İBRAHİM HAKAN GÜN


TÜRK TARIMININ YALNIZLAŞTIRILMASI ,YABANCILAŞTIRILMASI.


Osmanli Devleti, yillarca daha önceki bazi uygarliklarda mevcut olan ve bir taraftan

kolay yönetilebilir küçük köylü yapisinin korunmasi bir taraftan da sipahilerin

güçlenmesini önleyen timar sistemini yüzyillarca uygulayagelmistir. Bu sistem, savas

ekonomisinin merkezi hükümete yük getirmesini önledigi gibi tarimsal üretim ve vergi

gelirlerinin sistemli bir sekilde icra edilmesine olanak saglamistir. Yönetime hiçbir

dönemde muhalefet olmayan ya da olamayan küçük köylülük, gelistiremedigi

muhaliflikten dolayi gerici, onun ehlîlestirilmesi, modernlestirilmesi adina

topraklarindan göçe zorlanmasi ilericilik olarak tanimlanmistir.

Türkiye’de seçim sandigindaki agirligi ve çok partili siyasal rejime geçiste tarimsal

üretici artislarinin etkisiyle Ikinci Dünya Savasi sonrasinda tarim sübvansiyonlari fiyat

desteklemeleri artis egilimi göstermistir. 1980 sonrasinda ise ekonomik krizler, mali

kaygilarla birlikte artan dis baskilar neticesinde destekleme modellerinin yavas yavas

terkedilmesi gündeme gelmistir.

Eksiklik, son yillarda mali yükü bir hayli yüksek olan eski politikalarin

terkedilmesiyle olusan boslugun siyasal iktidarlar tarafindan, yeterince güçlü ve kendine

özgü politikalar üretmek yerine bazen kendiliginden bazen de uluslararasi kuruluslarin

direktifleri dogrultusunda politika transfer edilerek doldurulmasidir.

Her ülkenin kendine özgü yapisi dolayisiyla olusturduklari tarim politikalari

çerçevesinde desteklemek zorunlulugu hissettigi tarim, geçmiste oldugu gibi yasanilan

anda ve gelecekte de stratejik önemini her zaman koruyacak bir alandir. Beslenme

kosullari saglanamadigi sürece diger gelisimler bir noktada insan faktörü dolayisiyla

tikanacaktir. Türkiye özelinde uygulanmaya çalisilan tarim politikalarinda da üretim

artisinda süreklilik hedeflenirken maliyetin agirligi ve hedef kitleye ulasimda yasanan

sorunlar mevcuttur.

Tarimda hâsila bakimindan gelinen noktaya ragmen net ithalatçi konuma oturan ve

gida güvenligi riskinin her geçen gün arttigi Türkiye, üreticinin üretimden çekilmesi,

 

Görülüyor ki modernlik; kimim, neyi, ne kadar paylasilacaginin betimlendigi zamanlama

periyodudur. Bu dogrultuda, IMF, DB ve AB gibi kuruluslarin direktifleriyle belirledigi politikalar yerine

kendi kültür, arazi ve iklim cografyasina özgü yerel bir politika belirlemek zorundadir.

Sorun, hâsiladaki ya da salt üretimdeki basarinin üretim disi alanlara

yayilamamasidir. O nedenle verimlilik kadar önemli olan diger parametreler kalite, katma

deger, markalasma, ar-ge, inovasyon ve pazarlama stratejileridir. Yaklasim tek boyuttan

ilerleyen tümevarim degil diger etmenlerin de içinde oldugu bir bütüncüllük olmalidir.

Son yillarda tarimsal nüfusun kentsel nüfusa oranla daha az egitim olanaklarina

sahip oldugu, bu nedenle egitim olanaklari basta olmak üzere diger imkânlarin saglandigi

kent yasamina olan akimi dolayisiyla, kirsalda yasayanlarin yas ortalamalarinin giderek

yükseldigi bir tablo ortaya çikmaktadir.

Ekonomik kalkinma ayaklarindan birini olusturan tarim, dünya nüfusunun

gelisimine paralel olarak gelecekte en stratejik alanlardan olacaktir. O nedenle Türkiye

açisindan hâlihazirdaki potansiyelinin yapisal sorunlarindan bir an önce siyrilmasi

gereklilik arz etmektedir. Tarim toplumundan sanayi toplumuna geçislerde, toplumlarin

tarima bagimliliklari dolayisiyla sancili bir süreçle ortaya çikan toplumsal problemler

dogurmasi olagandir. Itekleyici güç dolayisiyla her bir domino karti digerini etkileyecek,

harekete geçirecektir.

Ihtiyaçlarin bir kisminin ikame edilebilecegi ancak gidanin ikame

edilemeyeceginden hareketle, yapilan ya da yapilacak yasal düzenlemelerin, etkileyecegi

insan ve toprak faktörleri ile birlikte cografi kosullar açisindan uygulanabilirligi analiz

edilmelidir. Beklenen ile gerçeklesen arasinda fark ne kadar az ise yasal düzenlemelerin

topluma nüfuzu bakimindan, o kadar içsellestirildiginin açik göstergesi olacaktir. Tarimsal

faaliyetlerle ilgili çalisma yapip sorunlari tespit eden akademik çevrelerin ülkenin tarim

politikalari belirlenirken etkinliginin yüzeysel boyutta kalmasi ve siyasi kaygilar

çerçevesinde hükümetlerin yeterince inceleme yapmadan, sorunlarin rakamsal boyutla

çözülecegi yanilgisina düserek, ülke gerçeklerine uymayan politikalar gelistirmesi

yadirganmasi gereken bir durumdur.

Tarim politikalarinin disaridan müdahalelerle belirlenmesinin politik yansimasi, bir zamanlar tarim

üreticilerinin ülkenin tarim bakaninin adini bilmese de IMF Türkiye Masasi Sefi Cotarelli’yi net

olarak ifade etmesinde görülmektedir.

Tarimsal alanlarda yasanan sorunlarin önlenmesi açisindan; köye dönüs projesiyle

birlikte köylerin yenilenmesi, yasanabilir bir alan olmasinin saglanmasi, kooperatif ve

birlik gibi örgütlenmenin tesvik edilmesi, kirsal alanda egitimin kurumsal alt yapisinin

güçlendirilmesi, mesleki egitim faaliyetlerinin artirilmasi ve gen kaynaklarinin korunmasi

üzerinde durulmasi gereken basliklardir.

Tarimsal politikanin belirlenmesinde, bu etkenlerin sorunlari çözülerek üretimin iç

ve dis talebe uygun gelistirilmesi, gida güvencesinin güçlendirilmesi, üretici örgütleriyle

birlikte piyasalarin gelistirilmesi dolayisiyla kirsal alanin refah düzeyinin diger bir tabirle

yasanabilir alanin tesis edilmesi hedef nokta olmalidir.

Tarim disi sektörlerden gelen taleplere karsi tarim, orman, çayir ve mera

alanlarinda kullanma ve koruma dengesinin gözetilmesi, bitkisel üretim ile hayvanciligin

uyumlu oldugu bir planlamanin yapilmasi elzemdir. Toprak, tarimsal üretim için öncelikli

üretim faktörü oldugundan ve birlikte degerlendirilmesi gereken diger faktörler nedeniyle

seçiciligi fazla oldugundan, çevre düzenleme planlarinda tarimin ilk seçici olmasi

gerekliliktir.

Yeter ve dengeli beslenme esasi göz önüne alindiginda; alt yapisal sorunlarinin

çözüldügü, örgütlülügün ve verimin yüksek oldugu, etkin ve talebe binaen üretim yapisiyla

uluslararasi rekabet gücü kazanmis, dogal kaynaklarla birlikte dogal olani korumayi

dolayisiyla kültürel miraslarin ve kültürel kodlarin tasiyiciligini yapan bir tarimsal hayatin

olusturulmasi hedeflenmelidir.

Kanun ve yönetmeliklere dayandirilarak kurulan kooperatif, birlik ve konsey gibi

kuruluslar ile tarimsal faaliyetlerin yerel temsilcileri olan odalarin siyasi etkiden

arindirilmasi ve bu kuruluslarda tarimin içinden gelenlerin görev almasi, sorunlarin daha

iyi anlasilmasini saglayacaktir. Genel hayata dair alanlarla birlikte siyasetin getirim araci

vasfindan kurtarilarak tarim üzerindeki getirim bölüsümünün engellenmesi

amaçlanmalidir.

Bu alana dair yasal düzenlemelerle birlikte toplumsal hayati etkileyecek olan

kanunlarda, kanun sonuna eklemlenen “-bilir” eki; yürütme erkine düzenleme,

uygulayicilara uygulama, yargi erkine yorum esnekligi saglayabilir. Ancak uygulamanin

adil, yargisal anlamda da adaletli olup olamayacagina dair kuskulari da beraberinde getirir.

O nedenle özellikle kanun metinlerinin kesin ifadeler tasimasi, adalet inancinda süpheye

yer vermeyecek tarzda dil kullanilmasi önem arz etmektedir.

Son bir not; tarimsal hayatta sorunlar, gündelik hayatta kullanilan deyimiyle

masaya yatirilamaz. Çünkü masa terimi tarimsal hayat bileseni degildir

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593