HÜSEYİN OKUŞ


Sonbahar


         Dağlar serpilmiş sıra sıra. Omuzlarında ağaçlar sıralanmış kâh vadilere doğru, kâh doruklara doğru. Küçük büyük her biri renga renk. Her bir ağaç onlarca dal salmış sağına soluna. Yaprakları yeşilin her tonu. Biraz daha indiğinizde vadiye doğru rastlıyorsunuz o yapraklar arasında mis gibi kokan meyveler ve meyve ağaçlarına. Aman Allah’ım cennette miyim ne. Kuşlar ötüşüyor ağaçlar arasında cıvıl cıvıl. Güneş süzülüyor gökyüzünden taa en derinliklere yapraklar arasına. Ve ben arasında dolaşıyorum bu kadar büyük bir cümbüşün tam orta yerinde. İçim kıpır kıpır. Hayallerim var istikbale dair. Aklımdan neler geçiyor neler. Kafamı kaldırıp baktığımda gökyüzünde ara ara bulutlar. Adeta o ağaçları, yeşillikleri kıskanırcasına bakıyorlar. Neden kıskanıyorsunuz, siz zaten en zirvede en üsttesiniz diyesim geliyor içimden. Bu yeşillikler arasında yol alırken, bazen mutluluk içinde, bazen umutsuzluk arasında dolaşıyorum. Bitmez tükenmez hayallerim, istek ve dileklerim var. Hep daha fazlası daha iyisi olsun diyorum.

       Ben en fazlasıyım. Ben en iyisim. Ben en çok bu işin bileniyim diyorum. Öyle değil böyle olacak diye tutturuyorum…

      Birde bakıyorum ki yıllarım böyle gelip geçmiş. Hızla tükenmiş o yıllar, istekler ve hayaller. Birçok güzellikleri yaşamışım. Onların mutluluk ve hazzını yeniden tatmaya çalışıyorum. Hatta yaşadığım/yaptığım o anlardan/işlerden daha da çok keyif aldığımı, mutlu olduğumu görüyorum. Bazen de şunları şunları şöyle yapsaydım ne güzel olacakmış diyorum kendi kendime. Birde pişman olduklarım var. Keşke şunları söylemeseydim. Keşke böyle davranmasaydım. Keşke böyle zanda, şüphede bulunmasaydım. Keşke şunları yapmasaydım diyor ve sadece geriye kalan iyilerim beni mutlu ediyor.

        Uzun uzun bakıyorum. O yeşilliklerden, kuş seslerinden, yaprak cümbüşlerinden hiçbir eser kalmamış. O vadileri, yamaçları, tepeleri bir sessizlik, bir sükûnet bir hüzün kaplamış. Yapraklar sararmış. O gencecik ağaçlar yaşlanmış. Durulmuşum. Ayaklarım almıyor o ağaçlar arasında yürümeyi. Gözüm tutmuyor çıkıp dallar arasında sallanmayı. Anlıyorum benimde omuzlarıma yılların yorgunluğu çökmüş. Dizlerimde derman kalmamış. Şakaklarıma beyazlar düşmüş. Benimde yapraklarım solmuş. Şairin şu dizeleri dökülüyor dilimden. Eylülü takvimden bir yaprak mı sanırsın. Vuslatı mahşerin habercisidir. Halen yeşillikler olsa da eteklerinde, Şakaklarına beyaz, gözlerine perde inince anlarsın.

      Gözlerim yaşarıyor. Allah’ım senin kapına yaklaştığımı artık daha çok hissediyorum. Sen bana soracaksın. Ey kulum! Ömrünü, gençliğini nerede harcadın? (Tirmizi kıyamet 1) Elde etmek için hayaller kurduğun ve elde ettiğin malını nerede, kiminle, kime sarf ettin? Bu beldeler, bu mekânlar benden sorulur dediğin yıllarını, yollarını nasıl, kiminle tükettin.

     Kökünden dalların oldu. Onlar senin evlatların, senin medarı iftiharındı onlara nasıl bir dünya kurdun. Sen şu an sadece kendi hesabını düşünüyorsun. Onların hesabının da bir kısmı senden sorulacak. Yaprakların ziynetlerindi. Evindi, bineğindi. Süs eşyalarındı, takılarındı ve onlarla mutlu oluyordun. Benim adıma onları nasıl kullandın. Meyveleri verdim sana. Tadın diye. Benim için de ikram ettin mi? Yoksa beni yok mu saydın ve üst üste sorular… Aman Allah’ım!   

     Bu sorular kafamı kurcalarken, kalan yıllarım geçen yıllarımdan daha az kalmışken ben nasıl cıvıl cıvıl olabilirim. Bu kadar soru ve hesap beni beklerken ben nasıl bütün bunları görmezden gelebilirim. Daha dünyamın hesabını vermekte zorlanırken, ukbamın hesabını ne yaparım!

    İşte hakikatin ta kendisidir bütün bunlar…

     Dönüş yolculuğunda bir kendime, birde geride kalanlara baktığımda yolum açılıyorsa sonbahar bana değil kış, ilkbaharın, yazın habercisidir. Murat ettiğime ulaşmanın, Allah’ın rızasına kavuşmanın sevincidir. Dualarımın kabul olduğu, istikametimin yön bulduğu zamanın adıdır. Dünyanın oyun, eğlence, zinet, tefahür ve tekasür, (Hadid 20) olduğunu öğrendiğim mevsimin adıdır. Allah’ım! Benim sonbaharım, imtihan için yarattığın bu işlere, girdaplara, takılmadan, aldanmadan geçirdiğim yılların tefekkürünü yaptığım vaktimin adı olsun. Benim sonbaharım dualarımın kabul olunduğu, dallarımın, yapraklarımın, meyvelerimin insanların hizmetinde olduğunu gördüğüm mevsimlerin adı olsun.

      Pişmanlıklarım, keşkelerim, eyvahlarım olmasın.

      Sonbaharım da, bana iki cihanda dostluk edecek, güzel amellerimin olduğu, dolaştığım o ilk yıllarım kadar şen ve içimi ısıtacak beni vuslata/istediğime emin bir şekilde ulaştıracak bir başlangıcım olsun.

      Kıymetli okurlarım insanın hayallerinden, hayatın hakikatine, dünya yolculuğundan ebed yolculuğuna bir metafor, bir seyir oluşturmaya/çizmeye çalıştık.

      Sonbaharımız, ilkbaharımız ve yazımız kadar bereketli olsun diyor bir başka yazımızda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593