TURGAY GÜVEN


Prof. Dr. Türkan Saylan. İstanbul Cüzzam Hastanesi ve Fedakâr Hekimlik Kavramı.


Tip Fakültesi’ndeki okul yillarimdan bir hatira. Sene 1983. Cerrahpasa Tip Fakültesi 3. Siniftayim. O yil Mikrobiyoloji Dersi var. Dönem sonuna dogruydu.  Sanirim Mart-Nisan aylariydi. Sinifta dediler ki, “ Türkan Saylan Hoca’nin Lepra-Cüzzam Hastanesi’ne yari egitim, bir seyler görme-ögrenme, yarida, gezip tozma- bos vakit geçirme amaçli bir gezi yapilacak,  gelmek isteyen var mi? Araba hazir.”  Bende katildim. 20-30 kisi gittik. Istanbul-Bakirköy’de bahçeli ufak bir bina.  Türkan Hoca yoktu. Bizi birkaç hemsire hanim karsiladilar, binayi ve hasta odalarini gezdirdiler.

“Medet! Medet! ( imdat)… ”Hatirladigim kadariyla hastalarin hepsi,  dogu ve güneydogunun en ücra yerlerinden toplanmisti ve büyük çogunlugu kadinlardi. Kidemli bir hemsire sürekli bilgi veriyor ve uygulamalar sirasinda neler yaptiklarini anlatiyordu. Dogunun, Van-Ercis basta,  en ücra yerlerine kadar gitmisler,  ‘ genel saglik taramalari’ adi altinda agirlikli olarak Lepra-cüzzam aramasi yapmislar,  hastalari, özellikle kadin ve çocuk hastalari,  genelde hapsedildikleri evlerin, mahzen, arka oda, ahir vb. gibi yerlerinde arayip bulmuslar, yillardan beri yasadiklari o mekanlarda,  ayaklarinda zincir,  kapilarinda kilit, o güne kadar gün günes yüzü görmemis, kendisine çok az iyi davranilmis,  önüne konulani yemis, beni buradan çikartin bile dememis,  diyememis insanlar. Kendi iç dünyalarinin ne halde oldugunu da her halde tahmin ediyorsunuzdur. Çogunlukla aç susuz yasamis, bir deri bir  kemik kalmis, o halleriyle de olsa,  etraftan  duyduklariyla, onlarin-disardan  gelenlerin,   kurtarici-saglikçi  olduklarini  anlayan kadinlarin, hemsirelerin ellerine  sarilip, “Medet!, Medet!  ( Imdat)  haykirislari arasinda,   kilitlerini kirip zincirlerini çözmüsler, evlerden çikarmislar, arabalarina bindirip, yasal islemlerle hastaneye getirmislerdi. Bir ara hemsirelerden birine, “ Bu hastalarla temas etmekten korkmadiniz mi? Biliyorsunuz, bir bulastimi kurtulmak çok zor oluyor.” Dedim. “ Biz severek yapiyorduk, gönüllü gelmistik,  ayrica Türkan Hoca’mizda bizimle beraber,  o mahzenlere giriyordu.” Dediler. Daha ne diyeyim.  Sonraki uzun hekimlik yillarim boyunca hep düsünmüsümdür.  Ben bile böyle bir riskli fedakarlik girdabina kolay kolay girmek istemezdim. Hele personelimi hiç sokmak istemezdim.  Fedakar hekimlik-saglikçilik çok çok ayri ve özel bir seydi.

Lepra  tedavisi,  çok  uzun yillar  süren bir  hastalikti.  Gördügümüz kadariyla  kadinlara    orada iyi  bir bakim  ve tedavi  yapilmisti. Iyilesenler, yine  resmi kanallar  aciligiyla,  her  türlü tedbir  ve teminat  alinarak, ailelerine teslim ediliyordu.

Birazda  Istanbul  Lepra  Hastanesi’nden söz  edelim. Hastanenin kurulusu yaklasik bir yüzyil  kadar  eskiye,  yüz binlerce  sürgün ve göçmenin,   Osmanli’nin- ülkenin  her tarafindan  Istanbul’a gelerek,  kenar  köselerde izbelik, harabeliklerde yasadiklari,  1900’ lü yillarin baslarina ve  Mütareke  yillarina dayanmaktadir.  Göçmenler arasinda her çesit  hastaligin  yaninda cüzzamda  yaygindir ve  bunlarin diger  hastalardan ayrilmasi-karantinaya  alinmasi  gerekmektedir.  O devirlerde  baslatilan çalismalar, Cumhuriyet  Hükümeti ile   gelismis, ilk Lepra  hastanesi  1927 yilinda Bakirköy Akil Hastanesine  bagli olarak kurulmus, daha sonralari  özellikle Ingiliz Hükümeti’nin de destegiyle Cüzzamin yaygin oldugu,  Suriye ve  Misir’da   Lepra üzerine  egitimli  Mikrobiyolog doktorlar  ve  yardimci  saglik  pesonelide  yetistirilerek,  Uzman  Dr. Bakteriyolog  Neset  Halil Bey’in  baskanliginda yurdun birçok  yerinde  yapilan taramalarla  getirilen hastalar  burada  tedavi edilmistir. 1976  yilinda burada  göreve atanan   Prof Dr. Türkan  Saylan’in  girisimiyle  Cüzzamla  Savas Dernegi  kurulur ve   kazanilan  bagislarla 1978 yilinda Istanbul Üniversitesi Lepra  Arastirma ve Uygulama  Merkezi, daha sonrada  Lepra  Rehabilitasyon Merkezi’de  ilave edilerek Lepra Deri ve Zührevi  Hastaliklar  Hastanesi  açilir.  80’li yillardan  itibaren Türkan  Saylan’in öncülügünde  yurt çapinda  baslatilan  tarama  çalismalariyla tesbit ve tedavi  edilen hasta  sayilari  birkaç binleri  asmis,  zaman içerisinde   daha da  artan hekim ve personel  kadrolariyla günümüze  kadar gelmistir.

Elbetteki  bu konuda  efsanelesen  Prof. Dr. Türkan Saylan’ida  anmadan geçemeyiz.13  Aralik  1935  Istanbul  dogumlu olan, Türkan Hocahanim,  baba Türk-anne Isviçreli  bir ailenin  besinci  çocugudur. Kandilli Ilkokulu ve  Kandilli Kiz Lisesi’nden sonra 1963  yilinda  Istanbul Tip Fakültesi’ni bitirir.1968  Yilinda  Uzman olarak I.Ü.Tip Fakültesinde  göreve baslar. Ingiltere  ve Fransa’da  çalismalar yapar.1972 yilinda  Doçent,  1977 yilinda Prof. olur. I.Ü.Dermatoloji A.B.D. kürsü baskanligi ve  daha sonrada buraya  bagli  olarak Lepra  Arastirma  ve Uygulama  Merkezi Müdürlügü  yapar.13 Aralik 2002  tarihinde  emekli  olur.

Türkan  Saylan  hocamizin basarili  çalismalarla  dolu  bir kariyer  ve sosyal  girisimcilik  çizgisi  vardir. Cüzzamla  Savas Dernegi ve  Vakfini  kurmus, Lepra Hastanesini  daha aktif  hale  getirmistir.1981-2002  yillari arasinda Lepra  Hastanesi’nin  gönüllü  Bashekimligini  yapmistir. Çalismalarindan dolayi  kendisine  1986  yilinda  Hindistan’da Uluslar arasi Gandhi  Ödülü  verilmistir. 2006 yilina kadar Dünya  Saglik  Örgütü’nün Lepra  danismanligini  yapmistir.  I.Ü. Kadin Sorunlari  Arastirma  ve  Uygulama Merkezi’nin, Avrupa  Dermapatoloji Laboratuvari   ile Behçet Hastaligi  ve Cinsel Iliskiyle  Bulasan Hastaliklar Poliklinikleri’nin  kurulmasinda görev almistir. Avrupa  Dermato Veneroloji Akademisi’nin ve Uluslar arasi  Lepra Dernegi’nin üyesi  olup, Uluslararasi Lepra  Birligi ( ILU) nun  kurucu üyesi  ve  baskan  yardimciligi  yapmistir.

1989 yilinda ,  “Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, gelistirmek, çagdas egitim yoluyla çagdas insan ve çagdas topluma ulasmak" amaci ile kurulan Çagdas  Yasami  Destekleme  Dernegi’nin  kurucularindan  olup,  uzun bir süre Genel Baskanligini yürütmüstür.                                                                                                    Bu  çalismalari  arasinda,  Sosyal  Hizmetler Danisma Kurulu  Üyeligi, Yükse k Ögretim  Kurulu  üyeligi  ve Basbakanlik  Insan Haklari Danisma Kurulu  üyeligi  gibi  üyeliklerde de  bulunur. Gerek  Cumhurbaskanligi ve gerekse birçok resmi ve  sivil toplum kuruluslari  tarafindan  verilen  Meslek dali olan  Dermatoloji  ile  Atatürk Ilke  ve Devrimleri, Egitim  vb. diger  toplumsal   konularindaki  çalismalari  nedeniyle çok   sayida  ödülleri bulunmaktadir. Dört yüzü  askin  mesleki   bilimsel yayininin  yaninda,  çok  sayida gazete makaleleri, dergi ve kongre   yazilari, seminer  kitaplari  ile  radyo vb. söylesileri  bulunmaktadir.  Hayatini  anlatan  ‘Tek ve Tek Basina; Türkan’  adli  kitap,  TV Dizisi  ve  Film haline  getirilmistir. Ölümü. 18 Mayis 2009. Hatirasina  hürmeten   Istanbul  Maltepe’de  Türkan Saylan Kültür  Merkezi  açilmistir. Yillarca  genel baskanligini  yaptigi  Çagdas Yasami Destekleme Dernegi tarafindan da 2010 yilindan itibaren adina Türkan  Saylan  Sanat ve  Bilim  Ödülleri verilmektedir

Yasaminin  son yillarinda, eski  bir  dostu-ögrencisi  ile  yaptigi  söylesilerini içeren  “Hekim  Olmak. 15’inde  baslayan ve Bir  Ömür  Boyu  Süren Tibbiye  Aski”  adli   kitapta, bir meslek olarak  hekimlik, hekim- hasta  iliskileri, hekim-hekim, hekim-meslek örgütleri, hekim –ilaç  endüstrisi iliskileri, hastaliklari, ailesi ile iliskileri, hekim-saglik  personeli iliskisi, tip etigi  konulari, dogumlari,  sevdigi  siirler, ögretim üyesi  kimligi, YÖK ve YÖK  üyeligi,  vb. gibi  mesleki ve toplumsal konulardaki  tüm  duygu ve  düsüncelerini,  açik   yüreklilikle  ve  nazik bir  dille  anlatir.

Son sözleri  ise,  genç Tibbiyeli  meslekdaslarina   olur. “ Genç  insanlara, hekim olmak, yakamiza tip  rozetini  takip, o koca koca kitaplari  çantaya  koymadan  koltugumuza alip, “ ben  tibbiyeliyim”  der  gibi salinmak, beyaz gömlegi giyince olusan degeri biçilmez duygulari  yasamak, belki de  en  büyük ödül. Ancak,   onlarin bu temiz  beklentilerinin, idealizminin  kirilmamasi,  esirgenmesi  gerekiyor. Hekimlere, bir ömür boyu,  seçtigi  meslekten  pismanlik  duymadan, ayni  sevecenlik ve  ayni  verimle yasayacagi bir  ortam saglanmasi gerekir. Bunun için toplumdaki  degeri,  önemi,  önce kendisince, sonrada her kesimce  anlasilmali,  bilinmelidir. Saglik, hekimlik, bir ekip  isidir. Ekip ruhunun, paylasmanin,  dayanismanin  öneminin daha  baslarda,   genç hekim  adaylarina, iyi  örnekler  ve iyi davranislarla  verilmesi,  içsellesmesinin saglanmasi  gerekir.

Mustafa Kemal Atatürk, “ Beni Türk hekimlerine  emanet ediniz. ” demistir. Kendinizi  iyi  yetistirmek, her seyi bilmek ve  yapabilmek zorundasiniz.

Her seye, her  zorluga, her haksizliga karsin, basi dik, paraya boyun egmemis, özsaygisini  ve  insan  sevgisini  yitirmemis, nerede olsa insanlara  yarar  saglayabilecek,  yaptigi isi  zorluklarina  karsin çok seven bir hekim olarak yasamak,  umarim,   hekimlige, beyaz gömlege  asik  olan  herkese  nasip  olur.”

Saygilarimla.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593