TURGAY GÜVEN

Tarih: 12.05.2022 08:30

ELENA’DAN MEKTUP VAR

Facebook Twitter Linked-in

“Elena  sana  mektup yazmis!”

Birkaç ay kadar  oluyor, her zamanki  gibi  ögle yemeginden sonraki  geleneksel  eczane- çarsi-Hanbogazi  güzergahi  üzerindeki   yürüyüsümden  eczaneye yeni  dönmüsüm. Eczaneden içeri  girer  girmez, bir sürpriz  gelisme. Bizim Hanim  hem gülüyor, hem de  elinde   yeni gelmis  bir zarfi salliyor.  

Birden  durakliyorum  ve  muzipçe, yüzümde  tereddütlü  bir  ifadeyle, “Hayirdir  insallah, hangisi, ne oldu  acaba?”  diyorum. Umursamaz bir  ifadeyle , ‘alda  oku’  dercesine,  mektubu  önüme  atiyor, dönüp  isini  yapmaya  devam  ediyor. Ya zaten, bu saatten  sonra   bizden bir sey  çikmayacagini  o da  biliyor da,  benimle  kafa  yapiyor. Elemanlarda  ayni  tavirda, gülümsüyorlar.  ‘Yok hocam  yok,  bir sey yok, merak etmeyin!’   demekteler de, ‘yok, yok ama bir sey  var,  ama  ne var?’                                                                                                               Elbetteki   mektup açilmis  ve de  okunmus. Bende  okuyorum . Mektubun bir  kopyasini da,  imla  hatalari da  dahil, son derece kötü bir el yazisi ile , ancak  yine de  kibarca  ve  saygiyla yazilmis  olan  aslina  sadik  kalmak üzere,  sizlere    sunuyorum. 

“Sayin  Turgay  Güven!”

Merhaba, benim adim  Elena, sizinle  tanismiyoruz. Ben Samsun’da  yasiyorum. Bu zorlu pandemi  kosullarinda  çalismaya  devam ediyorsunuz, bu sayede  bir çok  kisi gerekli  tibbi  bakimi  almaya devam  edebiliyor. Bu mektubu, çalismaniza  olan minnettarligimi  ifade etmek  için yazmaya  karar verdim. Ben de size destek olmak ve sizinle   iyi bir  haber paylasmak  istiyorum. Bir çok kisi, bir çok  dinin ögrettigi  gibi, ölümden sonra  sonsuza  kadar  cehennemde  aci çekmekten  korkar. Turgay  Bey,  siz ne düsünüyorsunuz :  kötülerin sonsuza dek  azap  çekmesi, Tanri’nin kisiligiyle  bagdasir mi?  Bir  Yehova’nin Sahidi  olarak Kutsal  yazilari bulunan bir fikir, bu sorularda bana  ve  dünya çapinda  milyonlarca insana  ümidimizi  korumak  için yardimci oluyor.  Orada  söyle  yaziyor.

 “(Sapkin Yahudiler)  Ogularini  ve  kizlarini ateste  yakmak üzere Hinnomoglu   Vadisinde ki      Tofet’te  yüksek  yerler  yaptilar. Ben böyle  bir sey emretmedim, yüregimden  bile  geçirmedim.” (Yeremya  7:31) . Tanri böyle  bir seyi asla  yüreginden geçirmediyse, bundan  çok  daha  kapsamli bir iskenceyi de  süphesiz  düsünmez ve yapmaz. Turgay Bey, belki  bir sorunuz  var: Bir  insanin  ölümünden sonra ne  olur? Arzu ederseniz bu sorunun  Kutsal  Kitaba dayali  cevabini da  sizinle  paylasmaktan memnuniyet  duyarim. Turgay  Bey bana  bir e-posta yazabilirsiniz. Saygilarimla, Elena.”  Adres filanda  veriyor.

Bastan söyleyeyim.  Konu  beni   çok  ilgilendirmiyor. Olay   öyle  çok gizli sakli, yasa disi   bir seyde  degil. Bildigim  kadariyla  Samsun’da   bir  kiliseleri var. Samsun’a  her gittigimde  görüyorum, Atakum’da  OMÜ yolunda  bir binada  tabelasi var. 

Gerek  üniversite  yasamim    ve  gerekse  daha sonraki  sosyal  hareketliligim  sirasinda  sik  sik  rastlayip  alisik  oldugum  bir  propaganda. Elena’nin kim oldugu  vs.   seyler  üzerinde  durmayacagim. Sahte bir  isim veya  baska bir   seyde  olabilir. Her neyse, mektubun  en   önemli  tarafi, Allah razi olsun, Elena Hanim’in  ‘sizinle  tanismiyoruz’  demis  olmasi, ,  masumiyetim  ortaya   çikiyor. Ayrica,  açik  istihbarat  bir cevapta  yazmayi  düsünüyorum  ve mektubu, ileriki günlerdeki yazilarimin  birinde   degerlendirmek ve  kullanmak   üzere, stok yaptigim ‘degisik  bilgiler  veri  kaynaklari’  arasina  yerlestiriyorum. Zaten  verilecek  cevabimin da  çok  acelesi  yok. Dinler ve  inançlar   arasi  ileri  geri münasebetler, tanisma  ve  tartisma, teblig  ve  inkar  isleri,  tanrilara-Tanri’ya  ve Allah’a inanislarin  basladigi  10  bin  yildan  beri  var. Bu islere,  bu günlere  kadar,  hiç kimse kesin  bir  çare bulamamis, herkes bildigi gibi sürmüs, gitmis.

Kisaca  bir açiklama yapmak istiyorum.  Çok dindar  olmasa da,   dine karsida     olmayan  bir  aile içinde büyüdüm. Dinimizi  bilirim,  dini inanis, ibadet ve gerekleri az veya  çok, yaparim,  yapmaya  çalisirim.  Dinimiz  ve diger dinler  hakkinda  bilgilerim fena  degildir. Elena  Hanim’in söyleyecegi  seylerin çogunu da zaten biliyorum.                                                                                            Ilk üç kitap olan,  Tevrat ve Zebur ( Eski Ahit) ile   Incil ( Yeni Ahit) den olusan  Kitabi  Mukaddes’i de, son kitap,  bizim kitabimiz  Kuran-i Kerim’ in mealini de  zaten  bastan sona  iki kere okudum,   son yillarda üçüncü  fasila  basladim. Hiçbir zaman, agzimdan   Peygamberler   ve Dinler hakkinda  ileri geri, abuk  sabuk sözler  çikmamistir.  Diyecegim  veya elestirecegim bir  sey varsa,  lisani  münasip  ile  anlatir, açiklarim.

Baba-Tanri,  Ogul-Isa  ve  Kutsal  Ruh-Ruhul Kudüs (üçleme- teslis )  karsiti  bir inanca  sahip olan,  diger birçok kadim  dinsel gelenekleri  kabul etmeyip, sadece Kutsal Kitap’i-Incil’i  imanin temeli  olarak ele  alan, Isa  Mesih’in Yargi Günü’nden önce dünyaya dönüp, bu dünyada bir krallik kuracagi ve bu kralligin 1000 yil sürecegini  savunan  inancina- Bin yilciliga  ve  evrensel  kurtulusun  baslayacagi  yenilenmecilige - restorasyonculuga  inanan,   Hristiyanligin  19.yüzyilda  Amerika’da  ortaya  çikan  bir kolu olan Yahova  Sahitleri’nin  üyesi   oldugunu  belirten  Elena Hanim, o günlerde  haylice  yaygin  pandemi  sartlarinda  çalisan  biz  saglikçilara olan minnetini  belirttikten sonra, her nedense,   günahlarimin  çok ve  öldükten  sonra  cehennemde  yanma  ihtimalinin de  oldukça  yüksek  oldugunu  düsünerek,   bana yazmaya  karar  vermis.

Hemen ölmeye  pek  niyetim  olmadigi  gibi, öyle  cehennemlik olacak  kadar   büyükçe  bir günahim  oldugunu da  sanmiyorum. Hristiyanlar,  Hz. Isa’dan çok yüzyillar sonra  ortaya çikan bir  inanisla, bir  günah  yüzünden  Cennetten  kovulan  Adem ile Havva örnegi,  her insanin  bir yigin günahla dünyaya  geldiklerini  ve  ömürleri boyunca  sürekli  iyilik yaparak,  diger insanlara  sevgi göstererek,  yillar içinde  bu günahlarindan temizlenerek,  cehennemde yanmaktan  kurtulabileceklerine  inanmaktadirlar ki,   Elena  hanim  da  benim  pandemi    sartlarinda  insanlara  saglik  destegi vererek, epey  iyilik  biriktirdigimi, bu  sekilde günahlarimdan  ve  cehennemde  yanma riskimden kurtulmus olacagimi  haber  vermekte, müjdelemekte (!?) ve kendi inandigi  Tanri’nin  yüreginin  de bunu  arzuladigini  söyleyerek,  sempatimi  kazanmaya  çalismakta.

Biz  Müslümanlarin  bu konuda   takildigimiz  noktalardan biride  Tanri’nin  bir insan, yaratilmis  bir  canli  varlik gibi  ifadelerle  anlatilmaya  çalisilmasidir.  Örnegin, Tanri’nin  yüregi  olmaz ki,  merhameti olabilir, merhamet  soyut yani, manevidir,  yürek  maddidir,  olursa,  kanli, canli  yaratilmis bir  varliga  ait olur. Biz, bu  tür hallerde,  ‘gönül’ kavramini kullaniriz. Elena Hanim’i   burada  bu yöne  yönelten, Müslümanlarin  hiçbir  zaman  kabul etmedigi, Hristiyanligin ilk zamanlarinda olmayip, daha sonralari ortaya  atilan ve Hristiyanlarin   büyük bir  kisminin  kabul  ettigi,  Hz. Isa’nin, Tanri’nin    özel bir mucize  ile  dünyaya gelmis, insan vasfinda bir  oglu oldugu kavramidir ki,  zaten, Hristiyanlarla  Müslümanlar arasindaki  en önemli  anlasmazlik  konusu da budur.

Elena’ya  cevap.  Ben bu yaziyi,  sadece,  halkimizi  aydinlatmak için  yazdim. Mutlaka,  bu tür mektuplar bir çok kisiye  yazilmis  ve  yazilmaktadir.   Hristiyan Misyoner  Kuruluslari,  günümüzde  çok yaygin bir taraftar  bulan,  Dinler  Arasi  Diyalog  kavramini  kullanarak  ve  bazi  çikar ve umutlar da  göstererek,   Müslüman Dünyasi’ni,  özellikle  egitimli olup ve  dinine karsi  birtakim tereddütleri  olacagini  düsündükleri  kisileri, yogun bir   bildiri-Teblig!  bombardimanina  tutmaktadirlar.  Dindar filan olmasa  bile, dini hakkinda  zaman  zaman elestirileri  olsa  bile,  bir  Müslüman,  hiçbir zaman,  bu  tür  düsüncelere uyup da     dininden, imanindan   dönmez, çünkü  bizim  dinimiz,   su andaki  dünya din ve inançlari  arasinda,  en sonuncusu,  en iyisi ve en üstünüdür. Üstünlügü, Tanri  kavramina  getirdigi en yüksek-yüce  degerdedir. Ben öyle  düsünüyorum ve ayrintilarini da  bir gün  yazarim. Resulallah Efendimiz  Hazreti Muhammed’in  engin  sefaati üzerinize  olsun. Saygilarimla.  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —