Merhaba değerli Ünye Kent okuyucuları,
Bir müzenin köşesinde duran soba, kömürle çalışan sıradan bir ısınma aracı gibi görünebilir. Ya da bir gaz lambası, elektrik öncesi dönemin basit bir aydınlatma aracı… Ama aslında bu sessiz nesneler, yalnızca birer eşya değil; belleğimizin taşıyıcıları, kültürümüzün anlatıcılarıdır.
Ünye Yaşayan Kültürel Miras Müzesi’nde sergilenen pek çok nesne gibi soba ve gaz lambası da sadece geçmişe ait değil; bir zamanlar o eşyaların çevresinde yaşanan hayatın ta kendisidir. Sobanın başında toplanan aile, çay kaynarken edilen sohbet, kestane patlatırken anlatılan masallar… Bunlar, sadece bir evin değil, bir kültürün sıcaklığıdır.
Gaz lambasının loş ışığında söylenen ninniler, edilen dualar, geceye fısıldanan hikâyeler… Hepsi, sadece duygu değil, aynı zamanda aktarılan hafızadır. Bugün o lambaya bakan bir çocuk, belki annesinin anlattığı bir hikâyeyi hatırlayacak; belki de büyükannesinin sesini duyacak içinde.
Ama burada durmak yetmez. Çünkü eşya, yalnızca görüldüğünde değil; anlatıldığında anlam kazanır. Gaz lambasını, sadece şekliyle tanıtmak eksiktir. Onun etrafında şekillenen “kırk çıkarma” ritüeli, gece sohbetleri, ölüm sonrası okunan mevlitler gibi sözlü ve davranışsal miras da en az o lamba kadar kıymetlidir.
Değerli okuyucular, müzeler yalnızca geçmişi sergilemez, geçmişle bağ kurmamızı sağlar. O bağın içinde nesneler kadar, onları kuşatan ritüeller, alışkanlıklar ve duygular da vardır. Unutmayalım: Hafıza sadece görülen değil, yaşanan ve yaşatılan bir şeydir.