“O dönemler bu deniz seferlere elverişli değildi ve şiddetli fırtınalarından, çevresinde yaşayan kabilelerin vahşiliklerinden ve bilhassa İskitlerin yabancıları kurban edip yemelerinden ve kafataslarını içki kabı olarak kullanmalarından dolayı “Axine” (yaşanamaz yer) diye adlandırılmış; ama daha sonraları İyonyalılar deniz kıyısına şehirler kurunca, “Euxine” (yaşanabilir yer) olarak isimlendirilmiştir.”[1]
İşte böyle ifade ediyor Karadeniz’i Amasyalı coğrafyacı Strabon. Kendileri de Anadolu’nun Batı kıyısında (Ege) koloni olarak kurulmuş iyonyalıların Karadeniz’de kent kurduklarını söylüyor.
Strabon’da Ünye’nin Bulunduğu Bölge
Çağının en önemli coğrafya kitabını yazan Amasyalı Strabon, MÖ. 5 yılına doğru tamamladığı bu eserinde Doğu Karadeniz sahilleri ile ilgili önemli bilgiler vermiştir. Doğu Karadeniz’de, sarp kayalık sahillerde oturan ve denizcilikle geçinen topluluklar ile dağlık kesimlerde yaşayan topluluklardan söz eden Strabon, bu toplulukları uygarlıktan oldukça uzak ve dağınık kabileler biçiminde tasvir etmiştir. Bu iki toplum dışında üretim ilişkileri ve yaşam biçimleri açısından üçüncü temel grubu teşkil eden, merkezi bölgelerdeki ova toplumu da, Strabon tarafından ayrıca değerlendirmiştir. Uzun süredir Yunan kültürü ile yakın ilişkiler içinde olan merkezi Kolha halkı, diğer batılı antik yazarlar gibi Strabon’un gözünde de nispeten daha “uygar” bir toplum görünümündedir.
Trapezus’u “Yunan kenti” olarak tanımlayan Strabon, Batı’sında tahkim edilmiş bir kent olan Pharnakia’dan söz eder. Kerasus (Giresun) adıyla örtüşen bu kente Sidené’den sonra varılmaktadır. Trapezus’a deniz yoluyla 2200 stadia mesafede, Batı’da Amisos (Samsun) yer alır. Halys (Kızılırmak), İris (Yeşilırmak) ve Thermedon nehrinden (Themiskra, Terme ovası) bahseden Strabon, Themiskra’dan sonra Sidené’ye gelindiğini söyler.
Verimli bir ova olan Sidené’nin kaleleri olduğu, Khabaka, Phabda ve Sidé adında kentleri bulunduğu ve bu kentlerde önemli bilginler yetiştiği biçiminde bilgiler veren Strabon’un tarif ettiği bu yerlerin nerede bulunduğu bilinmemektedir.
Themiskra ile Pharnakia arasında yer alan Sidené ovası ve kentleri, haritada Ünye ve Ordu kentlerinin bulunduğu kısma tekabül eder. Ama Strabon tam da bu noktada Oenei veya Cotyora gibi antik dünyada sözü edilen kentlerden hiç söz etmez. Oysa antik Anadolu coğrafyasının birçok kenti kazılarla ortaya çıkarılırken, Strabon’un anlatımları kılavuz olmuştur.
Anabasis, On Binlerin Dönüşü
Ksenophon hem asker hem de yazardır. Maceracı kişiliği sayesinde Sparta kralı Agesilaos’la ve Pers İmparatorluğu’nun Lydia, Büyük Phrygia ve Kappadokia eyaletlerinin satrabı Genç Kyros’la seferlere çıkmış ve onlarla yakın ilişkiler kurma fırsatı bulmuştur. Ksenophon’un çeşitli kültürlerle kurduğu ilişkiler, MÖ 411 ile MÖ 362 yılları arasında yaşayan Anadolu halkları hakkında önemli bilgiler verir.
Bu dönem Anadolu’nun büyük bölümü Pers istilası altındadır. Yolculuk Pers İmparatorluğu’nun Batı Anadolu’daki satraplık merkezi Sardeis’ten başlayarak Maiandros (Menderes) Nehir Havzası boyunca devam etmiştir. Sardeis, Pers kraliyet yolunun son durağıydı. Büyük Pers kralının Susa’daki başkentinden başlayıp Kuzey Mezopotamya ve İç Anadolu’dan geçilerek yaklaşık 2500 kilometrelik bir mesafeyle buraya ulaşılmaktaydı.
Merkez tarafından Anadolu eyaletlerinden elde edilen haracın toplanması bu yolun önemini artırmaktaydı. Gerektiğinde uç noktalarda bulunan halkların çıkardığı ayaklanmaların zamanında bastırılması için de yolun istikrarlı olarak kullanılması ve açık tutulması gerekmekteydi. Yol üzerinde barınma, gıda ve erzak ihtiyaçlarını gideren 111 dinlenme yerinin (katagogai) bulunsa da bu maceralı yolculuk sırasında rotalarını kaybederler. Anayurtları olan Yunanistan’a geri dönebilmenin en makul yolu deniz kıyısına varabilmek ve deniz yolu ile yolculuklarına devam etmektir. Ordunun Pontus Eukseinos’a (Karadeniz) ulaşması gerekmektedir.
Kunaksa’dan Trapezos’a (Trabzon) doğru Ksenophon komutasında hareket eden ordu, bugünkü Erzurum-Gümüşhane hattını kullanarak, Thekes Dağı’nı (Zigana Geçidi) aşar ve Trapezos’a varırlar.
Demircilikle uğraşan ve Mossynoik’lerin tebaası olan Khalyb’lerin ülkesinden geçerler. Tibaren’lerle karşılaşırlar. Oradan Kotyora’ya varırlar.
Kotyora, eserde yer alan bilgilere göre Tibarenlerin toprağında yer alan bir Sinope kolonisidir. Sinope’den gelen elçiler “Kotyora bizim kolonimizdir, Barbarlardan almış olduğumuz bu araziyi buradakilere biz verdik. Bize Kerasus’lular ve Trapezus’lular gibi vergi verirler.” diyerek, kendi himayelerinde olduklarını söylerler.[2]
Sinope ile anlaşan Ksenephon ve Ordusu, deniz yoluyla Sinope’ye, oradan da Herakleia’ya hareket eder.
Kotyora’nın günümüz Ordu ili merkez ilçesi civarında olduğu tahmin edilmektedir. Surlarla çevrili olarak tasvir edilen bu yerleşimin Ordu Boztepe eteklerinde olduğu söylense de, henüz bir kanıta ulaşılamamıştır.
Oenöe Antik Kenti?
İngiliz Araştırmacı Yazar William John Hamilton’da Ünye’nin antik ismi Oenöe olarak geçiyor. Ünye yahut Oinei adı ise Ksenophon’un Anabasis’inde geçmiyor. Zaten Ksenophon’un ordusu Kotyora’dan deniz yoluyla Sinope’ye gidiyor. Ancak kara yoluyla Kotyora’ya giderken Khalybler ülkesinden geçtiklerini belirtiyor ki burası Ünye’nin dağlık iç kesimine denk düşüyor. Demir madenini işlemekte usta olan Khalybe’ler, Hamilton’un da dikkatini çekmiş olmalı. Hamilton 1836 yılı yazında Ünye’nin eski demir ocaklarında Khalyb’lerin demiri nasıl çıkardıklarını ve işlediklerini Researcher in Asia Minor (Küçük Asya) adlı eserde anlatıyor. Eserde yaklaşık 5 sayfa boyunca Ünye’de terk edilmiş demir atölyelerini ve Khalybleri yazıyor. “Haliblerin tam yeri modern coğrafyacılar arasında her zaman muallak bir konu olmuştur.” diyerek, Strabon’un ünlü Coenon Chorion kalesinin Ünye Kalesi olması ihtimali üzerinde duruyor ve bazen Coena olarak yazıldığını ve anıldığını söylüyor. [3]
Oinaion [Ünye] ve Chalybia Bölgesi
1959-1984 yılları arasında Karadeniz coğrafyasını adım adım gezen İngiliz araştırmacılar Anthony Bryer (Birmingham) ve David Winfield (Oxford), antik Ünye kentinin bugünkü Ünye yerleşiminde yer aldığını ama antik dönemden günümüze ayakta hiçbir eserin kalmadığını söylüyor.
“Klasik ve Orta Çağ Oanion’un yerleşim alanı, İris Deltası ile Yoson Burnu arasında yer alan geniş körfezin ortasında kurulmuş bir sahil kasabası olan modern Ünye ile aynıdır.”[4]
Bu iki araştırmacı yazar demir ustalarının yaşadığı bölge olarak Chalybia’yı, geniş anlamda Pontus Alpleri’nin kuzey yamaçlarında Thermedon akarsuyu ile Yason Burnu arasındaki bölge -70 km. genişliğinde; 30 km. derinliğinde bir alan olarak tanımlıyor.
Hamilton, Bryer ve Winfield gibi Ünye’nin antik dönemine atıfta bulunan yazarlardan biri de John Frelly’dir. Boğaziçi Üniversitesi Profesörü John Freely, “Çaleoğlu Kalesi, aynı zamanda efsanevi Atmaca Kalesi’dir” diyerek, Ünye Kalesi’ne gönderme yapar. Konu, 15. yy. şair ve yazarı Fransız Jean D’arras’ın tarihte ilk yazılan roman olan (novel) Mélusin’de geçer.[5]
Ünye’nin eski isimleri Ksenophon ve Strabon’da geçmez ama Antik Dönem tarihçileri Arrianos, Pilinius ve Bijikşyan’da çoğunlukla Oinoe olarak geçiyor. Ünye’nin eski adı “Ünye” deyişinin farklı varyasyonları olarak karşımıza çıkıyor. Oinos, Hellen dilinde şarap demektir. Bu sözcükten üretilen Oinoe adı, “Şarap yöresi, şarabı bol yöre” anlamına gelmektedir. (Anadolu halklarından Luvi dilinin “Bağ, üzüm, şarap anlamındaki Wiana’sından alınmış olarak.)[6]
Ünye Ne Zaman Kuruldu?
Bu konuda ilk ciddi yaklaşım Ünye’nin duayen yerel tarihçilerinden geliyor:
“Daha önce Sinop’ta koloniler kuran Miletli koloniciler gelerek bugünkü Ünye şehrinin bulunduğu yerde ticaret kolonisi kurdular. Böylece Ünye şehrinin kesin olarak kuruluşu yaklaşık olarak MÖ 750 tarihlerini bulmaktadır. Ünye ve civarında bu sıralarda Khalibler adındaki bir yaşamaktaydı ve demircilikle uğraşıyorlardı. Bu demir madenleri son asırlara kadar işletilmeye devam edilmekte idi. Bazı tarihçilere göre, Yunanlılar çelik elde etmeyi Khaliblerden öğrenmişlerdir.”[7]
Dr. Güney, “kesin” diyerek yaklaşık(!) MÖ. 750 tarihini vermiş. Kaynağı belli olmayan bu bilgiye karşılık, elimizde Karadeniz kolonilerini gösteren bir haritada Sinope’yi MÖ. 7. Yy.’ Miletos kolonisi olarak, Ünye ve benzerlerini de İkinci Dönem MÖ. 5. Yy. Sinope kolonisi olarak göstermektedir. Ne var ki bu bilgilerin hemen hepsi tartışılmaktadır.
Bilge Umar ise Ünye yöresindeki ilk yerleşimi, bölgedeki demir madenini işlemekle bağlantılı olarak MÖ. 2500’e kadar götürür. Ancak bu yerleşim kentsel bir yerleşim olmaktan uzaktır. Kaldı ki 1963’te Prof. Dr. İ. Kılıç Kökten'in Ünye Yüceler Köyü ve Cevizderesi sekilerinde bulduğu Paleolitik taş aletler, yöredeki ilk yerleşimi MÖ. 15.000’lere götürür.
Avcı toplayıcı toplulukların ilk buluntuları yahut Neolitik yerleşimler (köy), kentleşme süreci olarak kabul edilemez.
Ünye’nin ilk kurulumu bilinmese de kent olarak var olduğu tarih için ikinci kolonyal dönem olan MÖ. 5. Yüzyıl’ı elimizdeki veriler ölçüsünde söylemek mümkündür. Evet, Ünye MÖ. 5. Yüzyıl’ın Antik Kentleri arasındadır. Ancak bu tarih kuruluş zamanını göstermez. Ne zaman kurulduğu, Fenike yahut Asur kolonileri döneminde mi, yoksa hepsinden bağımsız bir liman kenti olarak mı kuruldu, bilemiyoruz?
Bilinen şu ki, deniz ticareti Ünye’nin var oluşu için tarihin her dönemde en önemli unsur olmuştur. Belki de bu nedenle Ünye tarih boyunca otonom yapısını korumuş ve bugünkü yerinde varlığını idame ettirebilmiştir.[8]
Kaynaklar:
KSENOPHON, Anabasis (On Binlerin Ric’ati), Çev. Hayrullah Örs, Remzi Kitabevi, İst. 1939,
STRABON, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika XII-XIII-XIV), Çev. Prof. Adnan Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yay. İstanbul. 1993
HAMILTON, William John, Küçük Asya, Midas Kitap, Ankara 2013
BRYER, Anthony-WINFIELD, David, Karadeniz’in Orta Çağ Dönemi Eserleri ve Topoğrafyası, c. 1, TTK Yay. Ankara 2020
KÖKTEN, İsmail Kılıç, Ünye'de eski Taş Devri'ne (Paleolitik) ait yeni buluntular, 1962
ARSLAN Murat, Arrianus'un Karadeniz Seyahati (Arriani Periplus Ponti Euxini), Odin Yay. 2005
BIJIKŞYAN, P. Minas -Pontos Tarihi / Tarihin Horona Durduğu Yer Karadeniz, Çivi Yazıları, Kasım 1998
[1] Strabon, Coğrafya, 7.3.6
[2] Ksenephon, Anabasis.5. 5, s.166
[3] Hamilton, s. 212
[4] A. Bryer, D. Winfield, c. 1, s. 189
[5] Freely, John– Türkiye Uygarlıklar Rehberi-2, Yapı Kredi Yay. 4. Baskı, İstanbul 2008, s. 81
[6] Umar, Bilge - Karadeniz Kappadokia’sı (Pontos), İnkılap Yay. İstanbul, 2000, s. 89
[7] Mürselin Güney, Ünye Tarihi, Akt. Mustafa Çalık, Ünye (Derleme), Avrupa Yakası Ünyeliler Derneği Yay.
[8] Ünye Kalesi’ni kentin kurulum ve varoluş olgusundan ayrı ele alıyoruz. Çünkü kentin 5 km. dışındaki kale Ünye’yi savunmaya yarayamaz, yalnızca iç bölgeden gelip kente çıkan yolu denetlemek için yapıldığı bellidir. (Bkz. Bilge Umar, age.) Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği “Ünye Kalesi” ise kent merkezindedir ve diğer kaleden daha geç bir tarihe denk düşmesine rağmen bugün hiçbir kalıntısı mevcut değildir.