Sokakta, okulda, sosyal medyada ya da hayatın herhangi bir köşesinde gençlerin davranışlarından yakınmak artık günlük bir alışkanlığa dönüştü. “Saygı bitti, edep kalmadı, sabır yok, merhamet yok” sözleri adeta toplumun ortak nakaratı hâline geldi.
Peki, bütün bu şikâyetlerin kökünde ne var? Görmek istemediğimiz bir hakikat: Çocuklar ve gençler, büyüklerin aynasında büyür. Ayna kirliyse yüz temiz çıkmaz.
İnsan terbiyesinin en güçlü yolu nasihat değil, örnektir. Pedagoji bunu söyler, irfan geleneğimiz bunu söyler, Kur’an da bunu söyler: İnsan duyduğundan çok gördüğünü yapar.
Bir çocuğa yüz kez doğruluğu anlatabilirsiniz ama sizi bir kez yalan söylerken yakalarsa, bütün sözler buhar olur. Gençlere nezaket dersi verebilirsiniz; fakat trafikte öfkeyle bağırdığınızı görünce o derslerin rengi solar.
Bugün hem millet olarak hem de ümmet olarak yaşadığımız pek çok ahlaki sorunun gölgesinde, büyüklerin iyi örnek olamaması duruyor. Gençleri eleştirirken aslında kendi davranışlarımızı seyrediyoruz. Her kusur önce büyüklerin hayatında filizleniyor, sonra çocukların dünyasında meyve veriyor.
Evin içinde anne babanın konuşma üslubu, toplu taşımada yetişkinlerin birbirine tavrı, iş yerinde yöneticinin çalışanına yaklaşımı… Bunların hepsi gençlerin kalbine işleyen görünmez derslerdir. “Toplum bozuldu” dediğimizde aslında bozulmuş olan, yetişkinlerin davranışıdır.
Bu topraklarda örnek olmanın değeri yüzyıllardır bilinir. Atalarımız “Utanma insanın süsüdür”, “Büyükler oturursa küçükler yatar” diyerek davranışın eğitimdeki yerini hatırlatır. İslam da sözün değil hâlin etkili olduğunu öğretir. Nezaket, dürüstlük, merhamet—hepsi önce yaşanarak öğretilir.
Bugün ihtiyacımız olan şey gençlere daha çok öğüt vermek değil; daha çok örnek olmaktır. Evde, sokakta, işte… Nerede duruyorsak orası bir kürsüdür. Her hareketimiz, her sözümüz birer ders niteliği taşır. Çocuklar biz neye değer veriyorsak ona inanır, biz neye kızıyorsak ondan uzak durur, biz neyi seviyorsa onu benimser.
Yeni neslin daha iyi olması için önce büyüklerin kendini düzeltmesi gerekir. Çünkü toplumun geleceği çocukların elinde değil; çocukların gözündedir. Biz ne gösterirsek onlar onu görür, onu büyütür. Bu gerçekle yüzleşmek, iyileşmenin ilk adımıdır.
Bu gerçekle yüzleşmek, iyileşmenin ilk adımı olur.