Bu müstesna zekali sair tok sözlülügü, Abdülhamid’i, mesrutiyeti, ittihad ve Terakki’yi amansizca hicvetmesi yüzünden hayatinin enfalarda geçirmis, içkiye müptelasiyla vücudu harab olmustur. Tutuldugu verem hastaligina yenilerek 22 Mayis 1912 tarihinde hayata gözlerini yummustur. Mezar tasinda kendi kitasi bulunmaktadir.
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için,
Gelmesin reddeylerim vallahi öz kardesim bile,
Gözlerim ebnay-i ademden ol rütbe yildi kim,
Istemem ben fatiha, tek çalmasinlar tasimi!
Sol kadar eyledimebnay-i beserden nefret,
Istemem yüzlerini görmeyi mahserde bile!
Esref, daima medeniyet karsisinda ilerleyenlerin gördükçe Türk’ün kara tahtina aglardi. Derin bir “AH” çekerdi.
Nasil zit ololmasin alemde garbiyunla sarkiyyun,
Günesten hapsinin güya ki nuru mah olmustur,
Ziraat, marifet, san’at, saadet simdi onlarda,
Cehalet, meskenet, zillet, rezalet bizde kalmistir.
Esref kendini tanitan su dörtlügü gösterir:
Eylemem ölsem de kizb-i ihtiyar,
Dogruyu söyler, gezer bir sairim,
Bir güzel mazmun bulunca esrafa!
Kendimi hicv eylemessem kafirim.
Sair Esref’in Ünye kaymakamligi yapmasi halkimiz için bir onurdur. Bundan sebep onu anitlastirmak, Ünyegillerin asli görevi olmalidir. Bu amaçla Sair Esref’in heykelinin görev yaptigi hükümet Konagi önüne konulmasi sehrimiz seref kazandiracaktir. Öyleyse hemen kollari siviyalim.