“Elena sana mektup yazmis!”
Birkaç ay kadar oluyor, her zamanki gibi ögle yemeginden sonraki geleneksel eczane- çarsi-Hanbogazi güzergahi üzerindeki yürüyüsümden eczaneye yeni dönmüsüm. Eczaneden içeri girer girmez, bir sürpriz gelisme. Bizim Hanim hem gülüyor, hem de elinde yeni gelmis bir zarfi salliyor.
Birden durakliyorum ve muzipçe, yüzümde tereddütlü bir ifadeyle, “Hayirdir insallah, hangisi, ne oldu acaba?” diyorum. Umursamaz bir ifadeyle , ‘alda oku’ dercesine, mektubu önüme atiyor, dönüp isini yapmaya devam ediyor. Ya zaten, bu saatten sonra bizden bir sey çikmayacagini o da biliyor da, benimle kafa yapiyor. Elemanlarda ayni tavirda, gülümsüyorlar. ‘Yok hocam yok, bir sey yok, merak etmeyin!’ demekteler de, ‘yok, yok ama bir sey var, ama ne var?’ Elbetteki mektup açilmis ve de okunmus. Bende okuyorum . Mektubun bir kopyasini da, imla hatalari da dahil, son derece kötü bir el yazisi ile , ancak yine de kibarca ve saygiyla yazilmis olan aslina sadik kalmak üzere, sizlere sunuyorum.
“Sayin Turgay Güven!”
Merhaba, benim adim Elena, sizinle tanismiyoruz. Ben Samsun’da yasiyorum. Bu zorlu pandemi kosullarinda çalismaya devam ediyorsunuz, bu sayede bir çok kisi gerekli tibbi bakimi almaya devam edebiliyor. Bu mektubu, çalismaniza olan minnettarligimi ifade etmek için yazmaya karar verdim. Ben de size destek olmak ve sizinle iyi bir haber paylasmak istiyorum. Bir çok kisi, bir çok dinin ögrettigi gibi, ölümden sonra sonsuza kadar cehennemde aci çekmekten korkar. Turgay Bey, siz ne düsünüyorsunuz : kötülerin sonsuza dek azap çekmesi, Tanri’nin kisiligiyle bagdasir mi? Bir Yehova’nin Sahidi olarak Kutsal yazilari bulunan bir fikir, bu sorularda bana ve dünya çapinda milyonlarca insana ümidimizi korumak için yardimci oluyor. Orada söyle yaziyor.
“(Sapkin Yahudiler) Ogularini ve kizlarini ateste yakmak üzere Hinnomoglu Vadisinde ki Tofet’te yüksek yerler yaptilar. Ben böyle bir sey emretmedim, yüregimden bile geçirmedim.” (Yeremya 7:31) . Tanri böyle bir seyi asla yüreginden geçirmediyse, bundan çok daha kapsamli bir iskenceyi de süphesiz düsünmez ve yapmaz. Turgay Bey, belki bir sorunuz var: Bir insanin ölümünden sonra ne olur? Arzu ederseniz bu sorunun Kutsal Kitaba dayali cevabini da sizinle paylasmaktan memnuniyet duyarim. Turgay Bey bana bir e-posta yazabilirsiniz. Saygilarimla, Elena.” Adres filanda veriyor.
Bastan söyleyeyim. Konu beni çok ilgilendirmiyor. Olay öyle çok gizli sakli, yasa disi bir seyde degil. Bildigim kadariyla Samsun’da bir kiliseleri var. Samsun’a her gittigimde görüyorum, Atakum’da OMÜ yolunda bir binada tabelasi var.
Gerek üniversite yasamim ve gerekse daha sonraki sosyal hareketliligim sirasinda sik sik rastlayip alisik oldugum bir propaganda. Elena’nin kim oldugu vs. seyler üzerinde durmayacagim. Sahte bir isim veya baska bir seyde olabilir. Her neyse, mektubun en önemli tarafi, Allah razi olsun, Elena Hanim’in ‘sizinle tanismiyoruz’ demis olmasi, , masumiyetim ortaya çikiyor. Ayrica, açik istihbarat bir cevapta yazmayi düsünüyorum ve mektubu, ileriki günlerdeki yazilarimin birinde degerlendirmek ve kullanmak üzere, stok yaptigim ‘degisik bilgiler veri kaynaklari’ arasina yerlestiriyorum. Zaten verilecek cevabimin da çok acelesi yok. Dinler ve inançlar arasi ileri geri münasebetler, tanisma ve tartisma, teblig ve inkar isleri, tanrilara-Tanri’ya ve Allah’a inanislarin basladigi 10 bin yildan beri var. Bu islere, bu günlere kadar, hiç kimse kesin bir çare bulamamis, herkes bildigi gibi sürmüs, gitmis.
Kisaca bir açiklama yapmak istiyorum. Çok dindar olmasa da, dine karsida olmayan bir aile içinde büyüdüm. Dinimizi bilirim, dini inanis, ibadet ve gerekleri az veya çok, yaparim, yapmaya çalisirim. Dinimiz ve diger dinler hakkinda bilgilerim fena degildir. Elena Hanim’in söyleyecegi seylerin çogunu da zaten biliyorum. Ilk üç kitap olan, Tevrat ve Zebur ( Eski Ahit) ile Incil ( Yeni Ahit) den olusan Kitabi Mukaddes’i de, son kitap, bizim kitabimiz Kuran-i Kerim’ in mealini de zaten bastan sona iki kere okudum, son yillarda üçüncü fasila basladim. Hiçbir zaman, agzimdan Peygamberler ve Dinler hakkinda ileri geri, abuk sabuk sözler çikmamistir. Diyecegim veya elestirecegim bir sey varsa, lisani münasip ile anlatir, açiklarim.
Baba-Tanri, Ogul-Isa ve Kutsal Ruh-Ruhul Kudüs (üçleme- teslis ) karsiti bir inanca sahip olan, diger birçok kadim dinsel gelenekleri kabul etmeyip, sadece Kutsal Kitap’i-Incil’i imanin temeli olarak ele alan, Isa Mesih’in Yargi Günü’nden önce dünyaya dönüp, bu dünyada bir krallik kuracagi ve bu kralligin 1000 yil sürecegini savunan inancina- Bin yilciliga ve evrensel kurtulusun baslayacagi yenilenmecilige - restorasyonculuga inanan, Hristiyanligin 19.yüzyilda Amerika’da ortaya çikan bir kolu olan Yahova Sahitleri’nin üyesi oldugunu belirten Elena Hanim, o günlerde haylice yaygin pandemi sartlarinda çalisan biz saglikçilara olan minnetini belirttikten sonra, her nedense, günahlarimin çok ve öldükten sonra cehennemde yanma ihtimalinin de oldukça yüksek oldugunu düsünerek, bana yazmaya karar vermis.
Hemen ölmeye pek niyetim olmadigi gibi, öyle cehennemlik olacak kadar büyükçe bir günahim oldugunu da sanmiyorum. Hristiyanlar, Hz. Isa’dan çok yüzyillar sonra ortaya çikan bir inanisla, bir günah yüzünden Cennetten kovulan Adem ile Havva örnegi, her insanin bir yigin günahla dünyaya geldiklerini ve ömürleri boyunca sürekli iyilik yaparak, diger insanlara sevgi göstererek, yillar içinde bu günahlarindan temizlenerek, cehennemde yanmaktan kurtulabileceklerine inanmaktadirlar ki, Elena hanim da benim pandemi sartlarinda insanlara saglik destegi vererek, epey iyilik biriktirdigimi, bu sekilde günahlarimdan ve cehennemde yanma riskimden kurtulmus olacagimi haber vermekte, müjdelemekte (!?) ve kendi inandigi Tanri’nin yüreginin de bunu arzuladigini söyleyerek, sempatimi kazanmaya çalismakta.
Biz Müslümanlarin bu konuda takildigimiz noktalardan biride Tanri’nin bir insan, yaratilmis bir canli varlik gibi ifadelerle anlatilmaya çalisilmasidir. Örnegin, Tanri’nin yüregi olmaz ki, merhameti olabilir, merhamet soyut yani, manevidir, yürek maddidir, olursa, kanli, canli yaratilmis bir varliga ait olur. Biz, bu tür hallerde, ‘gönül’ kavramini kullaniriz. Elena Hanim’i burada bu yöne yönelten, Müslümanlarin hiçbir zaman kabul etmedigi, Hristiyanligin ilk zamanlarinda olmayip, daha sonralari ortaya atilan ve Hristiyanlarin büyük bir kisminin kabul ettigi, Hz. Isa’nin, Tanri’nin özel bir mucize ile dünyaya gelmis, insan vasfinda bir oglu oldugu kavramidir ki, zaten, Hristiyanlarla Müslümanlar arasindaki en önemli anlasmazlik konusu da budur.
Elena’ya cevap. Ben bu yaziyi, sadece, halkimizi aydinlatmak için yazdim. Mutlaka, bu tür mektuplar bir çok kisiye yazilmis ve yazilmaktadir. Hristiyan Misyoner Kuruluslari, günümüzde çok yaygin bir taraftar bulan, Dinler Arasi Diyalog kavramini kullanarak ve bazi çikar ve umutlar da göstererek, Müslüman Dünyasi’ni, özellikle egitimli olup ve dinine karsi birtakim tereddütleri olacagini düsündükleri kisileri, yogun bir bildiri-Teblig! bombardimanina tutmaktadirlar. Dindar filan olmasa bile, dini hakkinda zaman zaman elestirileri olsa bile, bir Müslüman, hiçbir zaman, bu tür düsüncelere uyup da dininden, imanindan dönmez, çünkü bizim dinimiz, su andaki dünya din ve inançlari arasinda, en sonuncusu, en iyisi ve en üstünüdür. Üstünlügü, Tanri kavramina getirdigi en yüksek-yüce degerdedir. Ben öyle düsünüyorum ve ayrintilarini da bir gün yazarim. Resulallah Efendimiz Hazreti Muhammed’in engin sefaati üzerinize olsun. Saygilarimla.