I.
Evet, hazir karneler de verilmisken mevcut egitim ögretim sürecindeki biri iki noktaya iliskin düsündüklerimi paylasmak isterim. Evvela;
Ögrenciler “karnelerini aldilar.”
Ya da ögrencilere “karneleri verildi.”
Sizce hangisi oldu?
Lütfen dikkat edin “hangisi dogru” diye sormuyorum.
Hangisi oldu?
Diye soruyorum.
Disaridan bakan bir göz, burada yaptigim ayrimi gereksiz görebilir. Ama ben bunun basit bir kelime oyunu olmadigini düsünüyorum. Burada nereden bakarsaniz bakin esitsiz bir iliski biçimi var. Ve bu iliski, bizim ona yükledigimizden çok daha derin bir retorik barindiriyor içinde. Yaptigi isi ya da temel vazifesini müesses haliyle önce “egitim” sonra “ögretim” olarak niteleyen bir “sistemde” bir ögrencinin karne almasi söz konusu degildir. Çünkü bu iliski biçimi her haliyle tek taraflidir. Tek tarafli her iliskide oldugu gibi de hiyerarsiktir. Hiyerarsinin oldugu yerde bir seyi alabilmeniz için öncelikle onun size verilmesi gerekir. Dolayisiyla karne bir ögrenci için alinan bir sey degildir. Bilakis karne ögrenciye verilen bir neticedir.
II.
Peki;
Karne neyi gösterir?
Karne, en kaba haliyle bir ögrencinin geçirdigi egitim ögretim dönemi ya da süreci içindeki akademik performansini ölçer. Daha dogrusu söz konusu olan egitim ögretim dönemi sürecindeki akademik performansini deruhte eder. Çünkü karne bir sonuç bildirgesidir. Ölçümler, degerlendirmeler sürecin bir parçasidir ve egitim ögretim sürecinin içinde basli basina bir konsept ve standart olarak gerçeklestirilir. Buraya kadar görünürde bir sorun yok. Çünkü dünyanin her yerinde benzer uygulamalar var. Ne is yaparsaniz yapin mutlaka ölçülür ve degerlendirilir.
Ama!
Bütün bireysel farkliliklarina dolayisiyla farkli yeterlik düzeylerine ragmen ögrencileri standart degerlendirmelere tabi tutmak ne kadar dogrudur? Mevcut egitim ögretim paradigmasi baglaminda evet bu, dogrudur. En azindan mantalite olarak dogrudur.
Peki, ama adil midir? Degildir. Çünkü, bir yerde esitlik varsa orada adalet yoktur.
Bence karnelere biraz da böyle bakmak gerekir. Yani bence tabi…