FATMA CANBULAT ERDEM


Zerrin Dağcı ile Söyleşi


 

Zerrin Dağcı kimdir, okurlarımıza kendinizden bahsedebilir misiniz? 

Sinop/Boyabat doğumluyum. 7 yaşımdan beri Ankara’da yaşıyorum. Ankara Koleji ve Mülkiye mezunuyum. Kültür ve Ulaştırma Bakanlıklarında bir süre bürokrat olarak çalıştım. Daha sonra 18 yıl boyunca Gazi Üniversitesi, Mülkiye, ATAUM ve Atılım Üniversiteleri’nde Diplomatik İngilizce dersini verdim. Yayımlanmış, biri akademik olmak üzere (bu kitabın üç yazarından biriyim), 5 kitabım var. Bir de 2011’de yazdığım ve henüz basılmamış yüksek lisans tezim bulunmakta. Uzun yıllar yurt dışında yaşadım. Seyahatlerim devam ediyor ama artık Ankara, Bodrum ve Boyabat’ta yaşıyorum.

Yazar olmak, kitap yazmak fikri ne zaman doğdu? Son kitabınız da diğerleri gibi yarı kurgu yarı yaşanmış bir hikâye değil mi?

Okumayı çok sevdiğim için yazmaya başladım. Bir tür özenmek de diyebiliriz. Çocukken, yazdığım şiirlere ve minik öykülere kendimce ciltler yapar, kapağına renkli kalemlerle ‘yazan Zerrin Dağcı’ yazar, ileride kendi kitaplarımı çıkarmanın hayalini kurardım. Ortaokuldayken yaz tatillerinde minik skeçler yazıyordum. Sonra da kuzenlerimle birlikte ailelerimize oynuyorduk. Yıllar sonra ilk kitabım “Geçmiş Zaman Bahçesi” çıktı. Sonra sırasıyla “Evvel Zaman Hikâyeleri”, “Siyasi Partilerin Avrupa Birliği’ne Bakışı”, “Rüyalar, Aşk ve Hüzün” ve “Derin Su” yayımlandı. “Derin Su” hariç hepsi yaşanmış hikâyeler. ‘Derin Su’da Dumlupınar faciasının fonda olduğu bir aşk hikâyesini yazdım. Bu romanımdaki karakterler tamamen kurgudur.

DUMLUPINAR KAZASINDAN KURTULANLARIN HİKAYESİNİ DİNLEDİM

Romanlarınızı nasıl ve nerede yazarsınız, yazarken en büyük destekçiniz kim oluyor?

Her yerde yazabilirim. Pastanede, kafelerde, yolda ama en çok evde yazıyorum. Bazen yolda yürürken aklıma bir şey gelir, bir kenara çekilip çantamdaki minik defterime not alırım. Defter yoksa telefonuma not düşerim. Yazarken klasik müzik dinlememin dışında bir ritüelim yok. Yazı hayatımda ailem ve arkadaşlarım bana hep destek oluyorlar.

“Derin Su” romanını nasıl bir disiplinle yazdınız, o günlerin şahitleriyle iletişim kurdunuz mu?

“Derin Su”yu yazmam çok uzun bir zaman dilimine yayıldı. 2006’da başladım yazmaya. Uzun süre araştırma yaptım.  Sonra araya yüksek lisansım, “Siyasi Partilerin Avrupa Birliği’ne Bakışı”, “Rüyalar, Aşk ve Hüzün” ve çok yazarlı bir kitaba katılmam girdi. Pandemi sırasında dosyayı yeniden indirdim ve romanı yeniden yazdım diyebilirim.

Kazadan kurtulanlardan, rahmetli Hüseyin İNKAYA ile görüştüm, 3 Nisan gecesinin öyküsünü ve bir denizaltıda çalışanların hikâyelerini dinledim. Bir de yine rahmetli Hüseyin AKIŞ’la telefon görüşmeleri yaptım.

Romanı okurken 1950’li yılların güzel komşulukları, kibar ve sevgi dolu insanlarına özlem duydum ve o dönemde yaşamak istedim. O dönemin ruhunu bize verebilmek için nasıl bir araştırmaya girdiniz, roman ne kadar zamanda yazıldı?

1950’li yılları büyüklerimizden dinledim. O zamanlar komşuluk, dostluk, sevgi ve saygı başkaymış. Evler bile küçük, az katlı, bahçeliymiş. İnsanlar bu küçük dünyalarında mutlularmış. Bu konuda hem 50’li yıllarda geçen romanları okudum, filmleri izledim hem de annem ve teyzelerimden o yılların günlük hayatına dair bilgiler aldım. Romanı yazmam çeşitli nedenlerle uzun bir süreye yayıldı, araya başka kitaplar girdi ama sonunda bitirdim, 2023’de de yayımlandı.

DUMLUPINAR GÖKYÜZÜNDE PARLAYAN BİR YILDIZ

“Ağaca yaslanma kurur, binaya yaslanma çöker, insana yaslanma ölür.” Bu gibi atasözleri geçiyor romanda. Geçmiş zaman insanlarının bilgeliği hayranlık uyandırıyor değil mi? 

Evet. Bu sözü Mualla Teyzem’den çok duyardım. Biraz da onun anısına gönderme yapmak için kullandım. Eski insanların bu sözleri, yaşanmışlıkları, tecrübeleri, daha önceden denenmiş olan yolları bize ulaştırıyor. Hepsi çok değerli ve hepsinin derin anlamları var.

O zamanlarla günümüzü kıyasladığınızda en çok özlem duyulan nedir sizce?

Bence en çok özlem duyulan şey insan ilişkilerindeki sıcaklık. Kötü niyetli insanlar her devirde olmuş. Şimdi de var, gelecekte de var olacak. Günümüzde her şey çok hızlı yaşanıyor, çok hızlı da tüketiliyor. Aile benim için çok önemli. Bu romanımda, aile sıcaklığını okura geçirmeye çalıştım.

Dumlupınar Denizaltısının hüzünlü hikâyesinden geriye hangi yaşanmış anılar kaldı? Onların izine düşen bir yazar olarak neler söylemek istersiniz?

81 denizcimizin şehit olduğu bu deniz kazasında 81 aileye ateş düştü ve aileler bu hüznü bence hâlâ yaşıyorlar. Genç yaşta yitirilenler, yarım kalmış hayatlar, geride bırakılan eş ve çocuklar… Bunları unutmak mümkün değil. Unutulmamalı da. Halkımız şehitlerimizi yüreğine gömdü. 4 Nisan 2002’de uzayda tespit edilen bir yıldıza 2003 yılında ‘Dumlupınar’ adı verildi. Dumlupınar artık gökyüzünde gerçek bir yıldız oldu.

ANKARA'NIN SOĞUĞU YAMAN OLUR

Romanda 1950’lerde, Ankara’nın karlı günlerinin eşsiz manzaralarını, soğuk kış gecelerinde soba başında yenen kestanelerin mis gibi kokusu ve tadını, İstanbul’da mağazaları, lokantaları, eski apartmanları, kitapçılarıyla başka bir dünyayı andıran İstiklal Caddesi’ni anlattığınız satırlar adeta oralara götürdü beni. O yıllara özlem duyan ve bugünleri yaşayan kimler var hayatınızda?

En başta annem var. Bir de kaybettiğim dedem, anneannem ve Mualla teyzemdeno günleri çok dinlemişliğim var. Dedem İstanbul’un en özel ve güzel yerlerini gezdirir, oraların hikâyelerini anlatırdı. Aynı şekilde Ankara’nın eski pastanelerini, lokantalarını ve kitapçılarını annemden ve halamdan dinledim.

Ankara’nın soğuğu yaman olur. Gerçi artık eskisi kadar soğuk olmuyor ama çocukluğumda çatılardan sarkan buz saçaklarını hâlâ hatırlıyorum. 9 yaşımda kaloriferli eve taşındık fakat sobanın üzerinde yapılan kestaneler, kaynayan çay ve ıhlamur çocukluk anılarımda yer etti.

Zerrin Hanım siz sürekli üreten bir yazarsınız, gelecek projelerinizden bizlere bahsetmek ister misiniz?

Şimdilerde yeni bir roman çalışmam var. Bükreş’te, Güzelçamlı’da ve günümüz Ankara’sında geçen gizem dolu bir aşk hikâyesini yazıyorum. Masal kitabı ve büyük çocuk kitapları da yazmak istiyorum. Ayrıca projelerim arasında kadın temalı bir tiyatro oyunu yazmak da var.

Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyorum. Bol okuru olmasını diliyorum romanınızın.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593