Asya ve Avrupa’nin, çok genis bir alaninda on bir ayri lehçe ile konusulan güzel ve zengin dilimiz, giderek safligini yitirmektedir.
Simdi konustugumuz dil, yabanci dillerden alip içsellestirdigimiz yabanci sözcüklerle doludur.
Özellikle dilimizin, islamiyeti kabulümüzden sonra, dünyanin en zengin ve edebiyata en uygun dillerinden ikisi olan Arapça ve Farsça’nin etki alanina girmesi ve Osmanli sarayinin Osmanlica adiyla Türkçe-farsça-Arapça dillerinden aldigi sözcüklerle gelistirdigi, zor ögrenilir özel bir yazi ve konusma dilinden sonra Türkçe, diger dillerin saldirisina ugramistir.
Üzülerek söylemek gerekirse, yabanci sözcüklerin pek çogu da asil anlamlarina ters anlamlarda kullanilmaktadir.
Çok yaygin kullanilan, siradan insanlarla entelektüellerin dahi yanlis kullandiklari bir sözcügü örnek verecegim:
Keyif.
Bu sözcük, rahatlama, uyusma, hareketsiz zevk ifade etmek için kullanilmalidir cümleler içinde
Örnegin, Yorgunlugumu gidermek için yatagima keyifle uzandim derseniz keyif sözcügünü yerinde kullanmis olusunuz.
Ama: Ayakta, heyecan ve keyifle izledigim takimimin gole gidisini size nasil anlatsam? Derseniz,keyif sözcügünü yanlis kullanmis olursunuz. Pek çok kisi de yaptiginiz ifade yanlisini anlamamis olabilir.
Heyacan duyulan olaylar keyif sözcügüyle ifade edilemez çünkü.
Heyecan ve keyif sözcükleri tam tersi iki ruh halini anlatirlar.
Eskiden uyusturuculari anlatmak için, çogul mükeyyefat sözcügü kullanilirdi. Keyif vericiler anlaminda.
Yani, esrar, eroin, kokain ve alkollü içkilerin adi mükeyyefat idi.
Simdilerde herkes bir seylerden keyif aliyor oldu. Jet syki üstünde denizdeyken. Yüzme yarisindayken. Av yaparken. Futbol oynarken keyif aliyorlar…
Bu sözcügü tam tersi anlamda kullananlardan birinin de, Milyonlarca hayrani ve okuru olan Hincal Uluç oldugunu söylemek zorundayim.
Futbol bilgini oldugu söylenen yazar, maçlari stratlarda degil de arkadaslariyla evinde seyrettigini yazdiktan sonra:
Koltuklarina kurulup bacaklarini uzatarak maçi, büyük bir keyifle izlediklerini anlatiyor.
Kendi takimi gol attikça, heyecandan hop oturup-hop kalkarak degil de, uyusup yayilarak seyrettim demege getiriyor.
Demem o ki: dilimize giren ve artik çikarilmasi büyük bir eksiklik olacak sözcükler kullanilirken yanlis anlamlar ifade ediyorlar.
Uzun tanitim ve örnege gerek görmeden Hasan Pulur’un Milliyet gazetesindeki Olaylar ve Insanlar isimli kösesinde, 09 . 02 . 2003 tarihinde, Öz Türkçe degil bir baska Türkçe baslikli yazisini aynen aktariyorum.
Türkçemizi ne hale getirdiler? Sik-sik bunu soranlar var; Bir dil bu kadar yabanci dillerin etkisi altinda kalip, saçma sapan bir dil haline nasil gelir?
Türkçenin ne hale geldigini, geçenlerde ‘internet’te dolasan bir okurumuz okumus, bize yolladi.
Yaziyi okuyun, görün Türkçenin hallerini…
Karamanoglu Mehmet Bey’i ariyorum.
Göreniniz, bileniniz, duyaniniz var mi?
Bir ferman yayinlanmisti.
Bu günden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste, meydanda
Türkçeden baska dil konusulmaya diye, hatirlayaniniz var mi?
Dolanin yurdun dört bir yanini.
Çarsiyi, pazari, köyü, sehri, fermana uyaniniz var mi?
Nutkum tutuldu. Sastim, merak ettim.
Dolandiginiz yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere.
Gördüklerine, duyduklarina üzüleniz var mi?
*** *** ***
Tanitimin demo, sunucunun spiker, gösteri adaminin showman, radyo sunucusunun disk jokey.
Hanim aganin first lady olduguna sasiraniniz var mi?
Dükkanin store, bakkalin market, torbanin poset;
Magazanin süper, hiper, gross market.
Ucuzlugun damping olduguna kananiniz var mi?
Ilan tahtasinin billboard, sayi tablasinin skorboard.
Bilgi alisinin brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakin, ugrasin hobby olduguna güleniniz var mi?
Birakin eli, özün bile seyrek ugradigi;
Beldelerin girisinde welcome, çikisinda goodbye okuyaniniz var mi?
Korumanin, muhafizin bodyguard;
Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
Itibarin, sayginligin prestij oldugunu bileniniz var mi?
Sekinin, alanin, küçügün mikro; Sonun final;
Özlemin, hasretin nostalji oldugunu ögreneniz var mi?
Is hanimizi plaza, bedestenimizi galeria,;
Sergi yerlerimizi center room;
Büyük sehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mi?
Yol üstü lokantamizin fast food;
Yemek çesitlerimizin mönü;
Hesabini adisyon diye ödeyeniniz var mi?
Iki katli evinizi dubleks, üç katli evini tripleks;
Kösklerimizi villa, esigimizi antre;
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayaniniz var mi?
Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik;
Vurguncunun spekülatör, eskiyanin mafya;
Destege, bilemediniz koltuk çikmaga sponsorluk diyeniniz var mi?
*** *** ***
Virvirik daginin tepesindeki köyde; Cafe show levhasinin altinda;
Acinin da acisi kahve içeniniz var mi?
Topragimizi, bayragimizi, inancimizi çaldirmayalim derken;
Dilimizin çalindigini, talan edildigini;
Özün el diline özendigine içi yananiniz var mi?
Masallarimizi, tekerlemelerimizi, ata sözlerimizi unuttuk.
Sarkilarimizi, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik.
Türkçemiz elden gitti. Dizini döveniniz var mi?
Karamanoglu Mehmet Bey’i ariyorum.
Göreniniz, bileniniz, duyaniniz var mi?
Bir ferman yayinlamisti.
Hayal meyal hatirlayip da, sahip çikaniniz var mi?
*** *** ***
Çocuklugumuzda ‘vatandas Türkçe konus’ kampanyasi vardi. Sureti haktan görünse de hedef azinliklardi.
Mahallemizde bir abimiz, bir gün ada vapuruna binip, Türkçe konusmayanlari nasil yola getirdigini anlatmisti.
Galiba asil simdi, böyle bir kampanya açmak gerekiyor, tabii zorlamadan.
*** *** ***
Yabanci sözcükler dilimize saldirip özenenler tarafindan yerli – yersiz kullanilmaga baslaninca, büyük sehirlerin küçük-büyük tüm esnaf ve tüccarlari, ticaret hanelerinin ismini degistirdiler. Kimi Amerikan pazari, kimi Baazar, Kimi Paris shoop. Kahvehaneler Cafe, Kumarhaneler Kazino oldu
Türkçe isimli is yeri kalmadi adeta.
Daha sonra yabanci isim tasiyan ticarethaneler köylere kadar uzandi büyük bir hizla.
Bu süreç, büyük sehirlerde hala devam ederken, Iktidarlar giderek din merkezli siyaset yapmaga basladi.
Haydaaaa!
Bu kez küçük yerlesimlerden büyüklere dogru baska bir akim basladi.
Ticarethanelerin tabelalari bati özentili isimlerden, Islam’i çagristiran isimlere dönüstü.
Mekke pazari, Medine kitapligi gibi.
Koca-koca holdingler, bankalar adlarini degistirerek Islami isimler aldilar.
Ihlas Holding.
Banka Albaraka Türk gibi
Bu bankalar, helal kazanç dagitacaklarrini iddia ederek kandirdiklari gerçek dindarlarin katkilariyla, dev bankalar haline geldiler
Yaptiklari is düpedüz bankacilikti. Yani para satarak faiz aliyorlardi.
Sonra pek çok yesil kooperatiflesme ve sirketlesme faaliyetleri basladi. .
Birçok sahtekâr, din ve Islam adini istismar ederek, özellikle yurt disinda çalisan vatandaslarimizdan, çesitli vaatlerle topladiklari paralari yurda sokmus, göstermelik sirketler ve kooperatifler kurmuslardi.
Yurdumuzun siyasi, iktisadi, toplumsal yasayisiyla yakindan ilgili olan vatandaslarimiz, bu kooperatiflerin ve sirketlerin kisa bir süre içinde battigini bilirler.
Sirketler ve kooperatiflerde battigi söylenen milyarlarca lira tutarindaki paralarin, sahtekâr dincilerin cebine girdigini herkes bildigi halde, bunlar hakkinda gerçek bir yargilama ve cezalandirma yapilamamis, belki de kasten yapilmamistir
Yapildigi bilinen yargilamalar kisa hapis cezalariyla sonuçlanmis, sahtekârin çaldigi paralar tahsil edilememistir.
Bu tarz faaliyetler halen sürmektedir.
Ben inaniyorum ki bu yolsuzluklarin hesabi bir gün kesinlikle sorulacak, koruyan ve korunanlar hak ettikleri cezalara çarptirilacaklardir.
Ya dilimize kastedenler?
Onlara da tabelalarini, öz Türkçe isimlerle degistirme cezasi verilebilir belki.
Kaynak: Canik Dergisi 19. Sayi