Güncelliğini koruyan bir konu…
Basından;
“Başörtüsüne yönelik Anayasa değişiklik teklifi TBMM'ye sunuldu..”
Nereden nereye geldik, nereye gidiyoruz ?
Şimdi de Anadolu’da kadınların başlarını nasıl örttüğüne bakalım ..
Paraya resmi basılan
ilk kadın..
Demir paralardan birinde onun yüzünün çizgileri vardı. Devlet adamı ya da tanınmış bir kişi olmaksızın !.
Cumhuriyet tarihimizde bir paraya resmi basılan ilk kadın..
Kalkık, biçimli bir burun, sivrice, küçük bir çene ve başında nefis bir
Anadolu başlığı !..
Adı Sabiha idi..
"SABİHA TANSUĞ"
1964’te İstanbul’da ki Piyer Loti tepesinde eski Türk kahvelerine benzer şekilde bir dekorasyon çalışmasıyla Piyer Loti Kahvesi’ni açtı.
1965’te gazeteci Haluk Tansuğ ile evlendi.
Bodrum’a giderken bindikleri otobüs Milas’ta bozuldu. Tamiratı beklerken çevreyi dolaşmaya başladılar.
İlkokul birinci sınıfta giyip unutamadığı “Eğribaş” gelin başını burada bulunca deliye döndü.
Başlığı 35 TL’ye satın aldı.
(O zamanlar için iyi para.)
O günden sonra değişik yörelerde gördüğü başlıkları alıp biriktirmeye başladı.
1968’de Galatasaray Yapı Kredi Bankası’nda;
“Anadolu Kadın Başlıkları”
adlı ilk sergisini açtı.
O zamanki Darphane Müdürü Sait Tanaçan;
“Bu başlıklardan biriyle fotoğrafınızı alıp madeni paralarımızdan birine basmak istiyorum. İzin verir misiniz?”
deyince sevinerek kabul etti.
“Ankara gelin başlığı” ile fotoğrafı çekildi. Karşılığında hiçbir talebinin olmayacağına ilişkin bir kağıt imzaladı.
O yıllarda çıkan demir 50 kuruşların üzerinde artık onun yüzü vardı.
Böylece halk içerisinden madeni paraya resmi basılan ilk kişi oldu.
Böyle bir şey dünyada ilk idi!..
Sergi, önce Japonya’ya sonra Paris’e götürüldü. Çok büyük ilgi ve beğeni topladı, hatta Japonya’da eşiyle birlikte İmparator nezdinde ağırlandı.
1974’te o güne dek topladığı başlıkların sergileneceği bir müze açılması için devlete başvurdu.
Zamanın Kültür Bakanı talebine şöyle karşılık verdi:
“Tut bir kamyon, götür onları Topkapı’ya teslim et.”
Bu benzersiz koleksiyona devletin ilgisi bu kadardı işte..
Oysa sergi bir yıldır Avrupa’da kent kent geziyordu. Dönemin siyasi hayatının tanınmış isimlerinden Fahrettin Kerim Gökay ile bir öğle yemeğinde buluştuklarında sözü yine müze arzusuna getirdi.
Gökay siyasi kulislerde dolaşan sözü kendisine naklettiğinde kahroldu.
Yetkililer;
“Biz bir kadına mı kaldık”
demişlerdi.
İki kitap ve 200’den fazla makale yazdığı suskunluk döneminde, bir daha müze konusunu açmadı ama
Şevket Süreyya Aydemir’in söylediklerini de hiç unutmadı:
“Bu topraklarda deve dikeni yetişiyor, adam yetişmiyor,
seni anlamazlar Sabiha kız.”
(Kaan Aladağ’a teşekkürler..)