Çocukluğumda bazen büyüklerin ifade ettikleri bu sözleri duyduğumda anlam veremedim oluyordu.
Sonra onların bu lafları sosyal bir hususun altını çizmek için kullandıklarını anladım. Şimdi yaşımın kemale erdiği bir zamanda daha da iyi anladım.
Yalnız değilim, çok şükür bana mutluluk katan bir ailem var. Gençliğimde dört yıl yalnız yaşadığım zaman oldu. Ancak o zaman da yalnızlık sıkıntısı çekmedim. Çünkü hobilerim vardı yalnızlığımı paylaştığım. Paylaşmak demişken… Birden aklıma geldi de… İyide oldu. Konuyu izaha kolaylık olur.
Paylaşmak hayata haz katmanın en önemli vasıtasıdır. Sevginin tezahürüne yol açar.
Basına yansıyan araştırmalardan anladığımız… Ülkemizde her beş haneden biri yalnız yaşıyor.
Ne yazık ki ülkemizde TÜİK verilerine göre artık yalnız yaşama eğilimi önemli ölçüde yükselmiş görülüyor. Son on yılda Türkiye’de yalnız yaşayanların sayısı 2 kat artmıştır.
Bu yükseliş Avrupa ve Amerika ölçeğinden bile daha fazla olmaya başladı. Türkiye’de her beş haneden biri artık tek kişiden oluşuyor. Tabi yalnız yaşayanların içindeki en büyük grubu eşi vefat edenler oluşturuyor. Diğer yalnız yaşayan grubu ise boşanmış vatandaşlar oluşturuyor.
Diğer enteresan yalnız yaşayan grup ise evli olduğu halde yalnız yaşayanlardır.
2024 itibarıyla evli olup eşinden ayrı, tek hane halkı yaşayan 1 milyon 202 bin 986 kişi var.
Bu durum evli bireylerin çeşitli nedenlerle ayrı yaşama eğiliminde olduğunu ve aile bütünlüğünün korunmasında zorluklar yaşandığını gösteriyor. Bu durumlar aile bağlarımızı zayıflatmaktadır.
Yalnız yaşama eğiliminin ülkemizde artarak devam etmesi pek hayrı alamet değildir!
Yalnız yaşamak için meydana gelen teşebbüslerin artması Türk aile yapısı için tehlike arz etmektedir.
Ancak kaderdir, yalnız yaşamak zorunda kalmış olanlar da elbette olacaktır, olmaktadır.
Bu cenabı Allahlın bir kanunudur, kaderdir, başa gelince çekilecektir.
Ancak şunun altını önemle çizmek isterim: Yalnızlık kâbus ya da hayatın sonu değildir.
Yaşlılıkta mecburen yalnız kalmak zorunda kalınmış olabilirsiniz.
Bu halde bile hayattan soğumak acizliğine düşülmemeli, yaşamı renklendirerek kendimize ve etrafımıza güzellikler sunmalıyız.
Yaşlılıkta köşeye çekilmek insanı çabuk çökertir. Yaşlılıkta dinç ve hayata pozitif bakan kişilere bakın, iyimserlik, dayanıklılık ve azim gibi belirgin kişilik özelliklerine sahip olduklarını görürsünüz.
Burada hobi ve değişik ilgi alanları yaşam kalitesini artırabilir. Yaşlılıkta bile fiziksel aktifiler den geri durmamak gerekir. Yeniliklere açık olmak gerekir. Yaşlılarda kendilerine özen gösterebilirler, böylece öz güvenleri artabilir. Anlayacağınız… Pozitif, mutlu bir insan olmak, stresten uzak durup hayata bağlanacak hobiler ve dostlar edinmek, sosyal olmak ve arkadaş çevresine sahip olmak ta yaşlılık ya da yalnızlıkta insanı hayata bağlayan etkenlerdir.
Yaşlılar için sosyal alanlar tesis etmek gerekir. Bu Aile Politikalar Bakanlığı ve Belediyeler işbirliği içerisinde çözülmelidir.
Unutmamak gerekir, herkes birer yaşlılık adayıdır. O halde yalnız yaşamayı özgürlük olarak düşünüp yaşlılardan uzak ya da ayrı yaşayan, onların sık sık hallerini hatırlarını sormayan yaşlı yakınları unutmamalılar ki, Allah’ın kendilerine her gün verdiği 84 400 saniyeler çabuk bitecek ve yaşlılık bir gün onların kapısını çalmadan girecektir hayatlarına. O zaman bin bir bahane bulup vakit ayıramadıkları yaşlı yakınlarını bulamayacaklar, saçlarındaki aklığın ve yüz kırışıklarının şahitliğinde yaşlıların ruhiyatını maalesef çok geç anlayacaklardır.
Mevlana: Yaşlılık aslında ne saçın ağarması, ne de belin bükülmesidir, hevesi ve ümidi biten herkes yaşlıdır.
İhtiyar, Çabuk yorulsa da, beli bükülse de, aklı ve tecrübesi ile iki kanatlıdır, onun için yücelerde uçar.