Isparta’da bulunduğum 1982 yılıydı. Eğirdir Gölü kenarında adı hep aklımda kalan Derya Restoranı bahçesinde oturuyorduk.
Derya Restoran, Eğirdir Gölünden çıkan kerevitlerin servis edildiği ünlü bir restorandı. Bu özelliği ile de kerevit yemeyi seven özellikle yabancı turistlerin uğrak noktasıydı.
Biz oradayken bir tur otobüsü geldi, içinden bir grup yabancı turist indi. Geldiler bahçede kendileri için ayrılan bölümde oturdular.
Aralarında konuşmaya başladılar. İngilizce konuşuyorlardı. Benimde o yıllarda İngilizcem fena sayılmazdı.
Turistlere kulak misafiri oldum, hepsini anlayamazsam da konuştuklarının yarısını anlayabiliyordum.
Anlattıklarından Karadeniz Bölgesini de gezdiklerini duydum.
Trabzon, Giresun, Ordu derken Ünye’yi konuşmaya başladılar. Ünye’yi konuşuyorken de Ünye Kalesinden bahsediyorlardı. “Unye Castle very very interesting” dediklerini duydum.
Bu cümleyi zihnimde çabuk tercüme ettim. “Ünye Kalesi çok çok ilginç.” anlamına geliyordu.
Dayanamadım, kalktım masalarına gittim. Kendimi tanıttım. Ünyeli olduğumu söyledim.
Davet ettiler, oturdum. Bana Kalenin tarihini sordular. Anladım ki biraz daha bilgi edinmek istiyorlar.
Ben ise soru karşısında taş kesildim, donup kaldım. Çünkü Kale tarihi hakkında “içindeki dehlizlerin altınla dolu olduğu, bu dehlizlerin aşağıdaki dereye, hatta denize kadar uzandığı vs. şehir efsaneleri” dışında hiç bir bilgim yoktu.
Bilgimin olmadığını söyledim, özür diledim, izin isteyip masalarından kalktım.
Ama çok utanmıştım. Öyle ki hala hatırlarım başımdan aşağı sanki kaynar su dökülmüş, bedenimi ateş basmış, terlemiştim.
Kendi kendime ant içtim, en kısa zamanda Kale hakkında sorup soruşturacak bilgi edinecektim.
Nitekim öyle yaptım. Ansiklopedilerden, tanığım tarih hocalarından, tarih araştırmacılarından Kale’yi öğrenmeye çalıştım.
Öğrendikçe de Kale’nin, o yabancı turistlerin “very very interesting-çok çok ilginç” diye ifade ettikleri gibi, bilinenden çok bilinmeyen yanının olduğunu anladım.
Son üç yıldır Kale’de Ünye Belediyesi çalışma başlattı. Şehir efsaneleri ile ünlü dehlizler boşaltıldı. 230 metre derinlik sonrası dibe inildi. Tarihi bazı bulgularla bir takım bilgilere ulaşıldı.
Üstelik Türkiye’de bir ilk gerçekleştirildi. Dehlize raylı sistem döşendi. Böylelikle Kale’nin 2.500 yıllık geçmiş tarihine yolculuk başladı.
Şu anda Kale’de ziyaretçi rekoru kırılıyor. Önceki gün Flaş Radyo’daki programında Belediye Başkanı Hüseyin Tavlı, 25 gün içinde Kale’nin 45 bin kişi tarafından ziyaret edildiğini söyledi.
Araştırdım sordum; şu anda ziyaretçi sayısı itibariyle Kale, Doğu ve Orta Karadeniz’de birinci sırada…
Ben bir süredir şunu ifade ediyorum, geldiğimiz noktada Kale, Ünye turizminin miladı olacak...
Şimdi kendi kendime diyorum ki, keşke 42 yıl önce Eğirdir’de karşılaştığım o yabancı turist grubuyla şimdi karşılaşsam, Kale’yi onlara bir güzel anlatabilsem!!!
Kale’de yapılan yüzey ve dehliz temizleme çalışması… Dehlizde raylı sistemle “2.500 yıllık geçmişe yapılan yolculuk” gibi çok farklı bir etkinliği hayata geçiren Ünye Belediye Başkanı ve ekibini tebrik ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
Bundan sonra Kale’de ne yapılmalı?
Ya da soruyu şöyle sorayım; Kale’de yapılması gereken başka iş kaldı mı?
Kaldı… Kale’nin şu anda el atılmayan bölümlerinde arkeolojik kazı yapılması… Buraların da gün yüzüne çıkartılmasının sırası geldi.
Ayrıca Ünye Tarih Araştırma Grubu’nun düzenlediği bir konferansta dinledim. Üniversitelerdeki ilgili bölümlerin ve ilgili akademisyenlerin Kale konusunda makaleler yazıp yayınlamaları… Bu makalelerin literatüre geçmesi gerektiğine işaret ettiler.
Bu çok önemli... Kale, ancak o zaman tarih bilimindeki yerini alır.
Önümüzdeki süreç Kale ile ilgili bu görevleri önümüze koyuyor.
Ben inanıyorum ki, Kale ile ilgili çok değerli çalışma başlatan irade, bu görevin de altından kalkacaktır.