Ünye’nin Yalı bölgesinde kafa karıştıran bir durum var! OBB ve Ünye Belediyesi’nin mevcut kaldırım kenarında yapma kararı aldığı peyzaj düzenlemesi ve ilave yürüyüş yoluna bazıları itiraz ediyor. Sebep; Yalı’da kumsal kaybediliyormuş.
Bunun üzerine ben de soruyorum; ”Acaba Yalı’da asıl kaybedilen ne? Kumsal mı, Yalı Koyu mu?
Ünye’nin Yalı bölgesi, bugünkü adı Yüzüncü Yıl Çay Bahçesi olan eski Galabozu’nun (Kalebozuğu) denize uzanan burnunun şehir merkezi yönünde meydana getirdiği koy (küçük körfez) olarak bilinir.
Yalı’yı güzel gösteren, cazip yapan, bu yüzden geçmişten günümüze Ünye fotoğraflarında en çok yer alan, işte bu “koy”dur. Nerdeyse her Ünyelinin, İskele’den (Köprü) arkasını dönerek çektirdiği Yalı Koyunu gösteren en az bir fotoğrafı vardır.
Almanya’da yaşayan gurbetçi bir hemşerimiz internet üzerinden bir fotoğraf göndermiş bana. Fotoğraf, 1954 tarihli Yalı Koyunu ve arkasındaki Ortayılmazlar Mahallesinde o yılların tarihi Ünye evlerini gösteriyor.
Fotoğrafı daha önce görmüştüm, biliyordum. En önemli özelliği, Yalı Koyunun girintisini çok net gösteren kaliteli bir fotoğraf olması…
Gurbetçi hemşerim fotoğrafı göndermesinin hemen ardından telefonla aradı. Aynen şöyle dedi; “Yalı’da neler oluyor? Kumsal yok ediliyormuş, bu yüzden Ünye karışmış. Belediyenin çalışması durdurulmuş.”
Kendisine, Ünye’de öyle bahsettiği gibi bir karışıklığın olmadığını, belediyenin de Yalı’da henüz çalışma başlatmadığını, bu yüzden de bir “durma” olayı yaşanmadığını söyledim.
Sonra şöyle dedi hemşerimiz; “Sana gönderdiğim fotoğrafta Yalı’daki koyun, bugünkü asfaltın ortalarına kadar geldiği görülüyor. Peki, bugün nerede koyun sınırı? Yüzüncü Yılın burnuna yaklaşmış öyle değil mi? Çok kalmaz tamamen dolar o güzelim Yalı Koyu. Böylelikle de kaybolur, o burunla, Yunus Emre Parkı arasında dümdüz bir deniz kıyısı meydana gelir. Merak ediyorum, Yalı’da kumsal mücadelesi verenler bunun farkında değiller mi? Hiç mi görmezler Yalı Koyunun günden güne yok olduğunu? Bu yüzden derim ki, Yalı’da asıl kaybedilen kum değil, o güzelim koy maalesef!”
Telefon görüşmemiz sonrası düşündüm; gurbetçi hemşerimiz tespitinde ve dediklerinde çok haklı…
Bu görüşme sonrası birkaç arkadaşımı arayıp Yalı’daki “kum ve koy” olayını konuştum. Baktım herkes, Yalı Koyunun kumla dolmasından ve yok olmasından endişeli. “Peki, ne yapılmalı?” dedim. Yapılacak çok şey olmadığını, bunun bir doğa olayı olduğunu, suların zaman içinde kıyılardan içeriye doğru çekildiğini belirttiler. Ayrıca, Yalı’da Yüzüncü Yıl burnunun uzatılmasının ve Atatürk Parkı dolgusunun bu işi hızlandırdığına dikkat çektiler.
Bu görüşmeler sonrası anladım ki, Yalı’da asıl kaybedilenin ne olduğunun çok farkında değiliz. Kapılmışız bir “kum”, “kumsal” sevdasına gidiyoruz… Ya peki asıl kaybettiğimiz “koy” ne olacak? Çevre duyarlılıklarına saygı duyduğum hemşerilerim niye bunun farkında değiller? Neden bu işin üstünde durmazlar? Koyun kurtarılması için bir yol, yöntem var mı? Niçin bu konularda çalışma yapmazlar?
“Yalı’da kumumuza dokundurtmayız” diyorlar. Yalı çalışmasına itiraz eden hemşerilerime sesleniyorum; hiç üzülmeyin, istediğiniz kum olsun. “Koy” doluyor, her taraf kum oluyor, kocaman bir kumsal çıkıyor ortaya…
Kaldı ki çok daha fazlası, Yüzüncü Yıl burnu ile Atatürk Parkındaki burun arasındaki körfez de doluyor. Bundan 30-40 yıl önce İskele ucundaki deniz derinliği 5-6 metre olarak ifade edilirken, bugün 2-3 metre…
Önceki hafta Atatürk Parkı kıyı kayalıklarında oltayla balık avlayanlarla konuşurken öğrendim. 15 sene önce buradaki deniz derinliği 5 metreyi bulurken bugün 2-3 metreye düşmüş.
Niye İskele ucunda, Atatürk Parkı önlerinde denizdeki derinlik azalıyor? Niye olacak, kumla doluyor da ondan. Gün gelecek Yüzüncü Yıl ile Atatürk Parkı arası tamamen kum dolacak, kumsal olacak.
Gelelim Motto ile Yüzüncü Yıl arası peyzaj düzenlemesi ve yürüyüş yolu işine… Buradaki çalışma kamu yararına bir çalışma. Örneği, Atatürk Parkı ile Motto arasındaki düzenlemede görüldü.
İtiraz edenler diyor ki bu çalışma Kıyı Kenar Kanuna aykırı…
Bakın ne diyor Kıyı Kenar Kanunu; “3621 sayılı Kıyı Kanununun 5. ve 16. maddeleri gereğince sahil şeritlerinde kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir.”
Görüldüğü gibi belediyenin çalışması tamamen yasal bir çalışma…
Yasal olmayanı ise çalışmaya engel olmak… Orada belediyenin çalışma alanını belirlediği kazık ve şeritleri söküp atmak…


