Tarim sektörü insan yasaminin sürdürülebilirliginde, hem üretici hem de tüketici kesimler açisindan en önemli ve stratejik olarak degerlendirilebilecek sektörlerden biridir. Görünürde sanayi sektörünün agirligi altinda önemini yitirmis olsa da, zaman zaman gida fiyatlari ya da gida güvenligi seklinde bas gösteren sikintilarla tarim sektörü her zaman üzerinde uzun erimli ciddi politikalarin tartisilip uygulanmasi gereken bir sektördür.
Sektör, hem insan ve hem de hayvanlar açisindan zorunlu gereksinim mali ürettiginden, sektörde sürekli bir talep bulunmaktadir. Sektörde, sanayi gibi nitelikli isgücü kullanimi yogun olmadigindan dolayi emek maliyetleri düsüktür. Ayni zamanda gizli issizligi emmesi nedeniyle de kapitalizmin yeniden insa dönemlerinin temel sektörüdür. Bunun yaninda sektör, gerek kendisi ve gerekse diger sektörlerin üretimi için girdi çikti iliskisi içinde olmasi bakimindan yine kilit sektörlerinden biridir. Kapitalizmin gelisimine bakildiginda, Avrupa ülkeleri endüstride, diger ülkeler hammadde ve gida üretiminde uzmanlasmis durumdaydi. Ancak sekerin endüstriyel bir ürün olarak gelismesi ve bu piyasanin derinlesmesi, endüstriyel kapitalizmin yükselisinin de ilk isaretlerini vermistir. Bu baglamda, Kapitalist üretim ve tüketim iliskileri öncelikle tarimda dogmus ve gelismistir. Geçmiste oldugu gibi bugün de, besin ticareti, kapitalizmin dünya genelinde örgütlenmesinin merkezi konumundadir. Kapitalizm ve tarim birbiriyle siki iliski içinde bir seyir izlemektedir.
Tarimin gelismesinin sanayilesme açisindan önemi büyüktür. Gelismis ülkelerin çogunda tarimdan aktarilan kaynak, sanayilesme için kullanilir ve bu kalkinmada önemli bir kaynaktir. Sanayilesmenin ilk baslarinda tarim, ihtiyaç duyulan döviz girdisi açisindan temel kaynak konumundadir. Ancak sanayilesme temel amaç olarak degerlendirildiginden olsa gerek, sanayilesme sürecindeki pek çok ülkede, tarimsal gelisme için yeterli kaynak ayrilmamaktadir. Yine de son yillarda kalkinma yazininda, kalkinma yolunda sanayinin yaninda tarima da önem verilmesi gerektigi seklindeki görüslere sik rastlanmaya baslanmistir. Buna göre, kalkinmanin tek yolu sanayilesme degildir. Birçok ülke sanayi yaninda, gida ve hammadde üretim ve ihracatina önem vererek yüksek bir hayat standardi yakalayabilmistir. Buna örnek olarak Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, Danimarka ve Isveç gösterilmektedir. Ayrica 20 ve 21. yüzyilda önde gelen sanayilesmis ülkelere bakildiginda, Ingiltere, Almanya, ABD ve Japonya gibi ülkelerin geçmis deneyimleri, kalkinma sürecinde tarimin ne kadar önemli bir katki yaptigini açikça ortaya koymaktadir. Bu ülkelerde sanayilesme için gerekli olan kaynak, büyük ölçüde tarimda yaratilmis ve sanayiye aktarilarak gelisme saglanmistir.
O halde, tarim sektörünün gelismesi ayni zamanda ekonomik gelismeyi ve kalkinmayi da destekleyecegi, buna paralel olarak, geri kalmis bir tarim sektörünün de ekonomik gelismeyi engelleyecegi söylenebilir. Sanayilesme sürecinde tarim teknolojisindeki gelismeler, verimliligi ve üretimi artirarak ekonomik gelismeyi destekleyen en önemli faktörlerden biri olmustur. Bunun yaninda Osmanli Devleti’nin son döneminde görüldügü üzere, politika ve teknoloji baglaminda geri ve bu nedenlerle tarimsal artik yaratma kapasitesi sinirli olan, ticaret ve sanayi ile nitelikli bir bütünlesme yakalayamamis , tarim sektörüne sahip ülkelerde, ekonomik gelisme kendini destekleyecek en önemli faktörden yararlanamamaktadir.
“iktisadi kalkinmanin yolu sanayilesmeden geçmis olsa da tarimin rolü küçümsenemez. Çünkü bir ülkenin sanayilesmesi ile tarimin gelistirilmesi arasinda dogru yönlü ve siki bir iliski vardir. Bazi istisnalar disinda, hizli sanayilesme tarimin da kalkindirilmasini gerektirmektedir.” Johnson ve Mellor’e göre tarimin iktisadi gelismeye katkilari baslica bes alanda olmaktadir. Bunlar, artan nüfus için yiyecek, ihracat yoluyla saglanan döviz gelirleri, tarim-disi kesimler için isgücü, sanayi için tasarruf ve sermaye ve son olarak da sanayi sektörünün üretimi için pazar olusturmasidir. Bu açidan bakildiginda hem ülke halkinin temel beslenme ihtiyacinin karsilanmasi ve hem de sanayilesme ve kalkinma süreçlerinde tarim ulusal bir tarim politikasi ile gelistirilmesi gereken bir sektör konumundadir. Tarim ile sanayilesme ve kalkinma arasinda böyle siki bir iliski söz konusu iken, günümüzde kimi az gelismis ülkelerde, bu konuda bir çeliski yasanmaktadir. Sanayilesme ve kalkinma yolunda koruyucu önlemler ve desteklemeler uygulanirken, tarim sektörü ya ihmal edilmis ya da sanayiyi özendirici önlemlerin tarimda yarattigi üretimi caydirici etkilere göz yumulmustur. Bu nedenle, tarim aleyhine ortaya çikan bu durum AGÜ’lerin sanayilesememesinde bir etken olarak degerlendirilebilir. Nitekim Türkiye’de 1963 yilinda baslayan 1. Bes Yillik Kalkinma Plani’nda tarim ve sanayi sektörleri arasinda dengeli bir kalkinma modeli benimsenirken, daha sonraki planlarda bu görüs terk edilerek, sanayi sektörüne öncelik taniyan bir kalkinma süreci yasanmistir. Ilerleyen dönemde kamunun tarimsal üretim ve destekleme süreçlerindeki rolü özellikle 1980 dönemecinden sonra azaltilmis ve tarimsal üretim neoklasik firma teorisi yaklasimina uygun olarak piyasa ekonomisine birakilmistir. Tarim sektörünün stratejik önemi, gida güvenligi sorununda açik olarak degerlendirilebilir. Olasi bir gida krizinde, tarimsal üretimin kendi kendine yeterliligi baglaminda ülkeler kritik durumlar yasayabilmektedir. 2007–2008 yillarinda dünya tarim ticaretinde, bugdaydan süte kadar, önemli gida maddelerinde fiyatlar hizla artmistir. Bu durum, kendi nüfusunu besleyebilecek tarimsal üretim gücünden yoksun olan, bir baska deyisle gida güvenligi olmayan bir tarimsal yapi gösteren ülkelerde ciddi sikintilar dogurmustur. 2008 yili Nisan ayinda gida satislarini sübvanse eden, gida ithalatindan aldigi gümrük vergilerini azaltan, gida maddeleri ihracatini kisitlayan ve gida satislarina narh uygulayan ülke sayisi 48’e ulasmistir. Arjantin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Endonezya, Vietnam gibi ülkeler gida ihracatini kisitlamistir. Bu durum gida güvenliginin öncelikli bir ulusal politika oldugunu ve tarim sektörünün karsilastirmali üstünlükler ilkesine birakmanin tehlikesini açikça göstermektedir.


