Hayat pahalılığı cep yakmaya devam ediyor. Ağustos’ta meyve ve sebzenin yanına yaklaşılmıyor. Köylü pazarlarında bile fiyatlar oldukça yüksek. Oysa bu mevsim fiyatların herkesin alabileceği tutarda olması gerekmez mi?
Tarlada 1 TL’ye toptan satılan domates, market ve manavlarda 30 TL’ye müşteri bekliyor. Aracıların aşırı kar hırsının yanında akaryakıta sürekli gelen zam ve artan nakliye ücreti meyve ve sebzenin fiyatını oldukça şişiriyor.
Dar ve sabit gelirli, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığından belini doğrultamıyor. Enflasyon bir türlü dizginlenemiyor. TÜİK’e göre TÜFE temmuzda yüzde 3.23 olurken, yıllık enflasyon 61.78 düzeyinde gerçekleşti. Temmuz’da elektriğe yapılan yüzde 38 oranında zam, aylık enflasyonun yüksek çıkmasında etkili oldu.
Enflasyon Araştırma Grubu’na göre ( ENAG) temmuzda TÜFE oranı yüzde 5.92, yıllık enflasyon yüzde 100.88 oldu. İstanbul Ticaret Odası’na (İTO) göre de temmuzda aylık enflasyon yüzde 4.21, yıllık enflasyon yüzde 72.80 düzeyinde gerçeklemişti.
ENAG ve İTO verileri ile TÜİK rakamları arasında emekli ve emekçi aleyhine fark var. TÜİK’in çarşı ve pazarın fahiş fiyatı ile örtüşmeyen rakamlarından ötürü milyonlarca memur, işçi ve emeklinin maaş ile aylıklarına çok düşük zam yapılıyor. Yitiren hep gariban kesim oluyor. Mayıs, haziran, kasım ve aralık ayları TÜFE verisi piyasanın çok altında açıklanıyor.
TÜİK’in düşük TÜFE oranlarından dolayı SSK ve Bağ-Kur emeklisi aylığına temmuzdan geçerli olmak üzere 6 ay için yüzde 24.73, memur ve memur emekli maaşına da yüzde 19.21 oranında zam yapıldı. Eğer hayatın gerçek rakamları baz alınsaydı artışlar daha yüksek olacaktı. En düşük emekli aylığı da 12 bin 500 TL olarak saptandı. Bu hayat pahalılığında ne işe yarayacaksa.
Yılbaşında net 17 bin 2 TL’ye yükseltilen asgari ücrete temmuzda ara zam pas geçildi. Oysa milyonlarca emekçi yılın ikinci yarı zammını hevesle bekliyordu. Patronların baştan kapıyı kapattığı ara zamma, hükümet de onay verince emekçinin hevesi kursağında kaldı. Yeni asgari ücret aralık ayında saptanacak, 1 Ocak 2025’ten itibaren geçerli olacak, çalışanın eline 1 Şubat 2025’te geçecek. Dört aydan fazla süre var. Emekçi 17 bin 2 TL ile her yeri yakıp kavuran hayat pahalılığına dört ay daha nasıl dayanabilir? Hiç düşünen, empati yapan yok?
Ara zamma şiddetle karşı çıkanlar 17 bin TL ile bir ay geçinebilirler mi acaba? Patronların, varsılların bir akşam yemeğinin bedeli bu para. Gariban emekçi ne yapabilir ki? Hiç düşünen yok. “Yok efendim asgari ücrete ara zam yapılırsa enflasyon azarmış”. Asgari ücretliye kadar, kamuda süren savurganlık, gösterişli harcamalar, üç dört yerden maaş almalar önlense enflasyonun hızı durdurulabilir.
Doğalgaza da ağustos başından itibaren yüzde 38 zam yapıldı. Temel tüketim maddesi elektrik ve doğalgaz kasımdan sonra dar gelirlinin bütçesini vuracak, faturalar kabaracak. Kara kışın yoğun olduğu aylarda ne yapar, ne eder 12 bin 500 ve 17 bin 2 TL ile ayakta kalmaya çalışan garibanlar.
Otoyol ve köprü geçiş ücretlerine mayıs ayında yüzde 60 zam gelirken, yurtdışı çıkış harcı da yüzde 233 artışla 150 TL’den 500 TL’ye yükseltildi. Akaryakıtta zaten belirli aralıklarla artış yapılıyor. Yaşamın her alanında zamlar yağmur gibi yağıyor. Hal böyle iken emekliye, işçiye, memura, esnafa, çiftçiye, dul ve yetime çarşı pazarın gerçek fiyatlarından uzak TÜFE verileri doğrultusunda zam vermek, asgari ücrete ara zamma kapıyı kapatmak vicdanları yaralıyor.