İBRAHİM HAKAN GÜN

Tarih: 21.02.2022 08:30

Türkiye de İklim değişikliğine karşı Tarımda sürdürülebilirlik.

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’de tarim, hem ekonomik hem de sosyal olarak önemli bir sektördür. Bununla beraber, üstü açik büyük bir fabrika olan tarim sektörü basta olmak üzere narin ekosistemler, küresel iklim degisikligine karsi büyük ölçüde savunmasizdir. Bu nedenle Türkiye’de,  gelecege dair tüm tarim faaliyetleri ve planlarinda iklim sartlari bilgisi önemli bir yer tutmaktadir. Iklim Servisleri Küresel Çerçevesine (GFCS) göre tarim ve gida güvencesi öncelikli sektörler arasindadir.

Diger taraftan “yoksullugun olmamasi” ve “sifir açlik” Birlesmis Milletler Sürdürülebilir Kalkinma Hedeflerinin (SDGS) ilk ikisini olusturmaktadir. Atmosferik karbondioksitteki artis ve bitki büyüme mevsiminin uzamasi olumlu, fakat iklim degisikliginin neden oldugu sicaklik artislari, yagis miktarinda ve rejimindeki degisim, asiri hava olaylarinin artan sikligi ve siddeti küresel tarimsal faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir. Tarim sistemi, günümüzde artan gida ve yenilenebilir enerji taleplerine yanit vermek için zaten zorlanmaktadir. Degisen iklim, su kitligi, kirlilik, erozyon ve toprak bozunumu gibi hem gida güvenligini hem de gida güvencesini tehdit etmenin ötesinde kaynak sorunlarina da neden olmaktadir. Siddetli hava olaylarinin Türkiye’de tarimsal üretime etkileri önemli miktarda ve olumsuz yönde giderek artmaktadir. Önümüzdeki yillarda bu etkilerin küresel iklim degisikligi ile daha da artacagi ve güvenli gidaya ulasma imkanlarinin da azalacagi öngörülmektedir.

T.C. Gida, Tarim ve Hayvancilik Bakanligi, havza bazinda desteklenmesi gereken ürünleri belirlemek için Türkiye’de Tarimsal Üretim Havzalarini tespit ederken geçmis yillara ait iklim verilerini de kullanmistir. Bilindigi gibi tarimsal üretim havzalarinin varligi ve bu havzalarda tesvik verilen ürünlerin türleri, su anki havzalarin sinirlari, havzalardaki toprak ve arazi siniflandirmasi gibi özellikler büyük ölçüde küresel iklim degisikligi ile birlikte zamanla degisime ugramaktadir. Diger bir deyisle, Türkiye’de sürdürülebilir tarim için gelecege yönelik tarim politikalarinin belirlenmesi asamasinda mutlaka küresel iklim degisikligi projeksiyonlarinin hem tarim üretim havzalarini belirlenmesinde hem de uygun ürün seçiminde ve desteklenmesinde dikkate alinmasi gerekmektedir.

IPCC Raporlarina göre de, iklim degisikliginden en fazla etkilenen bir cografyada yer alan Türkiye’de, tarimda daha iyi politikalar ve stratejileri formüle etmek için iklim degisikliginin karakteristikleri çok iyi sekilde anlasilmalidir. Örnegin yagislarin yetersizligi, tarim ve su kaynaklarini sinirlayici en önemli faktör olarak bilinir. Sürdürülebilir gida üretimi ve su kaynaklarini arttirmak için gerekli politika ve stratejiler ancak bu parametrenin özellikleri ve gelecekteki durumu en iyi sekilde bilinerek kurulabilir. Orman ve Su Isleri Bakanligi, Su Yönetimi Genel Müdürlügü tarafindan yaptirilan “Iklim Degisiminin Su Kaynaklarina Etkisi Projesi” kapsaminda üretilen Iklim Degisimi Raporu’nda belirtildigi üzere, küresel iklim modellerinin farkli emisyon senaryolarina dayali simülasyonlarinin bölgesel iklim modeli kullanilarak ölçek küçültülmesi ile elde edilen bulgularina göre 2015-2100 projeksiyon döneminde ülkemizin hava sicakliklarinda beklenen degisimler kisaca söyledir:

• Türkiye üzerinde mevsimlik ve yillik ortalama hava sicakliklari RCP4.5 senaryosuna göre 2-3.5 °C ve RCP8.5 senaryosuna göre 4-6 °C araliginda önemli ölçüde artacak ve 2100 yili sonuna dogru uç degerler siddetlenecek,

• Günün en yüksek ve en düsük hava sicakliklarinda en yüksek sicaklik artislari Türkiye’nin güneydogusu ve Akdeniz boyunca (diger bölgelere göre artis 1-2 °C daha fazla olacak sekilde) meydana gelecek,

• Güneydogu, Akdeniz ve Ege bölgelerinde hava sicakligi artisi en fazla yaz aylarinda yasanacak ve 2100’lere dogru, 4-7 °C’lik artislar gözlenebilecek,

• Sicak hava dalgalari, Türkiye’nin güney enlemlerinden kuzeye dogru artis gösterecek. Özellikle 2041 sonrasi Dogu ve Güneydogu Anadolu Bölgeleri’nde sicak hava dalgalarinin hem sikliginda hem de siddetinde artislar gözlenecek. Benzer sekilde tüm senaryolara göre 2015-2100 yillari arasinda;

• Türkiye geneli toplam yagis miktarlarinda Dogu Karadeniz Bölgesi hariç 2050’den itibaren daha belirgin olmak üzere 250-300 mm’ye varan azalmalar öngörülmekte,

• Özellikle Ege ve Akdeniz kiyilarinda, Güneydogu ve Dogu bölgelerindeki yagis miktarlarinda beklenen önemli azalmalar nedeniyle yagis eksikligi öngörülmekte,

• Karadeniz’in dogusunda ise ortalama yagislarda ve asiri yagis olaylarinda artislar nedeniyle yagis fazlaligi beklenmekte,

• Don olaylarinin sikligi azalmakta, kislar daha ilik fakat yazlar daha sicak, kurak, kisa süreli ani yagis ve dolu olaylarinda artis olmakta,

• Türkiye genelinde karla kapli alanlarda ve kar yagisi miktarlarinda da önemli azalmalar olacagi tahmin edilmekte,

• Artan nüfus, iklim degisikligi ve azalan su kaynaklari nedeniyle Türkiye’de kisi basina kullanilabilir su miktarinin ~1.100 m3/yil gibi ciddi su stresi limitleri civarina inmesi beklenmektedir.

Özetle Ege, Orta Anadolu ve Akdeniz’de kis ve ilkbahar yagislari azalirken, hem yaz aylarindaki hava sicakliginin hem de buharlasma-terlemenin artmasi, ayçiçegi, misir gibi yazlik bitkileri ve yonca ekilisinin Orta Anadolu’da hizla artmasi ile birlikte Türkiye genelinde mera alanlarinin azalmasindan dolayi ihtiyaç duyulan sulama suyu miktari bugüne göre yaklasik iki katina çikabilecektir. Sulama yapilsa bile bitkiler çiçeklenme ve tane doldurma döneminde daha yüksek ve asiri sicaklara maruz kalacagi için özellikle yazlik bitkilerin veriminde düsüsler olmasi beklenmektedir. Bu ön çalismada küresel iklim degisikliginin Türkiye’de tarim havzalarindaki yagis, buharlasma ve terleme kombinasyonun (evapotranspirasyon) dengesini nasil etkileyebilecegi ile birlikte yagis ve buharlasma arasindaki farkin büyüme mevsimindeki aylik degisimlerine odaklanilmistir. Bunun için Türkiye’de küresel iklim degisikliginin 2100 yilina kadar, her bir havza için mevcut dönem ve 2015-2039, 2040-2069 ve 2070-2100 gibi gelecekteki üç ayri dönem için, hava sicakligi ve yagista meydana getirebilecegi degisikliklere yönelik projeksiyonlara ait özel bilgiler raporda sunulmus, daha sonra küresel iklim degisikligi modellerinden elde edilen gelecege ait veriler ile donlu günler, bitki yetisme mevsimi ve toprak nemi dengesi analizleri 30 tarim havzasi için yapilmistir. Sonuçlar, yaz ve bahar aylarinda Türkiye’nin büyük bir bölümünün su miktarinin kisitli kalacagini, yagis ve buharlasma-terleme arasindaki dengenin degisecegini göstermektedir. Bununla birlikte, ekosistem hidrolojisine olan en büyük etki, bitki büyüme mevsimi uzunlugunda ve artan büyüme gün derecelerinde olmaktadir. Ve buna bagli olarak bitki örtüsünde degisiklikler meydana gelebilecektir. Ayni zamanda daha kurak geçen dönemler yangin mevsiminin uzamasina neden olacaktir.

Beklenen kar ve yagmur eksiklikleri ile beraber buharlasma-terleme hizinin artmasi su kaynaklarinda ve dolayisi ile tarim ve orman sektörlerinde stresi arttiracaktir. Böylece sicak hava dalgalarindaki hizli artis ve yagistaki azalama ile birlikte iklim projeksiyonlari dönemi baslangici 2015 yilindan itibaren su için rekabet halinde olan turizm, tarim, tekstil ürünleri imalati sektörleri ile içme ve kullanma suyu sektörlerinin etkilenme olasiliklarinin yüksek, hatta çok yüksek seviyelerde olmasi beklenmektedir. Küresel iklim degisikligine ilave olarak havzalardaki bir diger sorun, su ihtiyaci yüksek olan ürünlerin yayginlasmasina ve buna bagli su tüketiminin artmasina neden olan tarim politikalari olabilir. Bölgedeki su ve toprak kisitlarina uygun ürün planlamasi, yesil ve mavi suya olan bagimliligin azaltilip aritilmis kirli (gri) su kullanimin artirilmasi ise her kesimin üzerinde anlastigi çözümlerden biridir. Bununla beraber su sorununun kisa vadede çözümü için çesitli kaynaklardan su tasarrufu, suyun geri kazanimi, yaygin bir sekilde yagmur suyu hasadi yapilmasi ve yenilebilir enerji kaynaklari ile deniz ve tuzlanan sulama suyunun aritilmasi gibi daha yeni, kapsamli ve bütünlesik iklim degisikligine uyum yöntemleri de gelistirilip uygulanmalidir. Küresel iklim degisikligine uyum saglayamayacak ve artik tarimla kalkinamayacak olan bölgeler belirlenip yatirimlar ile baska sektörlere geçirilmelidirler. Havzalarda ve dolayisi ile Türkiye’de tarimsal, sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirligin saglanmasi için mutlaka ve çok gecikmeden, simdiden küresel iklim degisikliginin ciddi bir sekilde dikkate alinmasi ve her bir tarim ürününe yönelik uyum çalismalarinin baslatilmasi gerekmektedir. Bunun için de gündelik, palyatif degil; kisa, orta ve uzun vadeli uygulanacak ciddi bilimsel ve yapisal çözümlere/reformlara acilen ihtiyaç duyulmaktadir. Bütün bunlarin bir sonucu olarak, degisen iklim sartlari ile birlikte havzalardaki su kaynaklari, ürün deseni, tarimsal sulama uygulamalari, su hasadi, aritma, ithalat ve ihracatimizin su ayak izi, vb. hep birlikte gözden geçirilmeli ve suyu paylasan bütün sektörleri içine alacak bütünlesik tarim ve su havza yönetiminin katilimci bir yaklasimla gecikmeden hayata geçirilmesi gerekmektedir. Özetle, büyük ovalarimizin öncelikli su sorununu dogru bir sekilde çözmek, tarimin ve dolayisiyla ülkemizin iklim degisikligine dirençli olmasi için çok önemlidir. Bunun için yenilenebilir enerji projeleri destekli sulama projeleri, sulama alt yapisi ve arazi toplulastirma,  alt yapi, vb. iklim uyum çalismalarinin öncelikle tamamlanmasi gerekmektedir. Bu konunun hayati öneminden dolayi bu ön çalisma, degisik disiplinlerden kurulacak daha kapsamli bir ekip ile bir kaç yilda bir yenilenerek sürekli olarak gelistirilmeli ve güncellenmelidir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —