Kaybettiklerimiz, geride bıraktıklarımız…
Kayıplarımız vardı geçen yıllardan kalma.
Eksik gedik ne varsa giderilmesi gerekirken, ceplerimizi de gönüllerimizi de inceltir olduk günden güne..
Tadı da kalmadı artık o eski bayramların. İki fotoğraf karesinde gösterilen sahte tebessümler bile o kadar net belli ediyor ki kendini..
Yapmacık haller ile görev yerine getirilmiştir dercesine verilmiş aslı gösteriş olan o pozlar.
Gençler bi hal..
Kalan büyüklerimiz de bi çare..
İpin ucunu tutan da kalmamış artık.
Birlik beraberlik gidiyor yavaş yavaş üzerimizden.
Sorumluluklarımız büyüyor derken, aslında sorumsuz hallerimizi büyütür olmuşuz farkında olmadan…
Kaç çocuk sevindi ki bugün ?
Kaç yetimin gözlerine dokunuldu ki ?
Kaç fukara güzel dualarını sıraladı sizlere ?
Ve kaç kez gönül yıktınız da sevap arar oldunuz bu bayramda da ?
Sahi bayram neydi ?
Evvela mermerleri el yapıp öpenlerin kursağında kalanlar nasıl karşılamalıydı bayram sabahlarını ?
İyi niyetten yoksun olan o görselliklerinize değinmiyorum bile.
Nasılsa gösterdiklerinizle uğurlanırsınız sizler de gün gelir…
Peki
Kimlerin sevinciydi şimdi bunlar?
Ya da kimlerin hüznüydü?
Mermerleri el yapıp öpüp koklayanların mı ?
Yoksa curcur cemaat partilerle kutlayanların mı ?
Sahi neydi bayram ?
Hangi asırdan nasıl gelmişti günümüze?
Bir buruk bayram daha bırakıyoruz
Göze sokmadan, incitmeden, kırmadan, kırıkların da bir nebze olsun onarılacağı, gönüllerin alınacağı bir bayram…
Ne güzel demiş Mevlana …
Asalet boyda değil, soydadır..
İncelik belde değil, dildedir..
Doğruluk sözde değil, özdedir…
Ve güzellik yüzde değil, yürektedir…
Güzel yüreklere denk gelip
Her günümüzün bayram olması ümidiyle efendim …