Çok kiymetli okurlarim/takipçilerim. Bu haftaki yazimizda sizlerle önemli bir konuyu paylasmak istiyorum.
Yarim asirlik bir zamani geride biraktik. Ülkemizin dogusunda batisinda çesitli yerlerinde görevler yaptik, yapiyoruz. Insanimiz çok degerli ve çok kiymetli. Cömertlik, âlicenaplik, fedakârlik, yardimlasma arzusu ve istegi, akliniza gelen güzel haslet ne varsa bizim insanimizda mevcut. Bu tecrübeyi bizzat yasayarak, görerek elde ettik, ediyoruz. Kanaatkârligi, her hale sükür içindeki nezaketi hepsi takdire sayan güzellikler. Tabii ki bizim kültürümüz, infak kültürüdür. Sadaka kültürüdür. Kardesin için yasama, paylasma kültürüdür. Kisacasi “ala külli hal” her hal ve seraitte sükür etme kültürüdür.
Bunu nereden aldik, ögrendik. Tabii ki Allahin kelami Kur’an’dan ve Resulü Kibriya Efendimizin hayat felsefesinden aldik, ögrendik. Rabbimiz bize sunu ögretti. “Hatirlayin ki Rabbiniz size: Eger sükrederseniz, elbette size (nimetimi) artiracagim ve eger nankörlük ederseniz hiç süphesiz azabim çok siddetlidir! Diye bildirmisti.”(Ibrahim 7)
Bu Kur’an-i mesaji bu topraklarin asil insanlari çok iyi bilir. Bir Eyyüp (as) sabri gibi, hastaliginda da, sagliginda da, yoklugunda, varliginda bütün bunlarin, aslinda bir hamd ve sükür sebebi oldugunu iyi bilir. Darlikta sükretmenin, varlikta infak etmenin ne büyük bir zenginlik oldugunu iyi bilir. Eger halinden sikâyet vari bir söz ve davranis sadir olursa, bunun Allah’a karsi saygisizlik, nimetlerine nankörlük oldugunu da bilir.
Bu anlayis bu milleti dünyanin en cömert, en asil, en merhametli insani yapmistir. Bu dünya görüsü insanimizi, bencil, çikarci, egoist sevgisiz bati medeniyetinden ayirmistir.
Mesela batida rüstünü tamamlamis bir evlat resmi olarak anne babadan bagimsiz hale gelir. Artik nafakasini, parasini evini barkini kendi kurar/kazanir. Anne-babada bundan çok memnun ve mutlu olur. Bizim medeniyetimizde ise ebeveynler vererek, evlat kaç yasinda olursa olsun ona maddi manevi destek olarak mutlu olur. Tipki kendi içimizde birbirimize yardimci oldugumuzda, paylastigimizda mutlu oldugumuz gibi. Iste Ilhamini Kur’an’dan alan toplumla almayan toplumun farki böyle en ufak bir dokunusta bile ortaya çikar.
O kadar sükredecek nimetler vermis ki Rabbimiz bize. Saymakla bitiremeyiz. Çünkü biz biliriz ki her seyin sahibi Allah’tir. Biz emanetçi oldugumuzu da bilen bir medeniyetin çocuklariyiz. Emanetin nasil, titizlikle korunmasi gerektigini de...
Çünkü biz iki cihan serverinden sunu ögrendik ve yillar yili bu bizim sükür esigimiz/sinirimiz oldu. “Kim cani güvende, bedeni afiyette o günkü rizki da elinde oldugu halde sabaha erisirse sanki dünya ona verilmis gibidir.”(Tirmizi,Zühd,34)
Iste kardeslerim, sükründe, mutlulugunda siniri, esigi bellidir. Bu esigi, bu siniri astiginiz zaman bitmeyen arzu ve istekler, bir türlü dolmayan sepetler, doymayan nefisler, ulasilamayan emeller ortaya çikar. Bu bizi sadece yorar, tüketir, bitirir. Isteklerine ulasamayan insan çok hirsli ve sikâyetçi olur. Elimdeki zaten benim, olmayanlari da elde edeyim diyen insan bu hirsla yanlis yollara sapabilir. Baskalarinin varliklarina özenip yarisa girenin nefesi kesilir. Hayatini, mutluluklarini hep erteler. Su su olunca mutlu olacagini zanneder.
Kiymetli Okurlarim!
Rabbimiz bize çok çalismayi, bos vakit geçirmemeyi, yararli islerle mesgul olmayi tavsiye ediyor. Ister genç olsun, ister yasli, hayatlarindan sikâyetçi olanlar, sükürden uzak duranlar, huzur ve mutluluktan mahrum kalirlar.
Bu gün sükür toplumundan, sikâyet toplumuna dogru gidiyoruz. Bu durum yokluktan mi yoksa daha fazlasini elde etmek için çalismadan istemekten mi? Az çalisip çok kazanma arzusundan mi? Emek etmeden, yillarimizi vermeden hemen servete, istedigimize ulasmak isteginden mi?
Biz sükürle kendi medeniyetimize dönerek ve daha çok çalisarak mutlulugun yolunu kendimize her zaman açik tutabiliriz.
Sizleri Allah’a emanet ediyorum.


