Elde edilen bilgiler isiginda zeytin agacinin 2000 yila kadar yasayabildigini söylemek mümkün. Zeytin agaci ile yolumun ilk kesisme ani; adini verdigi Zeytinlik sokakta Cevahir ebemin (Büyükannemin) ellerine dogusum. Tepe cami kösesinden baslayan sokak, yolun sonundaki zeytin agaçlarinin bulundugu zeytinlikten aliyordu adini. Zeytinlik etrafi findik bahçeleri ile çevrili büyük bir alan olup; Sirmabiyik Hasan dedenin ve kardesi Rasim amcanin, Faruk ve Tarik kardesler ile Recai Sirmabiyik’in findik harman yeriydi. Alt ucu Bakirci Ustasi Arap Hasan’in evine kadar uzaniyordu. Arpacioglu Baskan; sakinlerine ve bu sokakta doganlara, yasanmisliklara sevgi ve saygi gösterilmesi gelenegini dikkate almadan 2012 yilinda Zeytinlik sokagi adini Tepe cami sokak yapti. Tepe cami de benim çocuklugumun camisi.
Zeytinligin sag üst kösedeki findik evinin hemen arkasindaki zeytin agaci, agaçlarin en büyügü ve de yasli olaniydi. Agacin çevresini dört bes çocuk el ele tutusarak bile saramazdik. Her birinin gençlik yillarindaki parlak kursuni renkleri kaybolmus, kivrik ve oyuklarla dolu bedenleri ile birer abide agaç olmuslardi. Findik toplama ve harmanda geçen zaman dilimi de dahil hep biz çocuklarindi Zeytinlik. Bahari karsiladigimiz, yaz günlerinden sonra sonbahar günleri… Arap Riza’nin evine kadar döseli tas patikanin disinda ham toprakti yol. Yagmurlar düstükten sonra çamur derya pek ragbet etmezdik zeytinlige. Poyraz rüzgarlari ile yapraklar fisildasiyorlar ve duymak isteyenlerin sarkisini söylüyorlardi. Fisildasmalar yillar boyu sürdü gitti.
Hasan dede ve Rasim amca ahirete göçüp gittikten sonra toprak bölüsüldü haliyle, arsa oldu, parsellendi. Yamuk yumuk evlerle doldu zeytinlik. Cumhuriyet meydanindaki Çinar agacindan en az iki kat daha yasli olan Zeytin agacinin kesilmesine karar verildi, satilacak parselin tam ortasindaydi… Bir yila yakin bir ugrastan sonra yakacak odun oldu zeytin agaci, cayir cayir yaktilar… Yillar önce bu hikayeyi komsum Arap Sebahattin’den dinlemistim.
Tepe; dut agaçlari ve dutu ile meshurdu. Yerli irk olan bu agaçlar üç kardestiler. Yetiskinliklerinden itibaren Tepe’deki bütün dut agaçlari bu üç kardesten üretildi.
Birincisi; Tepe harman yerinde, Tüfekçi Haci beyin findik bahçesi sinirina yakin yerde,
Ikincisi; Arap Hakki’nin çayirliginda (Haci Bekir’in Damadi ve Arap Mehmet’in babasi) buraya “dut dibi” adini vermistir,
Üçüncüsü; Kethüda oglu Abdulkadir’in evinin (Dogdugum evimiz) önündeydi ve üç kardesten en küçügüydü.
En küçük kardesi yaklasik 110 -120 yaslarinda iken, komsu Hafiz Ali ‘nin bahçesindeki ayni yaslara yakin Ünye kis armuduyla birlikte yakin zamanda kestiler. Kimi yandi kül olup topragina karisti, kimi mezar tahtasi oldu.
Bu arada Ünye’de kesilen Mandalina ve Portakal, ihlamur, ceviz ve kestane agaçlarinin sayisini ne bilmek ne vermek istemiyorum, yüregim sizliyor.
Ünye: ay parçasi bir yay içine kurulmus, Karadeniz’in ender rastlanan güzelliklerini barindiran çokça sirin bir kasabasiydi. Karadeniz’in incisi, yasamak için imrenilen yerlerin en birincisiydi. Rüya gibi bir sehirdi… Sehir yerleskesi soguk kuzey rüzgarlarina kapali seçilmisti, bu nedenle Zeytin ve narenciye agaçlari yetistirilmesine imkan veriyordu.
Kaybettiklerimizin anisina, ve kismen de olsa geri kazanilmasi adina Ünye’de; Yildiz ve karayel rüzgarlarindan korunakli her bos ve ortak alana Zeytin, Mandalina ve Portakal agaçlari yaninda park ve bahçelerimizin her yerine ihlamur, kestane ve yerli ceviz agaci dikme seferberligini baslatmaliyiz. Konu ile ilgili liderlik bayragini Ünye Belediyemiz açmalidir. Ünyeliler olarak agaç dikelim ve dikimi tesvik edelim.
Kalbimin en ortasindaki yangin yerinde hiç sönmeyecek alevlerdir kesilen agaçlarimiz.