TURGAY GÜVEN


Homeros ve İlyada Destanı’nın Tarihsel-Kültürel Önemi (3) (Devam)


Gerçek destan, diger bölümleriyle birlikte, baska baska ozanlara ait alti ayri destanin bir paket halinde birlesmesinden meydana gelmistir ve çok daha uzundur. 1. Kibris Destani -Stasinos 2. Ilyada Destani- Homeros 3. Etiyopya Destani-Arktinos 4. Küçük Ilyada Destani-Lerkhes 5. Iliyopersis Destani –Arktinos 6. Nostoi-Odissea-Dönüs Destani-Agias. Anlasildigina göre, o dönemlerde fetih-ticaret için deniz asiri dis ülkelere dogru sefer-yelken açan Yunan’li-Akha’li gemiciler epey maceralar yasamislar. Belki de digerleri, Yunanlilar açisindan Ilyada kadar basarili geçmemis olabilir, Odissea ise zaten  ‘dönüs’ü anlatir.

Homeros, Troya Savasi’ni iki ayri mekân da anlatmaktadir. Üst mekânda, güçlüler-tanrilar- toplumlara ve yasama yön verenler- hazir yeyiciler, basta bas tanri Zeus, karisi tanriça Hera,  Athena,  Afrodit, Apollon ve özellikle savas tanrisi Ares ile diger birçok tanrilarin oturdugu, muhtesem Olympos Dagi-Yüce Dag. Ikide bir içtikleri, bitmez tükenmez yasam özsuyu- nektarin suyu hangi çesmeden geliyor? Belli degil.

Alt mekanda  ise, yasamaya- çesitli  ihtiyaçlarini  kendileri temin etmeye, bunun için mücadele etmeye, bu nedenle zaman zaman kendi irkiyla savasmaya-aci çekmeye  mahküm olan insanogullari-insan kizlari.Görüntüde  tüm muhtesemligiyle  Troya kenti, surlari, savasin yapildigi ova, kiyida  Akha    donanmasi,  karaya çikmis Akha ordusu,  kenti savunan  Troya birlikleri,  atli savas arabalari,  zirhlari ve silahlariyla savasçilar.

Savas ve destan, bu iki mekân arasinda gider, gelir.  Gökte insanlarin kaderini çizen, zaferini veya maglubiyetini yönlendiren yüce tanrilar, altta tanrilarin keyfine veya menfaatine göre yasayan veya yasayamayan, sanslilar veya kara bahtlilar.

Isin ilginç yani, Homeros, on yil süren tüm bu savaslara neden oldugu söylenen, efsanelerdeki hikayelerden, örnegin son derece yakisikli bir genç olan Paris’in tek kisilik jüri-hakem oldugu ve sonunda, Afrodit’i seçmesi sonucu mükafat olarak kendisine Atina’li Hellena’nin takdim edildigi, tanriçalar arasi güzellik yarismasi vb. gibi fantazi seylerden, söz etmemektedir.

Homeros’un ustaca araya sikistirdigi dizelerden görüldügü kadariyla, Troya toplumu,  yönetim sinifi ile çogu egitimli bir kent toplumudur ve bunca kültürüne ve zenginligine ragmen, köle kullanmayan, oturacagi evin yapimindan  hayvanlarin bakimina, evdeki yiyecegi yemegin yapilmasindan, giyecegi  giysilerin dokunmasina,  öykünün genç  ve yakisikli aktörü Paris’in, kaz daglarinda keçi- hayvan otlatmakta oldugu gibi,  bir gün hayvancilikla ugrasirken,  diger bir gün zirhini giyerek savasa katilmasina kadar, her isini  kendi yapan  bir  toplumdur.

Tunç çagini yasamakta ve tarimsal-hayvansal üretim yapan yerlesik bir düzene geçmis olmasina ragmen, Troya’nin gözü pek kahraman savasçisi Hector’un karisina karsi davranislarinda oldugu gibi, kadinin hâkim oldugu Anaerkil düzenden, erkegin hâkim oldugu Ataerkil düzene tam geçmemis, her iki cins arasindaki dengelerin destandaki dizelere dahi yansidigi bir toplumdur. Toplumsal kademeler arasindaki kademeler çok genis degildir. Yunanlilar ise, savasçi baskin erkek agirlikli, kadinlarin ikinci, üçüncü tabaka oldugu, kendi içinde ve disinda yagmaci bir toplumdur.

Her ne kadar bazi kaynaklar, Homeros’un,  çok daha kanli ve vahsice geçmis oldugu tahmin edilen bir savasi, hikâyesinde oldukça yumusatarak ve fazlaca tiksinti yaratmayacak derecede verdigini iddia etseler de, hikayede, vahsetin, o kadar kisa süredeki o kadariyla bile, yeterince agir oldugu da görülmektedir.

Son olarak, Attica-Troya Savasiyla Homeros’tan sonrada, Troya ölmemis, zaman zaman hem dogudan hem de batidan saldirilar isgaller yasamistir. Kenti dogudan gelenler kurmus ve gelistirmis, genellikle batidan gelenler kentin denizler üzerindeki hâkimiyetini kirmak için kenti yakmis, yikmis, ancak, uzun süre tutunamamistir. Her seferinde yine Dogudan gelenler kentin denizler üzerindeki hâkimiyetini yeniden kurmak için, kenti yeniden ayaga kaldirmistir.

Tarihler, kentten sürgün edilen Troya’lilarin nerelere gittiklerinden, hangi yeni medeniyetlerin ateslerini yaktiklarindan pek söz etmezler. Amma, örnegin, efsaneler, Italya’da Roma’yi kuranlarin Troya soyundan geldigini söylemektedir. O nedenle, Roma Imparatorlari, Troya’yi ihya ve kutsal mekân-ata yurt olarak kabul etmislerdir.

Roma Imparatorlugu’nda Hristiyan inanisinin yayilmasiyla, bu kentin bir hükmü kalmamissa da, Troya’nin tarihsel ömrünü bitiren asil sebep, yeniçaglarin jeo-sosyo-stratejik gerçeklerine çok daha uygun bir konumda, Bosphorus-Istanbul Bogazi’nda,  yeni bir sehrin, Konstantinopolis- Istanbul kentinin kurulusudur. Yine de,  muhtesem surlarina ve tüm bir imparatorluk gücüne ragmen,  Konstantinoplis ve daha sonra Istanbul bile, sik sik, dogudan ve batidan gelen saldirilardan kurtulamamistir.

Kisacasi, öyle görülmekteki, önceki yüzyildaki vahsi saldirisinda perisan olmus olsa da, denizler ve deniz ticaret yollari üzerinde hâkimiyet mücadeleleri sürdükçe, emperyalizim bu yöreye vahsi saldirilarina her zaman devam edecektir.

Sözlerimizi yöreyle ilgili güncel bir konudan söz ederek kapatalim. Madem konu destan-siir filan, bizde bir tane söyleyelim.

Ida Dagi Destani; “Kaz Daglari,/Kaz Daglari,/Dozer, kepçe/kaz daglari./Del altini, /al altini./Biri sana,/ biri bana./Ne oluyor,/ne oluyor./ Bilen’yum’dan sor./Bilen’yum’dan olmazsa /Uranyum’dan sor.”  Idaalist.

Agaç demis ki; “Baltaya kizamiyorum, atesi kömürdendir, cevheri demirdendir, benden degildir, amma, sapina kiziyorum, çünkü kökü bendendir. Yapan insana da kirginim, gölgemle ben yasattim, meyvemle ben besledim, dallarimdaki kuslarimin sarkilariyla ben mutlu ettim.  Güçlenince yanima gelip baltasiyla beni kesti. Tüm bu güzel seyler benimle beraber kayboldu, gitti. Simdiyse, kim,  gölgem olmadan yasayabilir, kim, meyvem olmadan beslenebilir, kim, kuslarim olmadan mutlu olabilir. Ben simdi ne yapayim? Hiç kendimi bu kadar çaresiz hissetmemistim. Ben olmayinca, Insan, Nasil Mutlu Olacak? Ben asil, onun için üzülüyorum.”

Kissadan hisse; “Ha bir orman, ha bir toplum, kesilirken yok edilirken kolay da,  yeniden yesertmek, yasartmak çok güç oluyor.

Saygilarimla. 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593