RECEP ÖZCAN


Siyasal Eleştiri


Türkiye seçime gidiyor. Her dönmede olduğu gibi bu seçim önemli, hem de her parti için çok önemlidir. Bu seçim, var olma veya yok olma seçimidir. Partiler görüş farkı olmadan bir araya gelip birleştiler, başarılı olmak için karşı tarafı kıyasıya eleştiriyor, olmayanları dile getirip iftira atılıyor. Sonra da ben sütten çıkmış ak kaşığıyım diyor. Böylelikle galip gelmeyi hedefliyor.

TV ekranlarında, sosyal medyada, sanal alemde, sokakta, evde, işyerinde karşılaşılan her ortamda konuşmalar siyasi tartışmalar, münakaşalar, atışmalar, eleştiriler ve karalamalar…

Siyasiler oy alabilmek için kendilerini anlatmaları gerekir. Yapacaklarını, görüşlerini, düşüncelerini çeşitli şekillerde anlatmalılar ki, kendilerine vatandaşlar sevgi ve saygı duysun, beğensin, kendine yakın hissetsin ve oy versin. 

Partiler kendilerini savunurken tartışmalar olabileceği gibi görüş farklılıkları dolayısıyla eleştiriler de yapılabilir. Yapılan şeyler iyi ve güzel bulunmayabilir bu nedenle eleştirebilir. Eleştiri yaparken kendisi eleştirilecek duruma düşerse iyi bir iş yapmış olmaz.

Birazda biz eleştiride bulunalım. Mesela helalleşme konusu; helalleşmek kişilerin birbirlerine hakları geçtiğinde, birinin diğerinin hakkına tecavüz ettiği zamanda olur. Benim hakkım olan bir şeyi bana verilmesini engellemek veya başkasına vermek veya kendisi almakta helalleşmeyi gerektirir. Günlük hayatta karşılıklı sohbet ettikten sonra bile “hakkını helal et” diyerek helallik istenebilir. Başörtülü kızlarımızın okuma hakkını gasp için elinden geleni yapacaksın. Burada hak oluştuğu için “bana hakkınızı helal edin” demek gerekir, özür dilemek gerekir. Helalleşmek gerek diyerek sözü havada bırakmak helalleşme olmaz. 

Seccade ayakkabılarla basmak eleştirilir. Halıya basmak eleştirilmez çünkü hem namaz kılınır hem evde, hem otellerde kullanılır dolayısı ile ayakkabı ile basılabilir Seccadeye ayakkabı ile basmak günah değil, seccade de sadece namaz kılındığı için namaza saygı duyulması gerekir. İslami değerler bilinmezse seccade fark edilmez. İslami değerler bilinirse seccadenin ne değerde olduğu bilinir.

Kılıçdaroğlu emeklilere yönelik yaptığı paylaşımda; “Emeklilerin bayram ikramiyesi 8 bin 500 liradır. Önümüzdeki Kurban Bayramı’nda banka hesabınıza tek seferde 15 bin TL yatacak” dedi. Millet İttifakı tarafından hazırlanan Ortak Politikalar Mutabakat metninde emeklilere verilecek bayram ikramiyesine ilişkin tek bir açıklama göremiyoruz. Kılıçdaroğlu’nun tek başına karar vermesi “tek adam yönetimi” anlamına gelmez mi? Hani Türkiye’de hiçbir şeye tek adam karar vermeyecekti? 

Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından “Alevi” başlığıyla paylaştığı videoda; “Ben Aleviyim. Hak Muhammed Ali inancı ile yetişmiş samimi bir Müslümanım” ifadesini kullandı. Rahmetli Erbakan hoca için “her gittiği yerde namaz kılıyor, gösteriş yapıyor, dini siyasete alet ediyor” diye eleştiriyorlardı.  Peki, “aleviyim, samimi Müslümanım” denmesi oy almak için denmiş olmuyor mu?

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanını Demirtaş ve Kavala’yı haksız yere tutuklattı diye eleştirmektedir.  Kararı mahkemenin değil de Cumhurbaşkanının verdiğini iddia etmektedir. Fakat “Demirtaş ve Kavala'nın serbest bırakılmasını istiyorsanız bize oy verin” demekle kendini mahkeme yerine “kararı ben vereceğim” anlamına gelmiyor mu? Bu ne yaman eleştiridir ki bunu anlamak mümkün değildir.

Oy almak için sadece maddi imkânlar vaat etmek etmez, soğanı bedava vermekte yetmez, soğansız yaşanır fakat maneviyat olmadan yaşanmaz. Benim manevi değerlerim var, dinim var, vatanım var, bayrağım var. Manevi değerlerime saygı duymak, benim için birinci şarttır. Bana saygı da duymayabilirsin fakat oy almak isteyen benim görüşlerime katlanmak zorundadır. Midem ve sırtım ikinci sırada gelir.

Bana yol, köprü, uçak, araba lazım değil, bana soğan gerek demek, soğan kokusunun arkasına sığınmaktır, basitliktir. Yıllarca Ünye Akkuş yolu yapılmıyor diye sürekli eleştirildi. Bu yol yapılmasın, bana soğan-patates lazım karnım aç demek küçük düşünenlerin isteğidir.

Nuh Albayrak söyle der “Bu seçimde de kritik eşikteyiz. Manevi değerleri bir kenara bırakarak, geleceğini "soğan"a ipotek edenler, soğan uğruna neler kaybedebileceğini iyi düşünmelidir. Oy verirken asıl dikkat edilmesi gereken husus budur.

Halkın, bir kere bile iktidara getirmediği CHP, bu seçimde; Müslüman oylarıyla gelme peşindedir. Dünyevî sebeplerle bu oyuna alet olanlar, "soğan" değil, "iman" meselesiyle karşı karşıya olduğumuzu unutmamalıdır.

"Seçim", "mükemmel"i değil, mevcutlardan "en iyisini" seçme sanatıdır. Zarar etmek için alışveriş yapmak, "gaflet" değil; ahmaklıktır” 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593