“İşimiz gereği ya da gezi kapsamında dünyanın birçok yerine gidiyorum. Gördüğüm hiçbir şehri Ünye’nin bir avuç kumuna değişmem.”
Böyle demişti 2018 yılında Ünye için çektiği tanıtım filmi ile ilgili bir sohbetimizde.
Onu örnek bir Ünye sevdalısı olarak tanıdık…
Öyle karşıdan karşıya yapılan güzellemelerle bir sevda değildi ondaki…
Vererek, katkı yaparak bir Ünye sevdasıydı ondaki…
Ünye için…
Güzelliğine güzellik katmak için…
Ve hepsinden önemlisi bu güzelliği dünyaya tanıtmak için o kadar istekli, gayretli… O kadar üretkendi ki…
Geçtiğimiz yaz Ünye’de “Aşkın Dünkü Çocukları” filmini çektiği sırada aradı; “Abi uygunsan bir görüşebilir miyiz?” dedi.
“Tabi ki, her an görüşmemiz mümkün.” dedim.
Görüştük.
Ben çektiği filmle ilgili görüşeceğimizi sanmıştım. Ama değilmiş… Bundan sonraki bir filmiyle ilgiliymiş…
Dedi ki;
“Ünye’de ilginç STK’lar var… Dikkat çeken, üzerinde durulup düşünülmesi gereken STK’lar bunlar… Ben Aşkın Dünkü Çocukları filmini, Ünye’nin Dünkü Çocukları Derneğinin bende uyandırdığı etkiden hareketle tasarladım. Diğer taraftan KALEMDER ile ilgili de bilgiler edinmek istiyorum. Kafamda Ünyeli Hattat Mustafa Rakım Efendi ile ilgili bir çalışma var. “Kalemin Efendisi” gibi bir proje tasarlıyorum. Ama şimdilik “saklı” bir çalışma… Bu projeyi sizin başkanlığını yaptığınız KALEMDER merkezli yürütebilir miyiz, diye bu görüşmeyi yapmak istemiştim.”
Ben kendisine iki kez teşekkür ettim. Birincisi Ünyeli Hattat Mustafa Rakım Efendi ile ilgili projesi için… İkincisi ise, bu çalışmasını KALEMDER ile birlikte yapmayı düşündüğü için…
Bu görüşmeden sonra değerli üstadımızla bir kez görüşebildik…
Telefonla aradı… Ünye Kent Gazetesindeki bir köşe yazım için teşekkür etmek üzere aramış.
Yazımda; Kent Plancısı Mimar Ahmet Vefik Alp’in; “Şehirler, orada yaşayanlara emanettir.” sözünden hareketle Ünye’nin, Ünye’de yaşayanlara emanet olduğuna dikkat çekmiştim.
Telefonda; “Çok doğru söylemişsin. Ünye, Ünye’de yaşayanlara emanet. Bunu hemşerilerimizin dikkatine sunduğun için teşekkür ederim.” dedi.
Yakın bir zamanda görüşmek üzere vedalaştık.
Eğer görüşebilseydik, tabi ki Hattat Mustafa Rakım Efendi çalışması üzerinde konuşacaktık.
Ama hiç haberim olmadı… Hastaymış değerli üstadımız. Hastanede tedavi görüyormuş.
22 Haziran Pazar günü sosyal medyada rast geldiğim vefat haberi ile sarsıldım.
“Allah’tan geldik, Allah’a döneceğiz.” Kaçınılmaz sonumuz bu.
Ancak, bazı ölümler erken…
Ahmet Selim Tuncer reklam, tanıtım, film, basın alanında son derece üretken… Çok kıymetli eserleriyle ulusal ve uluslararası alanda ün yapmış bir Ünyeli…
Ayrıca bir Ünyeli olarak, kendine emanet edilmiş saydığı şehrine olan sevdasıyla, maddi ve manevi katkılarıyla örnek bir hemşehrimiz.
Basında ölüm haberlerine baktım.
Taziye yayımlayan onca sanatçının, STK başkanın, siyasetçinin, bakanların kendisiyle ilgili duygularını okudum.
Ortak duygu ise; Ahmet Selim Tuncer’in düzgün kişiliği, özgün ve örnek üretkenliğine vurgu yapılmasıydı.
Değerli üstadımıza Allah’tan gani gani rahmet, eşine, evlatlarına, yakınlarına, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
O hep Ünyeli kaldı.
“En mutlu anlarımı Ünye’deki evimde geçiriyorum.” derdi.
Ne mutlu ona ki, kendisini çok seven hemşerilerinin yoğun katılımıyla düzenlenen cenaze merasimi sonrası Ünye’nin bağrında sonsuzluk uykusuna yattı.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.