Insanin gençlik çaglari; kendini tanima, ülke meselelerine karsi duyarlilik, çevrede gelisen olaylara karsi ilgi, sosyal ve psikolojik tepkilerinin tetiklendigi hatta arttigi bir dönemdir. Bu dönemde gençlerde olusan merak onu okumaya, anlamaya, olup bitenleri kavramaya ve yorumlamaya yönlendirdigi için ayni zamanda ve ister istemez siyasi bir tavir belirlemeye de zorlar. Bu yüzden, ülkeyi, hatta dünyayi kurtarma istek ve arzusunun zirve yaptigi dönemdir gençlik yillari…
Gençlik yillarinda olusan siyasi ilgi ve tavir; köklü, samimi, fedakâr ve kendini gelistirmeye müsaittir. O kadar ki, kisi idealleri ugruna canini feda etmekten çekinmez. Bu özelligi iyi kavramis organizasyonlar gençleri hedef almakta ve onlari kendi istek ve arzularina göre yetistirme ve yönlendirme egilimindedir. Çünkü sonradan olusan siyasi tavirlar çogunlukla menfaate dayalidir ve ihanete müsaittir.
Ülkemizdeki son elli yillik siyasi hareketlere kabaca bile bakmis olsak insanlarin hangi ideallerden ne duruma geldiklerini kolayca müsahede edebiliriz. Ülkesi ve milleti için kendini davasina adamis insanlarin zaman içinde davalarini kendilerine hizmetçi etme gayretleri, yani maddi, manevi, makam, mevkii ve siyasi menfaatleri ugruna ideallerinin ziddina tavir sergilediklerini görürüz. Hangisine sorsaniz, sormasaniz bile, bu adamlar dava adamligi iddiasindadirlar. Çok büyük fedakârliklar yapip ülkelerine hizmet(?) ediyorlardir. Bu yüzden diger dava adamlarinin kendilerine biat etmeleri, kendilerine muhalefet etmemeleri gerekir. Soru sormamali, bunu niçin böyle yapiyorsunuz, dememelidir. Onlarin bir bildigi vardir, prensibi hâkim olmalidir ve diger dava adamlarinin dava adamligi, yönetim kadrosuna biatleri ölçüsündedir. Idealleri ugruna fedakârlik yapmasi gereken bu dava adamlari isgal ettikleri makam ve mevkilerin kendilerinin tapulu mallariymis tavirlariyla sarilmalari düsündürücüdür. Neden fedakârlik hep digerlerinden istenir de bu makamlari isgal eden, suyun gözünü tutmus her türlü imkânlari zevkine göre kullanan dava(?)adamlari, digerleri adina bir fedakârlik yapmazlar? Digerlerinin yaptigi fedakârlik yetmez mi? Digerleri külfeti yüklenirken kendileri neden hep nimetin yakasina yapisip duruyorlar?
Ideallerin saglam ve samimi oldugu dönemler gençlik çaglari demistik. Bunun yani sira idealler genellikle muhalefetteyken tavizsiz ve daha gerçekçidir. Bu idealist siyasetçiler parti içi ve ülke yönetiminde iktidara geldiklerinde ve ilerleyen zamanlarda; ideallerin altindan da nice sular akmis, idealler gevsemis, tavizlerle, tabir caizse siyasi yozlasma ile sonuçlanmistir. Bu duruma siyasi evrimlesme diyebiliriz.
Gençken samimi, fedakâr, hizmet aski, adil davranma, kendini gelistirme ve yetistirme, ilim ögrenme ki, ilmin siniri yoktur, tam bir samimiyetle tavizsiz yasanir. Ardindan üç bes puanlik oy tabaniyla toplumda yer etme, kendini ifade etme, tanitma çabalarinda da hiçbir sey degismez. Oy oranlari yükselir, yaslar ilerler orta yaslara gelinir, daha agirbasli, itidalli olunur. Oylarin puanlarinin artmasi, farkli menfaat gruplarinin da ilgisini bu siyasi organizasyona çevirir. Yavas yavas Maddi destekler, samimiyetten uzak reklam kampanyalari, iltifatlar, yakinlasmalar, agirlamalar, imkân olusturmalar, elinden tutmalar, arkasinda durmalar, omuzlamalar, sirtlamalar sonucunda menfaat sebekeleri yönetimi isgal eder. Samimi insanlar isin raconu böyle olsa gerek diyerek onlar da onlara benzemeye, yönetimdeki yerlerini saglamlastirmaya çalisir. Bu nedenle en yakinindaki kisileri bile kendine rakip görmeye ve cadi kazani kaynamaya baslar. Fitne, fesat, dedikodu, giybet, iftira,… alir basini gider. Olgunluk çagina gelmis dünün idealist gençlerin dava arkadaslari; ülküdaslari, yoldaslari, mücahitleri, birbirine düsmüstür. Hepsi kendini lider, genel baskan mesabesinde görmeye, kendi düsünce, tavir ve tepkilerinin disindakilerini asagilama yoluna gitmeye baslamistir. Yönetilen durumundayken gerçekleri rahatça ifade ederken yönetimi eline geçirdiginde digerlerinden bir farki olmadiginin bile idrakine varamamistir.
…
Idealist, fedakâr ve samimi bu gençleri günümüz siyasi atmosferi içinde ne hale soktugumuzun farkinda miyiz? Bu gaflet mi ihanet mi bilemem ama ser güçlerin içimizde olusturdugu bir ihanettir. Siz de ayni ihanetin içinde misiniz yoksa, “Deger miydi bunca fedakârliga, emege, kaybettiginiz yillara?” ve ardindan, “ Pisman misin?”sorularini sorarak kendilerinin de bu çarpik düzenin bir parçasi olduklarinin farkinda bile olmayan dost görünümlü çokbilmis insanlar…
Sonuç: Gençken idealist, orta yasta popülist, ileri yasta oportünist/firsatçi; muhalefette hak ve hakikat savunucusu, iktidardayken koltugu koruma kaygisiyla hizmet yürüten bu tavrimizla siyasette evrimlesmenin en açik örnegini temsil ediyoruz vesselam…