Bir çift söz, karsilikli hal, hatir sorma ve koyu bir muhabbetin olusmasi için insanlarin bir araya gelmesine vesile olan bir içecektir çay… Halk tipi bir içecek… Parasi olanin da olmayanin da sofralarindan eksik olmayan, birlikteligin nisanesi, tanidik veya yabanci herkese kolayca ikram edilebilen, tanisma ve dostluk olusturma bahanesi… Bir de asirlik çinar agacinin ferahliginda yudumlaniyorsa, bütün yorgunlugun atildigi sifa kaynagina dönüsüverir çay…
Her köse basinda, is yerlerinin yogun oldugu yerlerde esnaf çay ocaklari oldugu gibi sirf muhabbet, dinlenme, bulusma, tanisma amaçli olusmus, bir çinar agaci altinda konumlanmis çay evleri, çay bahçeleri kültürümüzün vazgeçilmezlerindendir. Biz bu kültürün içinde yetismis, yasamis ve her geçen gün özlemle hatirlayan nesilleriz. Gönül ne çay ister ne çayhane gönül sohbet ister hepsi bahane…
Çay bahçelerimizin vazgeçilmez agaçlari, gölgelikleri; çinar agaçlari… Dinlendiren, rahatlatan çok farkli bir havasi vardir ve sanki dogal iyilestirme merkezleridir çinar agaçlarinin alti… Baharlarda baska, yaz aylarinda bambaska güzelligiyle de toplanma, dinlenme, bulusma mekânlari ve adres tariflerinin merkezidir ayni zamanda…
Simdilerde ne çinarlarda ayni hava var ne çay ocaklarinda… Çay ocaklarinda, bahçelerinde ayni ruh ve ayni havayi bulmak pek mümkün degil bu gün… Degisen, çay ocaklari/bahçeleri mi, yoksa bizler miyiz? Bu konuda pek emin degilim. Çay bahçeleri ve ocaklari yine ayni belki de, biz ayni biz degiliz, kim bilir… Sohbetler, dostluklar bile ayni degil artik… Neredeyse kirk yillik dost ve arkadaslar içinde bile içten içe bir resmiyet gizli… Resmiyet… Soguk yüzlü bir durus, mesafeli davranis…
Kahve içerken ortaya çikan durus da bu resmiyetin bir nisanesi… Çay herkesle içilir ama kahve herkesle içilmez çünkü kahve hatir isidir, hatir bilmeyenler ile hiç içilmez. Ister evde, isyerinde, resmi ve özel müesseselerde, ister çay ocaklari ve kahvehanelerde olsun, içime her an hazirdir. Ardi ardina birkaç bardak çay yudumlanir sohbetlerin serencaminda ve insan bazen kaç bardak içtiginin bile farkinda degildir. Ama kahve kisiye özel hazirlanacagi, sunumunun da kendine has anlamlari oldugu için biraz beklemek, sabir gerekir. Suyun önceden mi yoksa sonradan mi içilecegine, telvesine, fincanin renk, boy ve ebat durumuna dair her yöreye göre farkli anlamlar ifade etmesinden dolayi biraz dikkat isteyen de bir içecektir kahve… Karsilikli mesafe, koltuklar ya da sandalyelerde oturus sekilleri, ikram ve yudumlamalarin kendine has bir düzeni, usulü ve üslubu vardir. Bu ritüeller yerine getirilmedigi takdirde kahve içmenin diger içeceklerden bir farki kalmaz ve belki de kirk yillik hatiri da kalmaz… Biraz da keyif isi oldugundan söyle bir içilip geçilmez. Sabirla pisirilir, sunum ritüelleriyle ikram edilir, usulünce içilir. Belki de bu yüzdendir bir fincan kahvenin kirk yillik hatiri… Sohbet, muhabbet için denilse de kahve, içenler arasinda derinden derine bir mesafe, sohbet konularinda bir ciddiyet kendini gizleyemez… Bu ciddiyeti edebi üslup içinde ifade edip resmiyeti samimiyete dönüstürmek için kahve tiryakileri kahve isteklerini; “ Ehli keyfin keyfini kim yeniler, kim tazeler? / Taze elden, taze pismis, taze kahve tazeler.”sözüyle dile getirir. Sohbetin kivam buldugu bir yerde kahvelerin yenilenmesini; “ Ehli keyfe kahve verse tazeler, /Ehli keyfin keyfini yelpazeler.” sözüyle tamamlar. Bu bir anlamda sohbetin sonuna gelindiginin bir isaretidir.
Çay, içecek kültürümüzün birinci sirasina oturmus, sohbet kültürümüzün vazgeçilmez bir unsurudur. Sosyal hayatimizda çayhaneler ve çay bahçeleri bu yüzden vazgeçilmez bulusma ve toplanma mekânlarimiz olarak islevini sürdürmektedir. Günümüzde kahveler ve kahvehaneler için ayni seyi söylemek mümkün degil. Ne kahveler artik eskisi gibi ne de kahvehaneler… Kahvehaneler özelligini tamamen yitirmis bambaska mekânlar oluvermisler bu gün.
Çayhaneler de artik ayni özelligini korumasa da, en güzel çayin ve taze ellerden en taze kahvelerin usulünce yudumlanabilecegi yerler olarak duruyor karsimizda. Asirlik çinarlar da artik eskisi gibi huzurlu degil; yorgun ve kirgin görünüyor. Serinliklerini ve gölgelerini asrin yeniliklerinin engelleri yüzünden misafirlerinin üzerine serpistiremiyor. Simdi geçmisten bize kalan sadece hüzünlü hatiralar ile dilimize pelesenk olmus, merhum N. Fazil’in; “ Çayci getir ilaç kokulu çaydan, dakika düselim senelik paydan… ” misralaridir… 15.01.2022