Efendim Kadim Kültürümüzün en belirgin prensiplerinden biri de Besmele, Hamdele ve Salvele ile her hayirli ise baslama gelenegidir,hatta mecburiyettir.
Besmele ‘Bismillâhirrahmanirrahîm.’ Haddele; ‘El-hamdülillâhi Rabbil âlemin Salvele; ‘Allahümme salli alâ Muhammed’in ve alâ âl-i Muhammed.’ demektir.
Salât ve selâm, dinlerin en hayirlisi ile milletlerin en hayirlisina gönderilen Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem üzerine, O’na uyanlar üzerine, imân bilgilerinin menbai, irfan âlemlerinin günesi olan ashabi üzerine olsunç.!
Degerli arkadaslar bugün sizlere çok degerli üç önemli sehsiyeti tanistircam allah cc onlardan razi olsun bizlere islam kültürünü ve Müslümanin sahsiyetini ögrettiler islamca yasamak nasil olur bizzat yasayarak onlardan ögrendik.rabbim alimlerimizi basimizdan eksik etmesin sözü çok uzatmadan timaç efendiyle baslayalim.
Efendim Timaç Hocanin efendinin dedeleri aslen kumru - fizmelidir. Ünye Tekkiraz–Kisilcakese köyüne yerlesmislerdir. Timaç Hoca’nin asil ismi Hüseyin Remzi. Baba adi Mustafadir.
Hüseyin Efendi zeki bir insandi. Esi Hakiye, çocuklari; Mustafa, Necati, Ahmet, Hasan, Mukaddes’tir.
Hüseyin Remzi Efendi ilk tahsilini Tekkiraz/Kabadirek Medresesi’nde okumustur. Daha sonra Ünye’de bulunan Sadullah Bey Medresesi’nde Haci Yusuf Bahri Efendi’den ilim tahsil etmistir. Ayni zamanda Haci Yusuf Bahri Efendi’den tasavvuf egitimi de almistir. Naksî Tarikati, Halidiye koluna bizzat Haci Yusuf Bahri Efendi’nin kendisine intisap eden Hüseyin Remzi Efendi, daha sonra da Mehmet Zahid Kotku Hazretleri’yle Erbain görevi görevini yerine getirmistir.
Halil Toprak Hoca’nin hatirasi: Timaç Hoca Halil Toprak (Hoca)’nin amcasidir Timaç Hoca, Haci Yusuf Bahri Efendi’den ‘Asrin Kutbu diye bahsederdi. Haci Yusuf Bahri Efendi, güçlü bir ferasete sahipti ki, kabirde yatan ölülerin ahvalini, müspet veya menfi olduklarini anlarmis.
Ayni hatirayi Haci Yusuf Bahri Efendi’nin talebesi Denizbükü Köyü’nden Abdullah Öztürk, torunu Ögretmen Habib Öztürk Bey’e nakletmistir.
Haci Yusuf Bahri Efendi birgün Kümbet Evliyasi’na çikarken bir kabristanliktan geçer. Her kabirde okuyan Haci Yusuf Bahri Efendi bu kabirden geçerken atinin yularini tutan Kâhya Hoca’ya (Abdullah Öztürk) “Çabuk geç!” der. Geçtikten sonra Abdullah Hoca “Efendim buradan neden bu kadar çabuk geçtiniz?” der. Haci Yusuf Bahri Efendi de “Çok büyük azap çekiyordu, o yüzden buradan bu kadar çabuk geçtik” diye cevap verir.[1]
Samsun Islâm Vakfi Baskani, Samsun imam-hatip Lisesi eski müdürlerinden Besir Toprak Bey’den Haci Yusuf Bahri Efendi hakkindaki hatirasi:
“Babam Halil Toprak, Korgan’a asker arkadasi olan Emin Çörten’i ziyarete yanina gider. Asker arkadasi Emin Bey “Seni, emekli ve yasli bir müftümüz var, onun yanina götüreyim.” der yasli zatin yanina giderler. O zaat Babama: “Ünye’de Haci Yusuf Bahri Efendi diye birini biliyor musun?” der. Babam da: “Evet biliyorum” der. Korgan Müftüsü anlatir (Korgan Müftüsü’nün Esat Efendi oldugu tahmin ediliyor): “Ben on bes yasindaydim. Babam bir mektup yazip Fatsa Postanesi’nden Ünye’ye Haci Yusuf Bahri Efendi’ye göndermemi istedi. Ben de mektubu Ünye’ye gönderdim. Daha sonra bir mektup geldi. Gönderen Yusuf Bahri Efendi’ydi. Mektubu alip babama takdim ettim. Bir müddet sonra merak edip “Ne yaziyor baba?” dedigimde babam da Yusuf Efendi’nin bir hadis-i serif yazdigini söyledi. Hadis-i serifte söyle deniyordu; “Insan üç seye müptela olmayinca gerçek mümin olamaz. Bir, illet, iki killet, üç zillet (Hastalik, yoksulluk, düskünlük).” Babam “Bunlarin hiçbirisi bende yok” deyip üzüldü. Babamin bir hafta sonra sol tarafina felç vurdu. Babam sonra sag eliyle; “Elhamdülillah belalarin biri ile bulustum. Onun için bu satirlari yaziyorum.” seklinde bir mektup daha yazdi ve ben de o mektubu postaya verdim. Allah rahmet eylesin. Cennet mekân dedigini ifade etmistir.
Hüseyin Remzi Efendi 1968 yilinda Tekkiraz/Kizilcakese Köyü’nde Hakk’in rahmetine kavustu. Kabri Tekkiraz/Kizilcakese Köyü Aile Kabristanligin’a defnedilmistir.
Bu çalisma Samsun Islâm Vakfi Baskan Besir Toprak Bey’in katkilariyla hazirlanmistir. Kendisine tesekkürü bir borç bilirim.
ÜNYE BÜYÜK CAMI HATIBI HAFIZ BEKIR EFENDI
Hafiz Bekir Efendi aslen Ünyeli’dir. Haci Yusuf Bahri Efendi’de Sadullah Bey Medresesi’nde ilim tahsil ettikten sonra Ünye Büyük Cami Serifi’ne imam-hatip olarak görevlendirilir. Ünye Büyük Camii’nde 45 yil imam-hatiplik yapar.
Hafiz Bekir Efendi’den Hatira:
Yatsi namazini kildirip evine giden Bekir Hoca biraz uyuduktan sonra kapiya biri gelir ve “Hocam cami tiklim tiklim cemaat sizi bekliyor” deyip gider. Bekir Efendi sabah namazina geç kaldigini zannederek apar topar abdestini alip Ünye Büyük Cami’ye kosar. Kalabalik cemaatin arasindan geçerek mihraba geçip sabah namazinin farzini kildirir. Saga selam verir cemaat var sola selam verdiginde ise caminin içinin karanlik oldugunu farkedip geri baktiginda cemaatin olmadigini görür. Korkarak evine gider ancak hastalanir.
Haci Yusuf Bahri Efendi Bekir Efendi’nin ziyaretine gider. “Bekir Efendi niçin korktun, a ogul! Cemaatin içinde ben de vardim görmedin mi?” der. Fakat Bekir Efendi bu soktan kurtulamayarak vefat eder. Bekir Efendi’nin yerine Haci Yusuf Bahri Efendi’nin kardesi ve ayni zamanda talebesi olan Taslizade Müderris Mehmet Rüsti Efendi bir müddet imam-hatiplik yapar. Ancak tedrisine mani oldugu gerekçesiyle medrese müderrisligine döner. Onun yerine de Sadullah Bey Medresesi’nde Haci Yusuf Bahri Efendi’de okuyan Enginaroglu Osman Efendi görevlendirilir. Vefatina bes yil kala Sadullah Bey Medresesi kâtiplerinden Hafiz Ismail Yildiz Efendi’nin torunu Hafiz Cemal Yildiz görevlendirilir.[2]
BAYRAKTAR GAZI HÜSEYIN EFENDI
Aslen Çaybasi Egribucak Mahallesi’nden olan Hüseyin Efendi 1883 dogumludur. Baba adi Osman Nuri’dir. Hüseyin Efendi’nin lakabi da Çolak Hoca (Gazi Hoca) olarak bilinir. Hüseyin Efendi (Bayraktar) egitimini Ünye’de bulunan Sadullah Bey Medresesi Müderrisi Haci Yusuf Bahri Efendi’de görerek yirmi yedi yillik bir egitim sonrasinda icazetini alip Harpte Kopdagi Savunmasi’nda bölük imam hatibi olarak askerlik yapmistir. Bir elini kaybeden Hüseyin Efendi Gazi olarak memleketine dönmüstür. Kopdagi Cephesi’nde çok zorlu günlerin yasandigini çocuklarina anlatmistir.
Tarihte hak ettigi ölçüde bilinmeyen; fakat Birinci Dünya Savasinda, Dogu Cephesi’nde, Rus ordusunun durdurulmasinda, fevkalade önemli bir yeri olan, Maresal Fevzi Çakmak Pasa’nin Ikinci Plevne dedigi (Kop Dagi) Savunmasi, yalniz Dogu Cephesi’nin degil, savasin genel seyrini degistiren büyük bir mücadeledir. Söyle ki; Osmanli Imparatorlugu 7 cephede birden savasirken ve Aralik 1914’teki Sarikamis faciasindan sonra Dogu Cephesi dagilmis bir durumda iken, Ruslar 1916’da amaci dogudan Istanbul’u isgal olan büyük bir harekâta baslamislardi. Iki cepheden baslayan bu saldirilar neticesinde; 15 Subat’ta Erzurum, 29 Nisan’da da Trabzon düsmüstü. Eger 16 Temmuz’a kadar Rus ordusu Bayburt’ta durdurulmasaydi, o hizla ve o büyük ordusuyla, Ruslar büyük ihtimalle Anadolu’nun büyük bir kismini belki de Istanbul’u bile isgal edebilirlerdi. Iste Kop Dagi Savunmasi, bu kadar önemli bir mücadeledir. Bu siir, bu önemli mücadeleyi ve tarihimizi gelecek nesillere iyi anlatabilmek ve o çetin savaslarda hayatini kaybeden aziz sehitlerimizi rahmet ve saygiyla yâd etmek için yazilmistir. Ruhlari sâd olsun.
Savastan döndükten sonra memleketi olan Çaybasi ve civarinda vaaz ve irsadlarda bulunarak sayisiz talebe okutmustur. Ahlaki takva üzerine yasar, tasavvufta Haci Yusuf Efendi’nin görevlendirdigi Çiladerli Ali Efendi’den tasavvuf dersi almistir. Bos sözler söylemez, Delailü’l Hayrat kitabini çok fazla okur Seyh-i Ali Efendi’nin vermis oldugu Kur’an-i Kerim’i okurdu. Harp malülü olarak maas alirdi. 1983 yilinda 100 yasinda iken vefat etmistir.[3]
[2] Hafiz Bekir Efendi’nin oglu Ahmet Efendi’den rivayet ile Hafiz Cemal Yildiz’a nakledilmistir.
[3] Oglu Osman Bayraktar. Torunu Mehmet Bayraktar