“Aşk Olsun. Aşkınız Cemal Olsun. Cemaliniz Nur Olsun. Nurunuz Ayn Olsun.” Selamı ile dergâha girermiş dervişler.
Hz. Mevlâna AŞK’ı şöyle anlatıyor;
A’sı Ayn ; İbadet,
Ş’si Şın ; Şükür,
K’sı Kaf ; Kanaat
Tasavvuf araştırmacısı, yazar, eğitimci Cemalnur Sargut yaptığımız söyleşide şöyle demişti; Tekâmülün en büyük silahı aşktır. İnsan aşk ile yanınca, veremediği kötü huylarını bir dakikada yakar, yıkar, yok eder. Sevdiği için her fedakârlığı yapar. Allah’ı seviyorsak yaratılmış herkese hürmet edeceğiz, hiçbir şeye üzülmeyeceğiz, bunun adına aşk denir. Sevgiliden dolayı yaratılmışa hürmet etmek. Bir böceğin bile lüzumlu olduğunu hissederek dünyada yaşamanın mutluluğunu kazanmak.
Akışta olmak, teslimiyet, başımıza gelene razı olmak diye de tanımlayabileceğimiz hallere ulaşmak için çok çabalamamız, idrakimizi ve ilmimizi artırmaya gayret etmemiz gerekiyor. Yaşarken sıkıntıları içimizdeki cevherin gücüyle şükürde kalıp, bakış açımızı genişletirsek, gelen tüm musibetlerin bir nedenini veya dersini görebilirsek ne mutlu bize.
Aşk’dan bahsedince 2009 yılında yayımlanan Elif Şafak’ın “Aşk” Romanına değinmeden geçemeyeceğim; roman iki farklı zamanda, mekânda ve kültürde geçmiş iki hikâyeyi barındırıyor. Hikâyelerden birisi zamanımızdan 800 yıl önce Mevlâna ve Şems-i Tebrizî arasındaki İlahî aşkı diğer hikâye günümüz Amerika’sında bir kadının Mevlâna ve Tebrizli Şems arasındaki ilahî aşktan etkilenerek aşkı keşfetmesini anlatıyor. Romanı okuyup bitirdikten sonra ne zamandır kütüphanemde duran, ara ara açıp baktığım Mesnevi'yi tekrar okuma isteği oluşmuştu içimde.
Romanda bahsedilen Şems-i'n 40 kuralından beni en çok etkileyenler;
Sekizinci Kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği bir patika açar. Sen şu anda göremesen de dar geçitler altında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
On Dördüncü Kural: Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur; hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını?
On Altıncı Kural: Kusursuzdur ya Allah, O'nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan'dan ötürü yaratılanı sevmeden ne layıkıyla bilebilir ne layıkıyla sevebilirsin.
On Dokuzuncu Kural: Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi istiyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
Yirmi Birinci Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık demektir.
Yirmi Beşinci Kural: Cenneti ve cehennemi illaki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız, pazarlıksız sevmeyi başarsak cennetteyiz aslında. Ne vakit biriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
Yirmi Dokuzuncu Kural: Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, "ne yapalım kaderimiz böyle" deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergâh bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.
tevafuk.
Denk düşme. Uygun gelme. Kaçınılmaz tesadüf. Dilimize Arapçadan geçmiştir. Uygunluk manasındaki vefk kelimesinden türetilmiştir.
“Hatırladığımız şeyleri ne zaman hatırlar, sorduğumuz sualleri neden sorarız? Raslantısal olan şeyler tesadüf müdür yoksa tevafuk mudur?”
Elif Şafak
Baba ve Piç
Kaynak: LUGAT365