EREN TOKGÖZ


A, be, ce (Alfabe)


Minnacık bir fıkra ile başlayayım. Çiftçinin biri sabah yumurtaları almak için kümese girer bakar ki yumurtalar var yok arası, çok az bulur. Bunun üzerine; yumurta yapmayanı yarın sabah tüfekle vuracağım” der. Sabah erken kümese girdiğinde hangi tavuğun altına baksa üçer beşer yumurta, fakat bir tanesinin altında bir yumurta var, çok kızar, bağırarak bu ne yahu tek yumurta! Yediğin yem zıkkım olsun der ve tüfeği doğrultur üzerine… derin sessizlik içinden cılız bir ses duyulur… “Ben horozum”

                Türklerin 11. Yüzyıldan başlayarak yurt edindikleri Anadolu’da, sözlü geleneğin devamı olarak, günümüze kadar sürdürülen sözlü edebiyatın adı halk edebiyatı olarak tanımlanabilir. Halk edebiyatı İslamiyet öncesi sözlü edebiyatın uzantısıdır. Tarih boyunca Devletler kuran ve uygarlık haline gelen Türk devletleri, yaşadığı dönemler boyunca farklı yazı sistemleri kullanarak kültürel etkileşim ve değişimler yaşamışlardır. Türklerin en geniş ölçüde kullandığı yazı sistemleri, Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin yazı sistemleridir. Göktürk (Kök Türk) alfabesi 4 ünlü, 34 ünsüz olmak üzere 38 harflidir. Uygur alfabesi 18 harflidir. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra ve 750 yılında Çinlilere karşı verilen Talas savaşını takiben Türk İslam devletlerinde Arap alfabesi kullanılmaya başlanmıştır. Arap alfabesi 28 harften oluşur, 22 harf Sami alfabesinden alınmıştır. Kiril alfabesi Sovyetlerin mecbur etmesi ile birlikte Türkler tarafından kullanılmıştır. Latin alfabesini Türk devletleri arasında ilk olarak Azeri Türkleri kullandı. Latin alfabesi 23 harften oluşmaktadır.

                Osmanlı Türkçesi Anadolu’da ve Osmanlı devleti topraklarında kullanılmış, Arapça ve Farsça etkisinde kalan Türk dilinin Arapça harflerle yazılmasıdır. 28 harfi Arapça, 3 harfi Farsçadan alınan 31 harften oluşur. Türkçenin 31 harf kullanılarak yazılmasının adı eski Türkçedir. Eski Türkçe bilenlerin Kuran-ı Kerimi okuyup anlayamadığı bilinen bir gerçektir. Bunun için Arapçayı iyi bilmek gerekir.

1.Kasım.1928 de harf dönüşümü (İnkılabı) ile Türkçe Latin yazı sistemi ile yazılmaya başlandı. Okuma yazmayı kolaylaştırmak için yapılan bu değişim ile Latin alfabesinde bulunmayan, ancak Türk dilinin yapısına uygun ç, ğ, ş, ö, ü harfleri eklenerek, 21 ünsüz ve 8 i ünlü olmak üzere 29 harften oluşan Türk alfabesi ortaya çıktı. Latin alfabesi diye bilinen alfabe Etrüsk runik yazısından türetilmiştir. Etrüskler; Anadolu halkı Troya’lılar ile Türk kökenli İskitlerin karışıp kaynaşması ile İtalya’da oluşan bir halk grubudur. Bizim Latin alfabesi diye bildiğimiz harfler aslında Kök Türk harfleri ile aynı kökten gelmektedir ve öz be öz Türklere aittir. Mustafa Kemal Atatürk harf devriminden bahsederken Türk alfabesi, yeni Türk alfabesi, yeni Türk harfleri ifadelerini kullanmıştır.

Osmanlı devletinin son dönemlerinde; Arap harfleri ile okunup yazılan Türkçeyi (eski Türkçe) okuma ve yazma oranı taşra ve İstanbul olmak üzere toplamda %7,5 - 10,5 arasında iken, İstanbul’daki oran ise %42 olduğunu okuyoruz. Bu rakamların 1927 yılında yapılan nüfus sayımındaki verilen rakamları doğrular nitelikte. Daha aşağıda olduğunu yazanlar da var.  Bu günlerde sosyal medyada gündeme getirilen, ancak Akademik çevrelerce rağbet görmeyen “hafızamız bir gecede silindi” abartılarının aksine; Yeni Türk alfabesi ile birlikte Fen, Tıp, Tarım, Kültür ve Sanat alanlarında ülkemizde parlak ufuklar açılmıştır. Yeni Türk alfabesi; ile konuşulan Türkçenin gerçek seslerinin yansıtılması sağlanmıştır. İnsanlar dil ile düşünür, dilin gelişmesi düşünceyi de geliştirmiştir. 1924 ile 1938 yılları arası ülke kalkınmadaki o muhteşem 14 yıl hiç unutulmamalıdır.

                Karamanoğlu beyliğinde; Karamanoğlu Mehmet bey, Selçuklunun Farsçayı resmi dil yapmasına karşılık  ”Bugünden sonra divanda, dergahta, bargahta. Meclis ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır” fermanını yayınlamıştır. Anadolu Türkçesinde kelimelerin eş anlamlarının bazıları; El: il, yurt, şehir ve vilayet. Bel: topraktır, doyurandır. Dil: bir organ olmayıp konuştuğumuz dildir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin “ Eline, Beline, Diline sahip ol” sözlerinin altında bir ulusun kavga ve mücadelesi vardır. Ahi Evran gibi ol, toprağına sahip çık… Karamanoğlu Mehmet Bey gibi ol, diline sahip çık… Mustafa Kemal gibi ol iline, yurduna, vatanına sahip çık. Nazım’ın söylediği gibi  “ Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim”

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593