Edeple başlar hayat, edeple son bulur. Gün, edeple doğar edeple batar. İnsan, edeple gelir dünyaya, ömür serencamını tamamlar ve edeple teslim eder ruhunu. Ruh edebe teslim, edeple çekilir hesaba ve edeple yapılır ömür muhasebesi… Edepli insanın hem dünyası hem de ahireti güzeldir, iyidir. Edepsizlik, çirkinlik ve kötülüktür. Kötülük; kaos, şiddet, zulüm ve kan demektir… İlmin kapısı edeple açılır, edeple gelişir…
Günümüzde edep kelimesinin anlamını bilen kaç kişi kaldı, bilmiyorum. Ancak acilen edebi, edepli olmayı öğretmek gerekiyor unutanlara, bilmeyenlere... Bunun için de öncelikle öğretme görevinde olanların edepli olması ve edepli davranması gerekir ki öğretebilsinler. Öğretmenin yolu eğitim, yeri de öncelikle aile ocağı ve okullardır. Bunlara sokağı ve sosyal medyayı da ilave etmemiz gerekir. Öğretmek için asıl ihtiyaç duyduğumuz şey öğrenme isteğidir. Ailesinden iyi bir terbiye almış çocuğa öğrenme isteği de gelişmişse her şeyi öğretebilirsiniz. Edebin öğretilme yeri ailedir, edepli olmayı insan ailesinde öğrenir. Edep, anadili gibidir. Ana dilini çocuk annesinden öğrenir. İlk sütü/dünyalık rızkını anasından alır. İlk sesi, kelimeyi, cümleyi, üslubunu annesinden öğrenir çocuk. Ailenin diğer fertleri de katkı sağlar öğrenim sürecine. Aile içinde karşılıklı saygı, sevgi ve sağlam bir ilişki mevcut ise çocuk edepli bir insan olarak toplumda yerini alır. Sokakta, okulda, akraba ziyaretlerinde, sosyal ilişkilerinde edepli davranır ve böyle bir kişi toplum tarafından da sevilir, sayılır, itibar görür. Dolayısıyla sağlam bir kimliğe ve kişiliğe kavuşur.
Toplumun sağlıklı gelişmesi ancak kimlikli, kişilikli ve liyakatli yöneticilerin varlığıyla mümkündür.
Toplum olarak hep başkalarını suçlama hastalığımız var. Bu hastalık bizi bir yere götürmüyor. Bir sorun varsa bunu çözümünü hep başkalarından bekliyoruz. Kendimiz de bu sorunun bir parçası olduğumuzun farkında olmuyoruz. Herkes böyle düşününce sorun daha da büyüyor, karşılıklı suçlama, kötüleme, saygısızlık hakarete ve hatta şiddete kadar götürüyor durumu. Kişi, sorunun sebeplerinden biri de benim, dese ve kendine çeki düzen verse, dolayısıyla herkes böyle düşünse ne olur? Herkesin düzgün davrandığı yerde eğrilik olur mu? Eğriliğe fırsat verir mi bu insanlar? Toplum düzgünse yöneticilerin eğri olması mümkün olur mu? Bu iktidarı beğenmiyor yenisini seçiyoruz. Onu beğenmiyor öbürünü seçiyoruz. Yok, olmadı onlar bunlardan daha iyiydi, yok daha kötüydü gibi yine başkalarını suçlama, başkalarını kötüleme üzerinden kendimizi temize çıkarma hastalığımıza devam edip duruyoruz. Bu durum dürüstlük mü? Biz toplum olarak ne kadar dürüstüz ki yöneticilerimiz de dürüst olsun… Dürüst toplumdan dürüst yöneticiler çıkar.
Dürüst insanları nasıl yetiştireceğiz o zaman… Aynı yerden; aileden başlanacak yetiştirmeğe… Bunun için yasa çıkarmak gerekirse yasa çıkarılarak, kim ne der endişesinden uzak, samimi ve ciddiyetle çıkmak gerekir yola. Hiçbir aile çocuğunun kötü bir insan olarak yetişmesini istemez. O zaman yöneticilerin öncelikle aileden başlayan bir eğitim sistemi kurmalı. Okullar öncelikle eğitimle başlamalı işe… Eğitimli bir çocuğun öğrenmesi de kolay olur. Zorla okullara gönderilen çocuklardan ne bekliyorsunuz ki… Ailesinden iyi bir eğitim alan çocuk neyi nasıl yapacağını bilir. Her aile okula gönderilen çocukların hepsini kendi çocukları gibi düşünmeli, kendi çocuğu ile diğerlerini ayırmamalıdır. Çocuğu ile diğer çocuklar arasında haksızlık yapmamalıdır. Öğretmene güvenmeli, kararına saygılı olmalıdır. Ehil öğretmen ve yöneticilerin yetiştirdiği çocukların topluma hiç zararı olur mu? İyi yetişmiş bir çocuk topluma faydası olan bir insan olarak kendini yetiştirir, geliştirir ve toplum da hızla ayağa kalkar… Günümüzde ailelerde, okullarda, sokakta ve kurumlarda meydana gelen yolsuzluklar, hırsızlıklar, ahlaksızlıklar, şiddet nasıl bir sosyal hayat içinde olduğumuzu göstermektedir. Birbirine saygısı olmayan, birbirini sevmeyen, sadece kendini düşünen insanlardan topluma fayda gelir mi? Böyle insanların kendine bile faydası olmaz, kendi başını da belaya sokar.
Güzel ahlaklı insanlar yetiştirmek için besmeleyle başlamalıyız işe. Ancak böylece edepli insanlar yetiştirebiliriz. Edeple kurulmuş ailelerden edepli insanlar çıkar. Sokaklarda, iş yerlerinde, komşuluk ilişkilerinde edepli insanlarla sosyal ilişkiler sağlıklı olur. Okullarda eğitimde önceliğimiz edep olmalıdır. Edebi öncelemek demek her işe besmeleyle başlamaktır… Bir işe hangi niyetle başladığınız önemlidir. Besmele, işe öncelikle Allah rızası için başlamak demektir. Bu, toplumda iyi niyet, fedakârlık, saygı, sevgi, hoşgörü kavramlarını da içinde barındırır. Bu inançla yetişmiş bir insan iyi bir ilim adamı, iyi bir memur, amir, sanatkâr, esnaf, işçi, patron, … olur ve toplum topyekûn iyi insanlardan oluşur. İyi insanlar arasında kötülerin barınması mümkün müdür?
Son tahlilde çocuklarımızın, gençlerimizin çok farklı olduklarından, saygısızlıklarından, edepsizliklerinden, başıbozukluklarından, vb. dem vurup duruyoruz da bunları kimin yetiştirdiği hususunda hiç kafa yoruyor muyuz? Edebi edepsizden öğrenen bir çocuğun edepli davranmasını nasıl bekleyebiliriz… “Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, dediler ilim geride, illa edep illa edep!” diyor Yunus Emre. Besmele niyetin ifadesi, edep her işin başıdır. Besmelesiz başlanılan işten ve edepsiz toplumdan edepli insan çıkmaz. Edepsizlerden insanlığa hiçbir fayda olmaz vesselam… 30.11.2024