Eskiden çiftlerin evlenirken iyi günde, kötü günde birlikte olmaya söz vermesi; beraberinde birlikte yaşlanmayı, hayatın zorluklarına karşı birlikte göğüs germeyi getiriyordu. Başka bir ihtimali düşünmek zorluklar karşısında bir kaçış yolu olarak görülebiliyor ve dünya üzerinde boşanmamış tek bir çift bile kalacaksa o biz olmalıyız zihniyeti, ilişkileri ve evliliği ileriye taşıyordu. Elbette her evlilik yürümek zorunda değil. Şiddet, ihmal, sadakatsizlik veya ciddi uyumsuzluklar olduğunda boşanma bazen en sağlıklı çıkış yolu olabilir. Ancak birçok evlilik, iletişim eksikliği ve yanlış anlaşılmalar nedeniyle gereğinden erken son buluyor. Boşanma oranları son açıklanan TÜİK verilerini de göz önünde bulundurursak hayli bir artış gösteriyor. Peki, ilişkileri daha sağlam kılmak için neler yapabiliriz? Değişen toplumsal dinamikler, bireyselleşen hayat tarzı ve hızla dönüşen değerler, evlilik kurumunu nasıl etkiliyor? Birlikte yaşlanmak gerçekten bir hayal mi, yoksa doğru adımlarla hala mümkün mü?
Öncelikle modern hayatın getirdiği zorluklar açısından ele alırsak; yoğun iş temposu, bireyselleşme, sosyal medyanın ilişkiler üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulmalı ve bunların bir sorun oluşturabileceği kabul edilerek ona yönelik çözüm önerileri oluşturulmalıdır. Bu, birlikte zaman geçirmek için fırsat kollamak, ona göre planlamalar yapmak olabileceği gibi çiftlerin birbirine ayrı zaman ve alan tanıması da olabilir. Bunu öğrenmek için de öncelikle eşlerin birbiriyle açık ve sağlıklı iletişim kurabilmesi, beklentilerin, gerçekliklerin konuşulması evlilik öncesi dönemden itibaren önem arz etmektedir. Sağlıklı iletişim kurarak çiftlerin birbirini doğru anlamaya yönelik çaba göstermesi, sorunlar çözümlenemeyecek boyuta ulaşmadan önce ilişkilerin kurtarılabilmesini sağlamaktadır.
Fedakârlık ve empati eksikliği de yine bireyselliğin hayatımıza getirdiklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Empati yapamama, eşlerin birbirini anlayamamasını ve dolayısıyla karşılıklı olarak sabredememeyi doğurur. Birbirine karşı tahammülsüzleşen çiftler için de mutsuz bir evlilik yaşamak kaçınılmazdır.
Güven ve sadakat eksikliği de evliliği mutsuzluğa ve adım adım boşanmaya sürükleyen önemli etmenlerdendir. Bunun yaşanmaması ve aşılabilmesi için karşılıklı güven oluşturmak ve bunu korumaya çalışmak gerekmektedir. Açık ve dürüst iletişim kurmak, verilen sözleri tutmak, duygusal ve fiziksel sadakati korumak, empati kurmak ve anlamaya çalışmak, sürekli geçmişte yaşamamak, kıskançlık adı altında kontrolcü davranmamak ve kısıtlamamak, güven kaybı yaşandığında onarmaya çalışmak gibi durumları karşılıklı güven oluşturmak için önemli faktörler olarak sıralayabiliriz.
Tüm bunları ve kendi evlilik dinamiğimizi göz önünde bulundurarak birlikte yaşamak, yaşlanmak modern çağda gerçekten bir hayal midir, bunu tekrar düşünelim. Belki zorlaştı, belki emek gerektiriyor ama hala mümkün. Sağlam temellere dayanan, sevgi ve anlayışla beslenen ilişkiler, tüm zorluklara rağmen ayakta kalmayı başarabilir. Önemli olan, değişen dünyaya rağmen değişmeyen değerleri koruyabilmek, birbirine gerçekten kıymet vermek ve bunu hissettirmektir. Sonuçta mutlu bir evliliğin sırrı, birlikte yaşlanmayı istemek kadar, bunu mümkün kılmak için çaba harcamaktan geçer.
Eğer çaba harcamak ve yaşanan sorunları onarmakta zorlanılıyorsa, bir uzmandan destek almak ilişkinize yeni bir bakış açısı kazandırmak ve sağlıklı çözümler bulmak adına değerli bir adım olabilir. Birlikte yaşlanmak sadece bir hayal değil; doğru adımlarla ve anlayışla gerçeğe dönüşebilir. Dilerim her çift ilişkisini daha sağlıklı ve mutlu bir hale getirebilir ve birlikte yaşlanma hayalini gerçekleştirebilir.