1-Organik tarimda en önemli problem çiftcilerin
örgütlenmesi ile ilgilidir. Üreticiler örgütsüz oldugu
için, küçük alanlar için denetim ve sertifikasyon
kuruluslari ile anlasmalar maliyeti artirici olarak
karsimiza çikmaktadir. Burada üreticinin önünde iki
seçenek vardir. Bunlardan birincisi, sermayesi güçlü
büyük sirketlerin yabanci organik ürün pazarlayan
firmalarla sektöre girmesi seklindedir. Ikincisi ise,
üreticilerin hizla örgütlenerek kooperatif örgütler
araciligiyla üretime ve ürünlerin degerlendirmesine
girmesidir.
2- Üreticiler organik ürünün özelliklerini, üretim
tekniklerini, organik tarim metotlarini, çevre
korumadaki rolü veya diger saglik degerleri hakkinda
yeterli bilgi sahibi degildir. Bu anlamda ihtiyaçlara
cevap verebilecek danismanlik sistemi henüz
gelistirilmemistir. Türkiye’de organik tarim egitimi
Meslek Yüksekokullari düzeyinde verilmektedir.
Fakat su an mevcut olan organik tarim yönetmeligine
göre, Meslek Yüksekokullarinin organik tarim
programindan mezun olan teknikerlere herhangi bir
yetki yada sorumluluk verilmemektedir. Türkiye’de
organik tarim sektörünün gelisimi için bu ara
elemanlara yetki ve sorumluluk verilmelidir.
3- AB ve diger ülkelerde organik tarimin
gelisimini saglayan en önemli etken, üreticiye
desteklemeler yoluyla saglanan maddi yardimlardir.
Mesela Avusturalya’da 325/euro/ha/yil, Almanya’da
ise 80–225/euro/ha/yil gibi maddi destekler
saglanmaktadir. Türkiye’de ise organik tarim
çiftçilerine saglanan imkânlar çok kisitlidir.
Türkiye’de son istatistiklere göre 203 811 hektarlik
organik tarim alani ve 14 401 organik tarim çiftçisi
bulunmaktadir. 2005 yili için Türkiye’de organik
tarima yönelik 6 409 000 kredi kullanilmistir. Bu
rakamlar baz alindiginda kullanilan bu kredilerin
yetersiz oldugu sonucu ortaya çikmaktadir.
4- Türkiye’de yaklasik 10-12 yillik bir gelisme
süreci göstermesine ragmen, halen kalinti, katki vb.
analizleri yapacak akredite laboratuvarlarinin
bulunmamasi önemli bir eksikliktir. Bu nedenle
analizler yurt disinda yapilmaktadir. Bu da, organik
tarim için ek bir maliyet ortaya çikarmaktadir.
Akredite edilmis laboratuarlarin Türkiye’de
kurulmasi için gerekli çalismalar yapilmalidir.
5- Kontrol ve sertifikasyon kuruluslari yönünde
de büyük ölçüde disa bagimlilik vardir. Türkiye’de 9
tane kontrol ve sertifikasyon kurulusu bulunmaktadir.
Bunlardan 2 tanesi yerli, kalan 7 tanesi ise yabanci
kökenlidir. Bu sirketlerin 7 tanesi Izmir, 2 tanesinin
merkezleri ise Ankara’da konumlanmistir. Bu durum,
bu bölgeler disinda kalan diger bölgelerde kontrol ve
sertifikasyon maliyetini artirmaktadir.
6- Ülkemizde organik tarim yapan isletmelerin
küçük ve parçali olmasi, küçük parsellerde yapilan
üretim yaninda, konvansiyonel üretim alanlarina
yakinlik organik tarimin gelismesini engellemektedir.
Organik ürün üreten isletmeler ülkemizde ortalama 3
hektar genisligine sahiptir. Avrupa Birliginde ise, bu
oran 28 hektar civarindadir. Bu baglamda orta ve
uzun dönemde tarimsal isletmelerin büyümesine
yönelik düzenlemelerin acilen devreye sokulmasi
gerekmektedir.
7- Organik ürünlerin fiyatlarinin yüksek olmasi
ve halkin düsük gelir düzeyi nedeni ile iç talep
artislari istenilen seviyeye ulasamamistir. Diger
ülkelerde organik ürün ile konvansiyonel ürün farki
%25–60 arasinda degisirken, Türkiye’de bu oran
%150-200 civarindadir. Yüksek fiyat yaninda
tüketiciler organik ürünleri bir fantezi olarak
görmektedirler. Bu düsünce tarzinin kirilmasi ve iç
talep olusturmaya yönelik olarak, tüketicilerin
bilgilendirilmesi saglanmali, özellikle bebek, gelisme
çagindaki çocuklar ve hamile kadinlar için organik
ürün ile beslenmenin önemi anlatilmalidir.
8- Türkiye’de organik tarimla ilgili saglikli bir
veri tabani ile seffaf bir bilgi akisi yoktur. Ülkedeki
üretimin yaklasik %95’inin ihraç edildigi degisik
kaynaklarda yer almaktadir. Ancak resmi rakamlar
incelendiginde 2003 yilinda üretilen 291 083 ton
organik üretimin yaklasik %7.2 si gibi bir rakamla
ifade edilen 21 083 tonunun ihraç edildigi ortaya
çikmaktadir. Bu durum, üretilen organik ürünlerin
ihracatta yasanan sikintilar nedeniyle iç piyasada
konvansiyonel ürün olarak pazarladigini
göstermektedir.
9- Organik bitkisel ve hayvansal üretimde,
konvansiyonel tarim faaliyetlerinde kullanilan
gübreleme, bitki koruma, hayvan sagligi girdilerinin
ve ayrica bitkisel ve hayvansal ürünlerin
islenmesinde kullanilan inorganik materyalin organik
alternatiflerinin tam olarak sekillenmesine ihtiyaç
vardir. Bu nedenle organik tarim alanina
yogunlasarak bu girdilerin alternatiflerinin üretilmesi
ve çesitliliginin arttirilmasi gerekmektedir.


