Yıl 1953 Samsun Limanı temel atma töreni yapılacak. Mendirek dolguları ilerlemiş hummalı bir çalışma var. Deniz dolgusu malzeme içerlerden Kavak civarından demiryolu ile getiriliyor. Rıhtım yapımında kullanılacak beton blokların imalatına da başlanmak üzere. Temel atma töreni de rıhtım bloklarının konulmaya başlanacağı zaman gerçekleştirilecek.
Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün dava arkadaşlarından Galip Hoca Cumhuriyetin ikinci icra vekilleri heyetinde İktisat Bakanı, Atatürk ün son Başbakanı da olan Üçüncü Riyaset-i Cumhur Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes şereflendirecek töreni. Ancak Cumhurbaşkanının bir isteği vardır. Samsun’da biraz uzunca kalmak isteğinden ve yöreden araba ve şoför bulunmasını arzu ve talimatı verir. İş çetin ve hassastır. Karar verilir ve 52 model kırmızı Chevrolet ile birlikte Rıza bulunur.
Rıza orta yaşın biraz üzerinde, işinin ehli, az konuşan, titiz ancak soğuk kanlı, sabırlı mı sabırlı kişiliğe sahiptir. Araştırma daha önce yapılmış olduğundan sıra nasıl davranacağı ile ilgili sıkı tembihler ve öğretiler başlar…
Nihayetinde Cumhurbaşkanı Samsun’a gelir, Rıza huzura çıkarılarak tanıştırılır. Geziler, ziyaretler hep Rıza’nın 52 si ile yapılır. Cumhurbaşkanı ile şoför Rıza arasında dikiz aynasından kurulan bir dostluk başlar, sevgi ve saygı her geçen gün artarak büyür. Rızanın bu saf temiz riyasız saygısından çok memnun olan Celal Bayar bu dostluğu hoşgörü ile devam ettirir.
Yemekler, ziyafetler derken ayrılık günü gelir.
Milli kurtuluş kahramanı Galip Hoca gördüğü ağdalı itibardan, yağcılardan, siyaseten yapılan sahte konuşmalardan, epeyce de sıkılıyordu. Her lafın başına ilgisi olsun olmasın Demokrat sözcüğünü koymalarından gına getirmişti artık. Rıza da farkındaydı ama ne yapsın elinden bir şey gelmiyordu arada bir anlattığı Karadeniz fıkrasından başka!
Reisicumhur yetkililere bir talimat verir. Yarın akşam gerçekleşecek veda yemeğine mutlaka Rıza da katılacak ve benim sağ yan karşımda oturacak. Rıza belirtilen yerde kravatı ve bembeyaz gömleği, traşlı ve vakur duruşu ile yerini alır. Yeme, içme, hoş beş ve sohbet derken iş fıkralara gelir… Herkesler anlatır ve dinletir. Cumhurbaşkanı bir Karadeniz fıkrası, hikayesi de sen anlat bakalım Rıza der. Rıza’nın yüzünün alı al, moru mor başlar anlatmaya:
“Ben bizim köyden gurbete, diyeyim bıyıklarım daha terlemedi, siz deyin ki terlemek üzere iken çıktım. Gücüm kuvvetim yerinde çalışıyorum, çalışıyorum dur durak bilmeden. İki göz oda bir ev tuttum böylece akrabalarıma yük etmedim kendimi. Babam ölmüş. Ben 9 bilemedin 10 yaşıma kadar Köyde yaşıyorum. Anam, ben birde benden büyük ablam vardı. Ablamı babam ölmeden önce evlendirmişti. O benden epeyce büyüktü. İki kız kardeşim daha varmış ama onlar yaşamamış çocuk yaşta terk etmişler dünyayı. Ben de tekne kazıntısı sayılırım ama naturam kuvvetliymiş ki görüyorsunuz halimi, serçe parmağımla 52 model Chevrolet in direksiyonunu döndürebiliyorum.
Anacuğum Samsun’a bir sefer gelebildi. Onca yol zordu ileri yaşında… Anamı, ablamı, yeğenlerimi, köyümü, hısım akrabayı çok özlemiştim. Burnumda tütüyorlardı. Haydeee dedim ve düştüm yollara….
Bayram yerine dönmüştü evimiz akrabalarımız, yeğenlerim yemekler sohbetler… gecenin geç saatinde kalktılar herkes evine köylü köyüne. Anacuğum uşağım geliyor diye ne yapmamıştı ki! Söylemesi ayıptır guymaktan al, pancar sarması, sumur, kindeata, tirinler ve her çeşit otun kavurması… yedim de yedim arkadaş, gözüm de doydu karnım da. Bir iki hoş sohbetten sonra yorgunluğumu ancak anlayabildim.”
Huşu içinde dinliyorlardı Rızayı, Rıza da coşmuştu adeta.
“ Anamın çiçek motifli kanaviçeli yastık ve yorganına sarıldığımı hatırlıyorum. Karabasanlar, yutamadığım lokmalar, düşüp, düşüp gölü denizi bulamadığım uçurumlar yetmiyormuş gibi bir uğultu, bir uğultu demeyin gitsin. Ter içinde kalmışım, gözlerimi açtım. Karabasanlar yok ama o uğultu devam ediyor. Şöyle bir derledim topladım kendimi. Ula hayal miyim gerçek miyim. Şöyle iyice kulak kesildim… değirmen desem, bu değirmenin sesi değil, yukarıdaki şelale desem, sesin bu kadar dalgalı gelmemesi lazım. Şelale solfej dersi almadı ya. Akıl erdiremedim meraktan da çatlayacağım. Tembellikten pantolon yerine çektim ayağıma çubuklu pijamalarımı, köy yeri yüksek geceleri serin oluyor, attım omuzlarıma Anacuğumun yün atkısını… Çaya yukarı verdim kendimi. Değirmene geldim her zamanki homurtusu devam ediyor. Uğultunun içinde onunda homurtusu var. Akarın sol sahilindeki patikadan devam ediyorum, yüzümdeki serinlik uçuşan şelale sularından. Taşların üzerinden atlayarak sağ sahile geçiyorum, ta ötelerde arı kovanlarını Ayılardan korumak için iki kişi nöbetteler. Birisi Aksaklı dan bal ticareti yapan adamsun Mümin, diğeri çakma Hakan’ı andırıyor; yakmışlar cigaralarını fosurdatıyorlar, beni fark etmediler bile. Hemen başlayan tırmanışı iki solukta tepekos hızıyla çıktım. Ağaçların oluşturduğu tüneli geçtikten sonra boğazın başlangıcına geldim. Buradaki üç beş iri kayanın üzerinden sekerek düzlüğün başını buldum. Herhalde akşam yediklerimi eritmişimdir. Rahmetli babam ile geldiğimiz zamanlardaki gibiydi düzlük. Dolunay altında gümüş renklerine bürünmüş Hırt deresinin irili ufaklı kayaları arasından bir gelin edası ile süzülerek akıyordu. Birazdan beyaz köpükler arasında şelaleyi atlayarak değirmen düzlüğüne ulaşacağından emindi. Kapıldığım büyülü ortamda uğultunun da nereden geldiğini anlayabilmiştim. Hırt deresinin bütün furnikosları taş ve kayalar üzerinde ikişerli üçerli yerlerini alarak Skandan korosunu tamamlamışlar ve şef Bafurnos yönetiminde hep bir ağızdan koro halinde bağırıyorlardı! Vraak Demokraaaaat !... vraak demokraaaaat !... vraak demokraaaaat !...
Dileyenlerin büyük sessizliği devam ediyordu, kendilerinden geçmişlerdi, bakışlar donmuştu, birden bitti diye haykırdım… Sessizlik bozuldu, Çılgıngınlar gibi cibban çalıyorlar, şuursuzca bağrışıyorlardı. Kuvayımilliye kahramanı Galip Hoca tebessüm ederek ve gözlerimin içine bakarak başını hafifçe yana eğdi… “ Memnuniyetini anladım.
Dostlukları uzun yıllar devam etti. Rıza her yıl Ankara ya Çankaya ya gitti.
Furnikos: Göden
Tepekos: Çakal
Sumur : Mısır unlu ve otlu bir çeşit yemek
Tirin: Peynir
Skandan : Yer adı
Bafurnos: Baba furnikosun ( baba gödenin) anma adı