1.
KÖTÜ FILMLER/DIZILER
Öyle kötü filmler/diziler vardir ki; Hikâyesi, meselesi çok basit ve kifayetsiz oldugu için senaristler onu makyajlar, süslerler. Senaryoyu, gereksiz aksiyon ve cinsellik sosuna batirarak; ‘söyleyecek sözü olmayan’ bir hikâyeyi seyirciye ‘hormonlu olarak’ 'yedirmeye' çalisirlar...
(Artik günümüzde; TV’lerde ve dijital platformlarda bunlardan öylesine çok var ki… Oralar bir film/dizi çöplügü adeta…
Çok “sey” var, ama seyredilesi 1 adet güzel film/dizi yok!)
AMAN SAKIN HAA SIZ YEMEYIN O HIKÂYELERI!
Bazi kötü filmlerde de oyuncu rolüne uymaz; ya karakter tahlilleri iyi yapilmamistir, derinlikleri yoktur ya da oyuncular gerçekten berbattirlar ve onlarin agzindan çikan hiçbir laf sizi inandirmaz.
Yani ki kötü projelerde; fil boyutunda bir civciv vardir beyazperdede. Ne kadar saçma ve rahatsiz edici degil mi? Oysa ki civciv, civcivdir, ne oldugu, ebati, çapi bellidir. Onu hormonlu hale getirirsen, o, bambaska bir sey olur!
Iyi bir sinema seyircisi ve bilinçli bir insansaniz; böylesi “kötü filmleri/dizileri” daha ilk 15 dakikasinda anlarsiniz... Seyretmeyin!
Gözünüz ve kulaginiz degerlidir,
onlari ucuza kiraya vermeyin!
Hele kalbiniz... Gözün gördügü her seyi 'tab eden' kalbiniz.
O en degerlidir.
2.
SEYIRCI PROFILINI BILMEK
Sinema filmlerini ya da dizileri kimlerin seyrettigini bize söyleyen bilimsel bir veridir SEYIRCI PROFILI.
O projenin, hikâyenin, filmin/dizinin hedef seyirci kitlesi kimdir?
Yüzde kaçi erkek, kaçi kadin, kaçi çocuktur? Kaç yaslarindadir?
Meslegi, sosyal durumu, begenileri nedir? Geliri nedir? Beklentileri nedir?
Hayalleri, idealleri nedir? Kahramanlari kimlerdir?
“El yordami” ve “sektörel jargonlarla” tarif edilen çesitli pratik tanimlari vardir seyirci profilinin… (Türkiye'de uygulanan yöntem budur ve aslinda “gerçek seyirci” çok da umurlarinda degildir! Onlar gise rakamlarina ya da reklam gelirine bakarlar…)
Aslinda gerçekçi seyirci profili; bilimsel arastirmayla ve seyirci begeni / beklenti / yöneylem anketleri ve sorusturmalariyla ortaya çikarilan bir profildir.
Yapimciya, senariste, yönetmene ve dagitimciya; bir projeyi olustururken, gelistirirken, devam ettirirken, pazarlarken çok degerli veriler sunar bu veriler.
Ama bu, Türkiye'de pek önemsenmez, dikkate alinmaz, ugrasilmaz, bunlara bütçe ayrilmaz…
O yüzden de projeler, filmler, diziler, yapimcilar çogu kez kiç üstü oturur!
Halktan ve onun ruhundan, ihtiyaçlarindan, onun gerçek hikâyelerinden, dertlerinden uzak olduklari için filmler batar, diziler erken final yapar!
3.
SIHIRLI SINEMA
Bilinçli seyirciler, insanlar; kendini, içinde yasadigi toplumu, çagdaslarini ve dertlerini yine onlara anlatip ayna tutan, onlari çözümlere ulastiran sifali hikâyeler istiyorlar... Bir kismi bunun farkinda olmasa da…
O HALDE, EEEY! YETKIN, YETENEKLI VE “SÖYLEYECEK SÖZÜ OLAN” VE ONU “NASIL ANLATACAGINI BILEN” SINEMACI!
Seyircinin hassasiyetlerini, hususiyetlerini, biricik ve benzersiz durumlarini, “kim” oldugunu, “nerede”, “hangi durumlarin, zamanlarin, çözümsüz dertlerin içinde”, “neler yasadigini” gözeterek kur ifadeni/hikâyeni, çek filmini!
Cezbedici, kalbini fethedici, çözümleri gördürtücü ve kusatici bir yumusaklikla ve ilhamla kavra onun gönlünü ve çimdikle beynini!
O zaman, görüntüye dönüsen kelimelerinin nasil da sihirli sekilde kalplere tesir ettigini, an’a sifalar saçtigini göreceksin…


