1980’lerden sonra şehirlerden başlayarak kırsal kesimin en iç bölgesine kadar nüfus artış hızını azaltabilmek için halkımızı bilinçlendirmeye başladık ve bu çalışmalar 1990’lara doğru meyvesini vermeye başladı, nüfus artış hızımız yavaşladı istenilen seviyeye geldi. Bu çalışmalardan sonra köylerin yapısında bozulmalar başladı ve teknolojik imkânların gelişmesiyle birlikte köylü artık köyde duramaz oldu ve hızlı bir şekilde şehirlere göç başladı. İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Sakarya ve Bursa gibi iller hızlı şekilde göç alarak kalabalık bir yapıya büründü.
Köylerde nüfus azalınca okullar kapanmaya başladı okulların kapanmasıyla nüfus da tekrar şehirlere kaymaya başlayınca köylerimiz tamamen boşaldı; yaşlı nüfus hariç köylerde ikamet eden sayısı oldukça azalmıştı.
2000’lerden sonra ise zorunlu eğitimin 12 yıla çıkmasıyla birlikte 15-18 yaş arası genç grup okul sıralarında zaman geçirmeye başladı.
Sadece okumak isteyenin gideceği liselerde artık okumak istemeyen öğrenciler de olmaya başlayınca liselerde kalite düştü ve yavaş yavaş diplomalı ama hiçbir donanıma sahip olmayan bir nesil oluşmaya başladı.
Toplumun her kesimi çocuğunu beyaz yakalı işe layık görünce aşırı şekilde üniversitelere talep oluşmaya başladı eğitim sistemi üniversite kapılarında yığılmayı önlemek için her ile bir üniversite açarak gerekli talepleri karşıladı ama her mezun olan öğrenciye uygun beyaz yaka iş bulunamayınca işsizlik baş gösterdi.
Meslek öğrenmenin altın yaşı olan 16-18 arası gençleri okul sıralarına hapsedince ileri yaşlarda bu gençler meslek öğrenemediler ve hizmet sektöründe çalışmaya başladılar. Bu durum fabrikaların, tarımsal kesimin ve hayvancılıkla uğraşanların kalifiye eleman ihtiyacını doğurdu. Maalesef ki fabrikalar, inşaat sektörü ve kırsal kesim çalıştıracak eleman bulamaz oldu, piyasada kalifiye eleman ihtiyacı had safhaya ulaştı. Devlet eğitim politikası olarak meslek liselerini geliştirmeye uğraştı ama bu durum sadece belge aşamasında kaldı ve yaraya ilaç olamadı. Piyasanın aradığı kalifiye eleman dışarıdan gelmeye başladı ve ucuz işgücü altında milyonlarca sığınmacı ülkemizde ikamet etmeye başladı.
Resmi rakamlara göre 4 milyonun üzerindeki bu Suriye, Afganistan ve başka uyruklardan gelen nüfus göçü belli bir plan ve programa göre yapılmayınca gettolaşma dediğimiz etnik unsurların belli bölgelerde yoğunlaşması ve demografinin bozulması kendini gösterdi. Bu sorun ileri zamanlarda çok daha fazla olacağa benziyor ve bir hayli başımızı ağrıtacak gibi duruyor.
Eğitim-öğretim politikası tekrar revize edilip 12 yıllık zorunlu eğitim gözden geçirilmeli, piyasanın istediği kalifiye eleman tekrar usta-çırak yöntemine dönülerek karşılanmalıdır. Misafirlerimize şimdiye yaptıkları katkı için teşekkür edilmeli ve dostane bir şekilde bu misafirlerimiz geldikleri bölgelere gönderilmelidir. Aksi takdirde ilerleyen yıllarda ülkemizi çok büyük tehlikeler beklemektedir. Yılların tecrübesiyle sabitlenmiş olan genel bilgiye göre toplumun çöküş belirtileri;
1-Dayanışmanın yok olması
2-Üretimin zayıflaması
3-Tüketim çılgınlığı
4-Adaletsiz vergi dağılımı
5-Güven vermeyen yargı sistemi
6-Liyakatsizlik
7-Umutsuzluk
8-Önlenemeyen dış ve iç göç
9-Devlet ileri gelenlerinde ve halkta şeytani gurur ve kibir
10-Gösteriş, riyakârlık ve yalakalık
YILMAZ AKIN
04 MAYIS 2024