2.5 sene aradan sonra yazilarimiza Prof. Ilhan Basgöz’den bir alinti ile baslayalalim....
Uzun zaman bir Amerika sehrinde yasadim. Yilda 6 ay hâlâ bu sehirde yasiyorum. Burasi küçük bir üniversite sehri. 70 bin nüfusun yarisi ögrenci. Sehir tertemiz. En yagisli günde yürü, ayagina bir parça çamur bulasmaz.
Hani halkimizin bal dök yala dedigi türden. Yesil, yesil, yesil. Hangi sokakta yürüsen seni iki yandan kucaklayan bir yesil güzellik içinde yürürsün.Yalniz en islek yollarda degil, en yoksul mahallelerde bile yesilin eksikligi yok.
Evlerin çok büyük bir bölümü iki kat ve önlü arkali bahçe içinde. Sehrin dört yani ormanla çevrili. Merkezden birkaç kilometre ayrilirsan kendini bir agaç denizinde bulursun. Nedir bu yesilin sirri diye hep düsünürdüm. Elbette halkin gelir seviyesi önemli…
Sonra bir olaya karistim. Yesili kimin korudugunu ve hangi usullerle korudugunu ögrendim. Sizlerle bu bilgiyi paylasmak istiyorum.
Yillar önce bir ev yaptirip satmak sevdasina tutuldum. Insaattan hiç anlamam. Ancak burada bir akrabam var. Tek basina bir evi temelden çatiya kadar yapar. Yapip kiraya verdigi veya sattigi evlerin sayisi 12’yi geçmistir. Bugün de yapar satar. Benim aklimi çeldi. Güzel bir arsa varmis, sunu alalim dedi.. Sehrin degerli bir yerinde, her yani ormanlik. Cennet gibi bir yer. Arsa, dört tane bahçeli ev yapacak kadar genis. Ancak, sehir planinda buraya bir ev yapilmasi uygun görülmüs.. Tek bir ev yapilirsa kazançli degil, iki ev yapilirsa kazançli. Bize belediyeye basvurun, iki ev yapilmasina müsaade alabilirsiniz dediler.
Belediyeye basvurduk. Bize dediler ki, “Ilk adimda bütün komsulariniza iadeli taahhütlü bir mektup gönderecek ve bu arsaya iki ev yapmak istediginizi bildireceksiniz, gelen cevaplarla beraber bize tekrar gelin.”
Arsanin komsularina birer mektup gönderdik. Gelen cevaplari özetliyorum.
Bir komsu diyor ki;
“Evlerimizin önünden geçen yol dardir. Bu yoldan geyikler geçer. Iki evin en az iki arabasi olacagina göre dar yolun trafigi artacak. Geyiklerimiz daha büyük bir tehlike içine düsecek.”
Ikinci komsumuz söyle diyor:
“Biz çocuklarimizi her gün okula götürüp okuldan getiriyoruz. Yolumuzda trafik çogalmasini istemeyiz.”
Üçüncü komsu da diyor ki:
“Bu arsada iki büyük çam agaci var. Bunlarin kesilmesini istemiyoruz. Bu çamlari özel yöntemle yerlerinden söksün, arsanin baska yanina diksinler.”
Bir baska komsunun istegi su:
“Iki ev yapilirsa elbet, evler ana yola arsa içinden bir yolla baglanacak. Bu yol ya asfalt olacak veya beton. O vakit bu yolun iki tarafindaki ufak agaçlarin köküne su gitmeyecek. Agaçlar kuruyacak. Bu agaçlarin en az sekiz yil, özel bir sekilde sulanip, gübrelenecegi garanti edilsin.”
Baska bir komsu;
“Evin planini görelim. Bakalim bizim evlere yakisacak mi, kötü ve küçük bir ev yapilirsa bizim evlerin degeri düser.”
Bir baska komsumun derdi su, adam spor hocasi, çok genis, önlü arkali bir bahçesi var. Etrafinda çit filan yok;
“Bana komsu gelirse bahçelerimizi bir çitle ayirmam gerecek. Yeni evler de etraflarina çit çekecek. Ne onlar bahçelerini sinirlasin, ne ben. Böylece genis yesilligimiz kaybolmamis olur.”
Arsanin 500 metre kadar ilerisinde, agaçlarin arasinda kaybolmus küçük bir göl var. Sehrin kanalizasyonu yok bu bölgede, septik tank kullaniliyor. Bu tanktan sizinti olurmus, göl kirlenirmis. Özel izolasyonu olan pahali bir septik
tank yaptirmali imisiz.
Cevaplara sastik !..
Biz Türkiyeliyiz. Cevaplara sasarak belediyeye gittik. Öyle ya, biz ev yaptiracagiz, arsa alacagiz. Bu nasil demokrasi? Benim yaptiracagim eve neden bu kadar insan burnunu sokuyor?
Oturup, belediye ile konustuk. Bütün istekleri yerine getirmeye söz verdik. Ancak geyikler için bir çözüm bulamadik. Çevremizdeki ormanlar gerçekten geyik cenneti. Bu güzel hayvanlar yem bulamazsa sehrin kenar mahallelerine inerler. Bahçelerdeki elmalari, seftalileri, boylari yetisirse yerler. Biz bazen bahçelerimize, bu hayvanlar için meyve filan atariz, gelir yerler. Bu güzel gözlü, ürkek hayvanlar, ilkin bizi görünce kaçiyorlardi. Sonra alistilar, kulaklarini dikip, sürmeli gözleri ile bizi bir zaman tartiyorlar, Zarar gelmiyecegine inanirlarsa kaçmiyorlar. Anadolu evliyasindan bir Geyikli Baba’miz vardir. Bursa’nin fethinde, yanindaki erenleri ile Sultan Orhan’a yardimci olmus. Menkibe onun geyiklere binip gezdigini anlatir. Simdi ben buna inaniyorum. Zaten hakimiz ‘erenlerin biniti geyik’ demis. Geyik sayisi bazen o kadar çogalir ki, belediye bunlarin avlanmasina müsaade eder. Böylece hem geyik sayisi azalir, hem de fakir fukara bol et yer.
Komsularin mektuplarini gördükten sonra, belediyenin ilgili dairesi evin planini yapip komsulara göndermemizi istedi. Gönderdik. Plani belediye de inceledi. Arkaya bakan pencereler 3 sm (Üç santim !) daha genis olmaliymis, yangin olur da kapidan kaçilamazsa pencereden kaçmak gerekebilirmis.
Planimiz komsulardan olumsuz bir tepki almadi. Ancak bir komsu çatiyi örtecek malzemenin renginin öbür evlerle uyumlu olmasini istedi. Belediye bu istegi önemsemedi.
Bir sokaktaki evlerin büyüklügü, küçüklügü, iyi veya kötü olmasi komsular için önemli oluyor. Eger bir ev ötekilere yakismiyorsa, bütün çevrenin degeri düsüyor. Eskiden bir sokaga zencilerin ev yapmasi istenmezdi. Simdi bu sorun olmuyor. En zengin bölgelerde bile zencilerin evleri var artik...
Belediyenin karar verecegi gün, projeyi savunmak bana düstü. Neler söylemedim ki? Bir göçmen kus oldugumu, kentin bizi çok iyi karsiladigini, iki kizimin burada egitildigini, hiçbir kanunsuzluga katilmadigimi, vergimi düzenli ödedigimi, bir egitim kurumunda sehre hizmet verdigimi filan anlattim. Dinleyenler “çok etkili oldu, karar olumlu çikacak” dediler.
Karar bildirildi. Önce kentin kanun ve nizamlarina uyma gayretimiz için bize tesekkür edildi, gayet kibarca. Sonra istegimizin reddedildigi açiklandi.
Sebep suymus: Bu bölgede bizimkine benzer bir hayli arsa varmis, bize iki ev için müsaade verilirse, öbür arsa sahipleri de iki ev için basvururlarmis. Bize olur deyip onlara olmaz diyemezlermis. Oralarda böyle genis arsalara da ikiser ev yapilirsa sehrin yesillikler içindeki görüntüsü bozulur, güzelligi gölgelenirmis !..
Ben bu karara sevindim, üzülmedim. Islerini bu kadar ciddiye aldiklari, sehrimizin üzerine böyle titredikleri için içim neseyle doldu. Bir sehrin güzelligini korumak pek ciddi bir ismis. Güzel bir kentte yasadigimizin nedenini o vakit anladim.
Sonra belediyemizin baska marifetlerini de ögrendim. Bahçemden bir agaç kesemezmisim. Ancak agacim çok yasli ise, yerine yenisini dikmek kosulu ile agacimi kestirebilirmisim. Bahçemin çimenleri fazla uzar da kestirmezsem, sokagin güzelligi bozulmasin diye, belediye hemen birini gönderir kestirirmis ve adama ödenen
parayi da benden alirmis.
Evinde kiraya verilen bodrum kati olan bir arkadasimdan ögrendim. Belediye iki
yilda bir burasini kontrol edermis. Kiraci haklari belgesi diye bir belge vermisler arkadasa. Bu belgede ev sahibi ve kiraci haklari teker teker belirtilmis. Söz gelimi, eger evde belli bir yerde yangin alarmi ve yangin söndürücü bulunmazsa evin kira belgesi iptal edilirmis, tamamlanmadan da ev kiraya verilemezmis.
Akrabam olan insaatçi, yeni bir ev için belediyeye bir ev plani sundu. Alaturkalik bu ya! Insaat bitmek üzereyken, çati katina, planda olmayan bir oda daha kondurdu. Ertesi gün bir yazi geldi belediyeden. Bu plansiz odayi yikmadigin sürece, her gün 2500 dolar ceza ödeyeceksin. Akrabam o gece uyumadi ve odayi yikti.
Ben bu yaziyi niye yazdim? Umdum ki belediye baskanlarimizdan biri okur da, belki bazi seyler ögrenir. Belki de
örnek alinacak bir seyler bulunur bu belediye çalismalarinda. Acaba çok mu iyimserim ?
Ilhan Basgöz
Emeritüs profesör,
Indiana Üniversitesi