HAKAN KORKMAZ


Ey gidi 80’li yıllar.


Balıkçıların palamut avından dönüp demirledikleri iskele, gerdanlık gibi duran koy, yüzlerce balıkçı teknesine ev sahipliği yapmıştı.

O zaman iskele ayakları tamamen denizin içindeydi.

Koy, bu denli dolmamıştı.

Park olarak bilinen çay bahçesinin kayalıklarını, dalgalar dövüyordu.

Hiç unutmam, metal dört ayaklı masalarda oturur. Bazen paslı kısımlar elimizi keserdi.

O yıllardaki ismiyle Park Çay Bahçesi ve Park Restoran bir bütünlük içinde hizmet verir, denizle birleşen kısımda Ünye’ye gelen misafirler ve yerel halk, masaların arasından geçerek kendine uygun bir yerde oturur çayını içerdi.

Çok günler Park Restoran’ın önünde bulunan havuzun, gelen dalgalarla duvarlarının yıkıldığını bilirim.

İskele’nin yapıldığı yıllardaki korkulukları heybetli ve güven veren bir görüntüye sahipti.

Köprü babalarına bağlanan balıkçı tekneleri, Ünye’ye güzel bir görüntü sunardı.

İskeleden Ünye’yi fon alarak çekilen fotoğraflar, o günkü dokuyu yansıtması açısından önemliydi. Şehir betona esir oldukça doğal güzellik bir nebze olsa bozulsa da asıl kimliğini yitirmedi.

1 Temmuz Kabotaj Bayramı öncesi, iskele (köprü) bembeyaz boyanır, yağlı direk yarışlarında, sona kadar ulaşıp bayrak alarak birinci olanlar, geçmişin bildiğimiz isimleriydi.

İskele girişi hemen sağ kenarda Liman Başkanlığı ve bayramlarda liman başkanın bembeyaz kıyafetiyle seremoniye katılması, ayrı bir keyifti.

Milli bayramlar okulların bando ekiplerinin yarıştığı günlerdi.

Her okulun trampet takımı vardı.

En iyi trampet çalan, uyum içinde yürüyen ve majörün bayrak fırlatarak yaptığı koreografi ile gönüllere taht kuran okullar, 23 Nisan ve 19 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydanı’na öğrencilerle gelir, kendilerine ayrılan bölümde töreni izlerlerdi. 

O dönem Ünye Lisesi trampet takımı, tören geçişine nezaret eder.

Bayramlar heyecan verirdi.

Hatta milli bayramlar öncesi, okulların öğrencilere hazırlattığı gösterilerde, güneşin etkisiyle kıpkırmızı olunan günlerdi. Havanın yağışlı olduğu bayramlar, tüm hazırlıkları berbat eder, emekler için öğrenciler üzülürdü. Stadyumda yapılan gösterilerde bazen tehlikeli anlar yaşanır, ancak bu heyecan bile izlemeye yeterdi.

Avcılar Derneği’nden tutunda birçok STK, tören yürüyüşünde yer alır. İlgiyle takip edilirdi..

Bayramın 1 gün öncesi Ünye Zabıtası, esnafa bayrak asması yönünde hatırlatmalarda bulunur, cadde, kıpkırmızı bayraklarla donatılırdı.

Bir dönem öğle tatili zorunluluğu vardı.

Esnaf dükkânlarını kapatırdı.

Bugün ki Unıport Avm’nin kafe olarak kullanılan yerde, öncesi Kültür Merkezi olarak bilinen alan, yapılmadan önce balıkçılardan oluşur, kimi zaman kocaman, sini boyunda, kalkan balığı tezgâhlardan evlere giderdi.

Ünye Hükümet Konağı’nın önünde dağıtım yapılan dökme kömür, at arabalarıyla evlere gönderilir, fındıkkabuğu ve kömür taşıyan at arabacıları nakliye yapan yegâne unsurlardı. 

Ejder adlı at arabacısı, her daim aranan güçlü kuvvetli biriydi.

Adliye alt katta olduğu için meydanda zaman zaman alınan önlemlerle yargılamalar yapılır, tutuklular cezaevi aracıyla getirildiklerinde meydanda trafik dururdu.

Ünye Hükümet Konağı önünde bulunan Atatürk Büstü, törenlere ev sahipliği yapardı. 

Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan kütüphanede ders çalışırdık. 

Trafik ışıklarının yanı, meydanın hemen girişinde WC vardı. Öğrenciler buraya girerdi.

Ziraat Bankası, tarihi bina gibi duruşuyla, gelen turistlerin “Burası müze mi? Sorularına muhatap olurdu.

Meydan da bulunan hamam çok aktif çalışır, sabahtan akşama dek hizmet verirdi.

Dostlar!

Düşünüyorum da, benim yaşımda epeyce ilerlemiş.

Şehri özetlediğim güzel bir yazı oldu.

Anı olur ve gelecek nesiller de nerede yaşadıklarını bir nebze olsun öğrenirler umarım.

Ünye..

Yaşanası, gezilesi, tarihi dokusuyla memleketim.

 

Kalın sağlıcakla.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593